Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Tahıl Koridoru, Mısır ve Dış Politika

Ahmet Süha Umar

Rusya’nın, dünya besin zincirini çok yakından ilgilendiren ve Türkiye’nin desteği ile yaşama geçirilen “Tahıl Koridoru Anlaşması”na* katkıda bulunmayacağını açıklaması, üzerinde çok yönlü düşünülmesi gereken bir gelişmedir.

Dünyanın önde gelen tahıl üreticisi olan Ukrayna’nın ürettiği tahılın, Kırım limanlarının Rusya tarafından ablukaya alınması nedeniyle ihraç edilememesi, büyük bir kıtlığa yol açmak üzere idi. Türkiye’nin, “olmazsa olmaz” katkısı ile bu bunalım, bir süredir aşılmış görünüyordu.

Türkiye’nin belirleyici katkısı

“Türkiye’nin olmazsa, olmaz” katkısı diyorum çünkü Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türkiye’ye, savaşan tarafların gerek ticari gerek savaş gemilerinin Türk Boğazları’ndan geçişinde mutlak yetkiler tanıyordu. Tahıl Koridoru Anlaşması ancak Türkiye’nin bu yetkilerini olumlu yönde kullanması ile olanaklı kılınabilmişti. Yeri gelmişken, Tahıl Koridoru Anlaşması’nın, pek kimsenin üzerinde durmadığı bir yönüne değinmekte yarar var.

Anlaşma uyarınca Türkiye, Boğazlardan geçecek tahıl taşıyan gemilerin denetimini, BM, Rusya ve Ukrayna ile birlikte yapmayı kabul ederek, Montrö Sözleşmesi’nin kendisine verdiği mutlak yetkiyi, BM ve iki taraf ülke ile paylaşmış olmaktadır. Bu gelişmenin ileride ortaya çıkarabileceği sonuçların ve olası benzer taleplerin yeterince değerlendirilmiş olduğunu umarım.

Rusya’nın kararının etkisi

Rusya’nın son kararı, sadece bu ülkenin Batı içinde bile, “dünya tahıl bunalımına çözüm getiren devlet” görünümü kazanmasını önlemeye çalıştığı ileri sürülen, örneğin İngiltere gibi ülkeleri değil Türkiye’yi de hedef almasa bile, sıkıntıya sokan bir adımdır. Koridor’un açık tutulmasını isteyen Batılı müttefiklerimiz, Türkiye’nin Rusya nezdinde etkili girişimlerde bulunmasını hatta Rusya geri adım atmazsa, bu ülke ile ilişkilerini gözden geçirmesini isteyebilirler. Rusya’ya uygulanan yaptırımlara haklı olarak katılmayan Türkiye, bu nedenle zaten baskı altındadır.

İsmet İnönü’nün deyişi ile “Büyük devletlerle ilişki, ayı ile yatağa girmeye benzer.” Türkiye açısından bu söz, Batı için olduğu kadar Doğu (Rusya) için de geçerlidir. İlişkilerde uzak görüşlü hareket edilmediği, dengeli, tedbirli davranılmadığı, anlık başarılar peşinde koşulduğu takdirde, hiç beklenmedik olumsuz gelişmelerle karşılaşılabilir. Rusya’nın son kararı, Türkiye için olası bir olumsuz gelişmeye işaret etmektedir.

NATO/AB-Rusya çekişmesinin ortasında kalmak

Türkiye’nin, Rus gazının depolanması ve Avrupa’ya Türkiye üzerinden sevki için merkez olması tartışılırken bu hususa dikkat etmekte yarar vardır. Bugün için, “Avrupa zaten Rus gazını almak istemiyor” denebilir ancak konuya daha geniş çerçevede bakmak doğru olur. Türkiye’nin Rus gazı konusunda böyle bir rol oynama beklentisi içinde önemli maddi ve manevi bedelleri olacak adımları, önünü arkasını düşünmeden atması, Avrupa’nın tutumu olumlu yönde değişse bile Rusya’nın şimdi olduğu gibi ileride de gazı Avrupa üzerinde baskı amacıyla kullanmaya kalkması halinde, Türkiye’nin bu çekişmenin ortasında kalması herhalde arzu edilir olmasa gerek.

Öte yandan, konuyu iyi bilen sivil-asker kişilerin, yaptırımlarla karşılaşmak pahasına dile getirdikleri, Montrö Sözleşmesi’nin önemi Tahıl Koridoru Anlaşması ile bir kez daha, somut biçimde kanıtlanmışken, “Türkiye Yüzyılı” kavramının içinin, Montrö Sözleşmesi’ni tehlikeye atacak Kanal İstanbul ile doldurulmaya çalışılması da düşündürücüdür.

Ülkelerin yaşamsal çıkarlarını korumak amacıyla belirlenen ve uygulanan dış politikada günü kurtarmak, iç politikada puan kazanmak gibi amaçlara yönelmenin, Türkiye’yi nereye getirdiği doğru değerlendirilmelidir.

Mısırla ilişkiler

Dış politikanın böyle yönetilmesinin sonuçlarının en son örneği, Müslüman Kardeşler’e liderlik hayaliyle başlayan adımlar nedeniyle bozulan ve Türkiye’ye, başta Doğu Akdeniz doğal kaynakları olmak üzere birçok alanda çok pahalıya mal olan Mısır’la ilişkileri bozduktan sonra durumu düzetmeye yönelik adımların, Mısır tarafından, üstelik hiç de bazılarının vermeye çalıştıkları görüntüye uymayan biçimde, çıkmaza sokulmasıdır.

“Savaş askerlere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir” demişti Churchill. Korkarım dış politika da taşıdıkları sıfat ne olursa olsun, konuyu bilmeyenlere, gelişmeleri anlamakta, ileriyi görmekte zorlananlara bırakılmayacak kadar ciddi bir konudur.


* Tahıl ve Yiyecek Maddelerinin Ukrayna Limanlarından Emniyetli Sevki Girişimi Belgesi