Türkiye’nin gizli hazinesi
Türkiye’nin gizli hazinesi
Uçakta kabin memuruna saldırdı
Uçakta kabin memuruna saldırdı
Barış Boyun'a 349 yıl hapis talebi
Barış Boyun'a 349 yıl hapis talebi
İzmir'de markette cinayet
İzmir'de markette cinayet
123456789
Türkiye’nin gizli hazinesi
Türkiye’nin gizli hazinesi
Uçakta kabin memuruna saldırdı
Uçakta kabin memuruna saldırdı
Barış Boyun'a 349 yıl hapis talebi
Barış Boyun'a 349 yıl hapis talebi
İzmir'de markette cinayet
İzmir'de markette cinayet
123456789

Bankalar neden var, öncelikle kimin için var?

Başlıkta yer alan soruya genellikle herkes az ya da çok, doğru ya da yanlış bir yanıt verecektir. Biz biraz da büyük resme bakmaya çalışarak bu hafta bu konuyu konuşalım istiyorum. Aşağıdaki basit örnek üzerinden konuya bakalım;

Yer: Ankara,

Birikimi olan biri var.

Yer: Hakkari,

Bir fabrika var ve ortakların koyduğu sermaye ile halen yılda 100 bin adet çamaşır makinesi üretiliyor.

Ancak fabrika kapasitenin tamamını kullanamıyor. Bundan dolayı mevcut üretim seviyesi ile iç ve dış talebi karşılayamıyor. Talebe uygun üretecek olsa hem yurt içi hem de yurt dışı müşterileri hazır. Fakat mevcut sermaye ile bunu yapamıyor.

Ankara’da birikimi olan kişi, bunu ödünç verse Hakkari’de gerekli üretim yapılabilecek. Peki, sizce ödünç verir mi?

Çok zor. Neden derseniz..

1- Hakkari’de böyle bir ihtiyaç olduğunu bilmez, bilemez.

2- Bilse de vermez. Çünkü geri alacağından şüphe duyar, emin olamaz.

Aslında verse ne iyi olur değil mi? Bakın neler olur: Fabrikanın üretimi artar, üretimin artması için ilave iş gücüne ihtiyaç var, dolayısıyla istihdam artar. Üretilen mal ve hizmet miktarının artması milli hasılayı artırır, böylece kişi başı gelir artar. Üretimin bir kısmı yurt dışına satılacağından ihracat artar, döviz girdisi olur, rezervler artar, cari açık düşer hatta belki cari fazla bile verebilir. Benzer olumlu yansımaları çoğaltmak olası.

Bir ihtimal Ankara’daki tasarruf sahibinin Hakkari’deki fabrikaya parasını ödünç verdiğini kabul edelim. Ödünç veren kişi tarafından olaya bakalım. Alınan ödüncün kirası tasarruf sahibinin geliri olacaktır. Burada ödünç alma-verme işlemi iki taraf arasında gerçekleşti. Paranın kirası dediğimiz kazanç, olduğu gibi gelir olarak tasarruf sahibine gitti. Peki, bu işten devletin haberi oldu mu? Tabii ki hayır. İşlemler kayıt altında olmadığı için doğal olarak gelir de kayıt altında değildi ve ortada vergilendirilecek bir kazanç söz konusu olamadı.

Gelelim devlet tarafına, bu süreçten devlet niye haberdar olmalı? Devletin temel görevleri arasında, toprak bütünlüğünü sağlarken aynı zamanda ülke sınırları içinde temel kuralları belirlemek, vatandaşı için gerekli siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal ortamı sağlamak vb. bulunmaktadır. Devlet, tüm bunları sağlarken tabii ki çeşitli maliyetlere katlanır. Bu maliyetleri karşılamak için de gelire ihtiyacı var. Devlet bütçesi için en büyük gelir diliminin, vergi gelirleri olduğunu biliyoruz. Örneğin 2023 bütçe gelirleri içinde vergi gelirlerinin payı yaklaşık yüzde 85. Yani devletin kamu için yapacağı harcamaları karşılamak için elde etmeyi planladığı her 100 TL’lik gelirin 85 TL’sini vergi geliri oluşturmakta.

Verginin söz konusu olabilmesi için gelirin kayıt altına alınmış olması gerekmekte.

Şimdi biraz önceki senaryoya, adına "banka" dediğimiz bir finansal kuruluşu dahil edelim. Tasarruf sahibi olan kişi Ankara’da birikimini rahatlıkla adı banka olan kuruma verebilir. Neden rahatlıkla verebilir?

1- Her isteyen banka kuramaz. Öncelikle bu kişiler güvenilir ve itibarlı kişiler olmalı. Bu kadarı yeterli mi? Tabii ki değil.

2- Banka kuruluşu şartları çok sıkıdır. Kurulduktan sonra da çeşitli kurumlar tarafından (başta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu olmak üzere) mali yapısını bozacak riskleri üstlenmemesi için sıkı sıkıya ve yakından denetlenir.

3- Bankaya emanet edilen birikimlerin belirli bir miktarı devlet güvencesindedir. Yani banka iflas ederse tasarruf sahibinin belirli miktardaki parasını devlet öder (Güncel rakam 200 bin TL).

4- Bankaya yatırdığımız parayı vadesiz ise hemen, vadeli ise faizden vazgeçerek geri alabiliriz.

Banka, ülke genelinde (hatta yurt dışında) şubeleri kanalı ile kaynağa ihtiyacı olanları bulur, uygun kişilere kredi olarak verir. Karşılığında da faiz alır.

Bakın bu döngüde tasarruf sahibinin birikimi kayıt altına alındı. Elde edilen kazanç kayıt altında olduğu için, en başta vergilendirildi ve günü geldiğinde banka tarafından devletin hesabına aktarıldı.

Aynı zamanda kredi müşterisi kullandığı kredi faizini öderken faizle ilişkili banka ve sigorta muameleleri vergisini de ödedi. Banka da bu vergiyi kayıtlarına alarak günü geldiğinde devletin hesabına aktardı.

Diğer taraftan banka ticari amaçlarla bu işi yaptığına göre mevduat faiz maliyeti ile kredi faiz geliri arasındaki farktan elde ettiği gelirin bir kısmını işletme giderlerine tahsis ederken, kalan kâr üzerinden kurumlar vergisini devlete ödedi.

Görüldüğü üzere tasarrufların kayıt altına alınarak ekonomiye kaynak olarak aktarılması işlemi sırasında tarafların elde ettiği kazançlar vergilendirilmektedir.

Bu durumda aslında bankalar, her ne kadar ticari işletme hüviyetinde olsa da her türlü kazancın kayıt altına alınarak vergilendirilmesine olanak sağlaması nedeniyle ekonomi ve devlet açısından önemli bir fonksiyonu da üstlenmektedir.

İşte bu nedenle devlet ilk önce kuruluş aşamasında bankaları sıkı bir kontrolden geçirmekte, kurulmalarına izin verdikten sonra da çeşitli mekanizmalarla denetleyerek fazla risk üstlenmelerinin önüne geçmekte ve finansal yapılarının bozulmasına engel olmaktadır.

Bankalar neden var, öncelikle kimin için var? Sorusunun yanıtını temel olarak verdik.

Haftaya görüşmek üzere…