Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Bazı insanlar "çalmanın" hakları olduğunu düşünürler…

Şengül Hablemitoğlu

Bugünlerde Yüzyüzeyken Konuşuruz Grubu'nun müthiş bir single şarkısı var, dinlemediyseniz önermiş olayım. İster bu yazıyı okuduktan sonra, ister önce bir dinleyiverin. Ben şarkının sözlerinden bir kısmını paylaşarak başlamak istedim bugünkü yazıma.

"Bu şekilsiz sahtekârlar memleketi yağmalarlar

Durduramazsın ki

Yarın olmayacak gibi yurdunu satanlarla

Anlaşamazsın ki

Tarihine bile ters, görebilseydin keşke

İnadına deliren bu nesle borcun var

Aldıklarına karşı, çaldıklarına karşı

Gençliğimi geri ver verebilirsen eğer

İnadına deliren bu nesle borcun var

Aldıklarına karşı, çaldıklarına karşı…"

Hayatınız boyunca bir şey çaldınız mı? Biraz düşünün, çoğumuz küçük bir çocukken arkadaşımızın oyuncağını almışızdır. Hatta anne babanız fark etmediyse, bunun yanlış bir davranış olduğunu, sizi geri vermeye zorlayana kadar da düşünmemişsinizdir. Çocuklukta elbette çalmanın bir suç olduğunu, ahlaki gelişim evrelerinden geçerken sosyal bir öğrenme gerçekleşmemişse, bilemeyiz. Yetişkinlere bakalım; bazen bir otel odasından rastgele bir kutu mendil, kül tablası, havlu vs. çaldığında bir yetişkin şöyle düşünür; "Oda için yeterince ödüyorum. Bunun için fazladan birkaç şey kullanabilirim/alabilirim." Ve elbette, büyük yaşamsal zorluklarla karşı karşıya kalan insanlar, bazen hayatlarını kurtarmak için aç olduklarında ya da savaş zamanlarında ya da ileri yoksulluk koşullarında çocuklarının ihtiyaçları için çalmaya zorlanabilirler.

Sosyal bilimlerde Kohlberg’in ahlak gelişimi kuramını anlatırken etik ve ahlak kavramları arasındaki farkı tanımlarız. Bunu anlatmaya çok yardımcı bir hikaye vardır. Eşi ölümcül bir hastalığa yakalanan bir adamın eczaneden parası yetmediğinde elindeki parayı dükkana bırakıp ilacı çalmasının ahlaki ve etik boyutlarını tartışırız öğrencilerle. Bazen insan tehdit altında çalar. Charles Dickens’ın “Büyük Umutlar-Great Expectations" romanındaki Pip (Philip), mezarlıkta karşılaştığı bir hükümlü için bir parça ekmek çalar. Çünkü dediğini yapmazsa kalbini ve karaciğerini parçalayacak bir hayali caninin varlığı ile adam onu korkutur. Sokrates, hiç kimsenin yaptığının kötülük olduğunu düşünmediğini, kötülüğün akılda iyiye dönüştürüldüğünü söyler.

Örneğin, bir çocuk tacizcisi yaptıklarının amacının çocukları sevmek ve bir hak olduğuna kendisini inandırabilir. Büyük bir organizasyondan, bir kurumdan, bir devletin kaynaklarından çalmak; bir kişiden çalmaktan daha kolaydır. Zengin ve çok daha fazlasına sahip olan birinden çalmak da daha kolaydır. Fark etmeyeceklerdir bile, zaten çok para/kaynak vardır. Hatta sayılamayacak kadar çok olan bir yerden çalmanın fark edilmeyeceğini düşünen kişi, bunu meşru görür. Hele yardım amaçlı yaptığına da inanıyor ve inandırıyorsa bir haktır; çalmayı hırsızlık, ahlak dışı ya da suç olarak tanımlamaz. Bazen kişi diğer(ler)ine zarar vermek, canını acıtmak ve bir ders vermek için çalar. Bazen de heyecan arayışı ile çalar. Bu durumlarda çalmak kişiye bir hak olarak görünür.

Bireyler çalmayı hak gördükçe toplumsal bir norm olarak kabul edilmesi de kolaylaşır. Yozlaşma kültürü yaratmak çalmayı hak görmekten geçiyor. Bireysel düzeyde çalmanın sosyal-psikolojik nedenlerine ilişkin çok sayıda araştırma ve bilgi var. Ancak kurumsallaşan çalmanın/yolsuzluğun sosyal psikolojisi yeni bir araştırma alanı. Çoğu insanın, sistematik olarak yozlaşmış ülkelerde bile, yolsuzluğu onaylamadığı ancak, yine de yolsuzluğun nasıl bu kadar yaygın hale gelebildiğinin hala araştırmaya muhtaç olduğu belirtiliyor.*

O halde gerçekten yolsuzluk nasıl bu kadar yaygın hale geliyor? Bazı araştırmalar bireylerin, "ahlaki failliği" devre dışı bırakarak, etik olmayan eylemlerini etik olarak algılamaya başladıklarını ortaya koyuyor. Böylece eylemlerinin insani sonuçlarını görmezden geliyorlar. Böyle bireyler için yolsuzluğun neden olduğu zararlar uzak ya da soyut kalıyor. Böylece çalmayı/yolsuzluğu etik dışı olarak görme olasılıkları da ortadan kalkıyor.

Sözün özü, uzatmadan şunu söyleyelim; araştırmalar çalma davranışının/ yoz yolsuzlukların etik bir sorun olarak görülmemesinin bir hak olarak kabul edilmesinden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Ancak burada ufak bir hatırlatma yapmakta yarar var; çalmak cezası olan bir suç. Çalmayı hak görenlere bu ufak ayrıntıyı hatırlatmakta yarar var…

*Okuma önerisi: https://globalanticorruptionblog.com/2015/08/28/the-social-psychology-of-corruption-lack-thereof/