Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Kendi Başına Düşünmeye ve Davranmaya Eğitim

İnsanlık tarihinin en bilgece sözlerinden biri, Karl Marx’ın, çevre insanlar tarafından değiştirilmektedir ve eğitmenin kendisinin de eğitilmesi gerekmektedir, sözlerinde dile getirilmiştir. Marx, bu sözlerini 1845 yılında yazdığı ve daha sonra tarihe “Feuerbach Üzerine Tezler” olarak geçen notlarında dile getirmiştir.  

Bu bilgece sözleriyle bize filozof, çocuklarınızın iyi eğitim almasını istiyorsanız, yalnızca öğretmenin iyi mi kötü mü olduğuyla ilgilenmemelisiniz, aynı zamanda öğretmeni de eğiten, öğretmeni öğretmen yapan ve öğretmenin öğretmenlik yaptığı koşullarla da ilgilenmelisiniz demek istemektedir.

Eğitim ve öğretimin gittikçe daha çok bir test çözmeye ve ezbere dayalı eğitime dönüştüğünden hemen herkes şikâyetçidir. Bu yüzeysel, tek yanlı eğitimin topluma neredeyse hiçbir katkı sunmadığı bugün hemen herkes tarafından kabul görmüş ve genel bir şikâyet konusuna dönüşmüştür. 

Ama mevcut eğitim sistemi çocukları boş bir fıçı gibi alıyor ve bir fıçıya sıvı doldurur gibi çocuklarımıza veri doldurmakla eğitebileceğini sanıyor. Ama çocuklarımız boş fıçı değildir. Çocuklarımız veri kaydedilmesi gereken bilgisayar da değildir. Eğitim ve öğretim ve bunlar dolayısıyla öğretilen bilgi, öğrencilerin hayatlarına gerçek anlamda kılavuzluk ettiği ve anlam kazandırdığı sürece bilgi olma işlecini görür. Bilgi gerçektir. Bilgi canlıdır. Bu nedenle bilgi özgürlük demektir. 

Büyük eğitim bilimci ve öğretmen Johann Heinrich Pestalozzi, eğitim ve öğretimin öğrencileri yetkinleştirmesi gerektiğini belirtir. Pestalozzi’nin “yetkinleştirmek” dediğini Jean-Jacques Rousseau “güçlendirmek” olarak tanımlamıştır. Rousseau ve John Locke gibi eğitim felsefecileri, güçlenmek kavramını özgürleştirme anlamında almaktadırlar. Güçlendirmek özgürleştirmek demektir. Öyleyse eğitim ve öğretim dolayısıyla bilgilenen öğrenciler özgürlüğe eğitilmelidirler, kendi başına düşünmeye ve davranmaya yetkinleştirilmelidir. Bunun için Almancada “Erziehung zur Selbständigkeit” tabiri türetilmiştir. Bilgi yetkinleştirir, bilgi özgürleştirir, bilgi kendi başına düşünme ve davranma kapasitesi kazandırır.

İnsan özgürlüğü doğada temellendirilmiştir. Bilindiği üzere Francis Bacon “bilgi güçtür” deyişini kazandırmıştır. Bacon, bu deyişini insanın doğa güçleriyle ilişkisini tanımlamak amacıyla kullanmıştır. Doğa güç demektir. Ve insan da doğal bir varlık olarak kendisinde vücuda gelmiş doğal gücü temsil eder. İnsan eğitim ve öğretim dolayısıyla doğa, tarih, kültür, uygarlık ve doğal bir varlık olarak insan hakkında bilgilenerek onları sahiplenir. Fakat insanın edindiği tüm bu bilgileri nasıl kullanıp, bir güçler çatışması olmaktan kurtararak uyumlu hale getireceği ve böylece doğada bir tür olarak özgürlüğünü nasıl kuracağı onun yöntemsel düşünme kapasitesi ile ilgilidir. Rastgele düşünmenin karşısında tarih boyunca filozofların geliştirdiği yöntemsel düşünme bize düşünmenin yasalarını öğretir.

Herkesin adını duyduğu zaman bile korktuğu mantık derslerinin asıl amacı budur. Bugün mantıktan başka her şeyin öğretildiği mantık derslerinde aslında düşünmenin yasalarının öğretilmesi gerekir. Mantık ancak mantığın problem tarihi dolayısıyla öğretilebilir. Bugün artık orta öğretimde müfredattan neredeyse tamamıyla çıkarılan felsefe derslerinin amacı aslında budur. Mantık insana doğayı, dünyayı nasıl edineceğini öğretmekle mükellef olan bir disiplin ve bu disiplinin icrası olarak bir derstir. 

Yazının girişinde aktardığım görüşlerini Karl Marx, çeyrek yüzyıl sonra başka cümlelerle tekrarlar. Fakat onun sözlerinin tekrarı 1845 yılında söylediği sözlere ilişkin açıklamalar da içermektedir. İnsanın genel eğitimi üzerine Ağustos 1869 yılında yaptığı bir konuşmasında Marx, kapitalist toplumda insanın insan olarak eğitimin giderek daha çok zayıflayacağını belirtiyor. İnsanın gerçek anlamda insan olarak eğitimi, insanın felsefeyi, bilimleri, sanatları, tarihi, kültürü, dünyayı öğrenmesiyle mümkündür. Marx’a göre böyle bir eğitim sisteminin mümkün olması ancak “toplumsal koşulların değişmesi” ile mümkündür. Diğer taraftan toplumsal koşulların değişmesi için de “buna uygun bir eğitim sistemi” gereklidir.

Marx, genel eğitimin veya insanın insan olarak eğitiminin kapitalist toplumda neden tam olarak mümkün olmadığını, baş eseri olan Das Kapital’in üçüncü cildinde gerekçeli bir şekilde açıklar. Marx’a göre, meta üreten ve işbölümüne dayanan bir toplumda çok yönlü eğitim mümkün değildir. Bu koşullarda, yani işbölümüne dayandığı için eğitim, işgücünün sadece üretebilmesini ölçü aldığı için tek yanlı bir şekilde gelişmesine sebep olmaktadır. 

Kapitalist üretim biçiminde eğitim ve öğretim her geçen gün daha fazla pratik olana yönelmektedir. Bu da gittikçe daha çok insanın insan olarak eğitimin yerini insanın meslek eğitimi almaktadır. Bedensel eğitim ile zihinsel eğitim birbirinden ayrılır. Fakat Marx, 1869 yılında yaptığı konuşmada zihinsel eğitim ile bedensel eğitimin birleştirilmesi gerektiğine dikkat çekmektedir. İnsan jimnastik alıştırmalarının yanında politeknik bir eğitim almalıdır. Ancak insanın bu çok yönlü eğitimi insanın insan olarak eğitimini mümkün kılacaktır. Çok yönlü teorik eğitim ve çok boyutlu pratik eğitim. İnsanın ihtiyaç duyduğu bu bütünleştirici eğitimdir. İşte ancak bu eğitim de insana kendi başına düşünme ve davranma kapasitesi kazandırabilir. İnsanı insan yapacak da bu bütün insanı merkeze alan eğitim olabilir ancak.