Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789

İtalya’da faşizme dönüş korkusu

İtalya'nın Kardeşleri Partisi (FdI), neo-faşist bir partinin üç renkli alevden oluşan sembolünü, çağrıştırdığı faşist geçmişe rağmen simge olarak kullanmakta sakınca görmese de kamuoyu yoklamalarında bu partinin iktidara yakın görülmesi İtalya içinde ve dışında endişe nedeni olmaya başladı.

Giorgia Meloni liderliğindeki ana muhalefetteki aşırı sağcı FdI, neo-faşist köklere sahip. Seçim kampanyasında vatanseverlik, Katolik Hristiyanlık, aile değerleri, annelik gibi geleneksel konuları öne çıkaran Meloni, bir yandan partisinin ideolojik geçmişine ilişkin endişeleri gidermeye, diğer yandan da gerek NATO içerisinde gerekse Avrupa Birliği içerisinde “sağlam ve güvenilir bir İtalya” güvencesi vermeye çalışıyor.

Enteresan bir şekilde beklenildiği gibi 25 Eylül’de sandıktan İtalya'nın Kardeşleri galip çıkarsa 45 yaşındaki Meloni ülkenin faşist diktatörü Benito Mussolini'nin Ekim 1922’de iktidarı ele geçirmesinin 100’ncü yıl dönümünde başbakanlık koltuğunda oturuyor olacak.

Endişeleri yatıştırma maksadıyla tüm propaganda dönemi boyunca Meloni, ısrarla partisini “aşırı sağcı” hatta “sağcı” olarak tanımlamaktan kaçınarak, hep “muhafazakar” ve “İtalyan değerlerine sadık” bir siyasi hareket olarak sunmaya gayret gösterdi. Mesela, kampanya döneminde İtalyancanın yanı sıra İngilizce, Fransızca ve İspanyolca dillerinde kaydettiği video mesajlarında Meloni, İtalya’da faşizm döneminin “on yıllar önce tarihe gömdüğünü” vurgulayarak “Bir dönem demokrasiden ödün verilmesini ve Yahudi karşıtı utanç verici yasaları da kesin bir dille kınadığını” söyledi.

Her ne kadar merkez sağ ve merkez sol iki ana koalisyon arasında kim kazanırsa kazansın, İtalya'nın dış politikasının değişmeyeceği neredeyse garanti ediliyor ise de sağ koalisyonun İtalya'nın Kardeşleri önderliğinde olacağı ve bu birlikteliğin yazılı olmayan kurallarına göre başbakanlığa daha ılımlı görülen Lega lideri Senatör Matteo Salvini veya Forza Italia Silvio Berlusconi değil, Meloni’nin geleceği kesin olarak görülüyor. Yine kamuoyu yoklamalarına göre, sol koalisyonun oyu yeşiller ve diğer sol marjinal gruplarla birlikte zar zor yüzde 40’a yaklaşırken, kendi partisinin oyu yüzde 24 civarında olsa da Meloni liderliğindeki sağ blok neredeyse yüzde 60’a ulaşmış durumda.

Seçimden sonra hem sağ hem de sol blokların dış politikada fazla değişiklik yapmayacakları beklentisine rağmen özellikle Meloni başkanlığında Salvini’nin Lega’sı ve Berlusconi’nin Forza Italia’sının içinde yer alacağı koalisyon, dış politikada bazı küçük ama önemli sapmaların da mümkün olabileceğini gösteriyor.

Mesela, daha bu hafta Salvini'nin Lega'sı, Rusya'ya karşı yaptırımların geçerliliği konusunda şüpheler olduğunu vurguladı. Salvini’ye göre yaptırımlar Rusya’ya fazla etki yapmamış gibi görünürken İtalyan çıkarları üzerinde önemli ve tahammül edilmesi zor sıkıntılar yaratmakta.

Komünist Parti'nin varisi ve Democrazia Cristiana'nın solunun bir parçası olan Gianni Letta'nın Partito Democratico ile merkez sol koalisyonunun, Yeşiller ve Marksistler de dahil olmak üzere birkaç küçük sol partiyle birlikte yüzde 30'a ulaşabileceği öngörülüyor. Bu grubun zaferi, zaten İtalya açısından tam bir kayıp ve talihsizlik olacaktır.

Beşli ittifakın, ülkedeki pandeminin ardından ve Ukrayna Savaşı sonrasında ortaya çıkan ekonomik sorunlar yüzünden içine yuvarlandığı umutsuzluk ve öngürüsüzlük sonrasında, İtalya'nın mevcut duruma savrulduğu yönündeki analizlerin yanı sıra, 2013 yılından bu yana Çizme’de zaten hiç sağlam koalisyon veya tek parti hükümeti iktidara gelemediğini, tüm hükümetlerin sallantıda olmaya mahkum olduğu değerlendirmeleri de var. Mesele biraz da galiba seçim koalisyonlarına, ittifak halinde seçime partilerin birlikte katılmasına prim veren seçim sisteminde.

Hep söylenildiği gibi, politik istikrar ve temsilde adalet her zaman uyum içerisinde olamıyor. Koalisyonlar bir yandan uzlaşı, hoşgörü ve tahammülü zorunlu kılarken, tek adam ya da otokrasi tehlikesini ortadan kaldırırken, bir yandan da istikrarsızlık getirebiliyor. Ayrıca, son kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi, uzlaşmayı ve demokrasiyi güçlendirmesi beklenen seçim koalisyonu uygulamasının, ülke ve dünya ekonomik-politik gelişmeleri nedeniyle aşrı sağ bir partiyi ve liderini iktidara taşıyabiliyor.

Bu arada, İtalya'daki yoksulluk yüzdesi yüzde 20,1'e yükselirken, istatistikler 90 bin küçük ve büyük şirketin ekonomik koşullar nedeniyle kapanma olasılığıyla karşı karşıya olduğunu göstermekte.

Acaba, 1928 krizi sonrasında Avrupa’da ve dünyada yükselen otoriter yönetim tarzının ayak sesleri mi duyuluyor İtalya’da? Sol bloğun seçim kampanyasında İtalyanlara söylediği gibi, acaba seçim, hürriyet ve demokrasi ile Macaristan’ın Viktor Orbvan’ı ve Rusya’nın Vladimir Putin’i gibi otoriter liderleri tarzında liderlerin peşine düşülmesi arasında mı olacak? İtalya Meloni zaferiyle Macar ve Rusya çizgisine mi çekilecek?

İtalya’da faşizme dönüş korkusu yükseliyor.