Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Ölüm madencinin fıtratında yok

Doğan Göçmen

Dün akşam Bartın Amasra TTK maden ocağında meydana gelen bir grizu patlaması sonucu 28 madencinin, emekçinin daha hayatı şiddetle elinden alındı. Patlamanın yaşandığı vardiyada toplam olarak 110 işçinin çalıştığı belirtiliyor. Yakınlarına sabır dilemek kolay, onların yokluğuna dayanmak zor. Olaylar aklımıza Soma’da yaşanan ve 300’den fazla işçinin hayatını kaybettiği “kazayı” ve akabinde yaşananları hatırlattı. 28 emekçi daha ekmeğini alın teriyle kazanmaya çalışırken hayatını kaybetti. Bu, 28 ocağın daha sönmesi demektir. Varsa çocukları öksüz, eşleri dul kaldı. Anne ve babalar için her zaman en büyük acı evlat acısıdır.

Grizu patlaması, oksijen gazının, belli bir derecede ısının ve yüzde 4,5 oranında metan gazının birleşmesi sonucu oluşuyor. Madende kontrollü patlatma yöntemiyle çalışıldığını ve patlamanın ancak patlatma sırasında oluşan koşullar sonucu oluşmuş olabileceği söyleniyor. Uzmanlar oksijenin varlığının engellenmesinden ziyade varlığının istendiğini belirtiyor. Başka türlü düşünülmesi de mümkün değildir. Fakat teknik olarak patlamaya yol açanın ısının ve metan gazı yoğunlaşmasının engellenmesi teknik olarak mümkündür ve bu sağlanmamıştır, açıkça ihmal edilmiştir. 

Bir habere göre 2019 yılına ait bir raporunda Sayıştay, üretimin 300 metre derinlikte yapılmaya başlamasıyla birlikte ani gaz degajı ve grizu patlaması tehlikesinin oluştuğuna dikkat çekmiş ve çalışılan damarlarda gaz oranının yüksek olması nedeniyle patlama tehlikesinin arttığını belirtmiştir. Üç yıl sonra korkulan şey olmuştur ve bir kez daha ülkemizde işçi ve emekçilerin, yoksul halk çocuklarının canının sudan daha ucuz olduğuna canlı tanık olduk.

Yarım aşırı aşkın ömrümde çocukluğumdan beri maden kazalarına sürekli tanık oluyorum. Her seferinde takınılan üzgün yüz tavırları, açıklamalar, ölülere rahmet, yakınlara sabır dilemeleri, yaralılara acil şifa dilekleri falan filan ve hiç ders çıkarılmadan her şey yeni baştan başlar ve bir sonraki maden kazasına kadar devam eder. Bu açıkça her seferinde bir sonraki maden kazasına davet çıkarmak anlamına gelmektedir. Patlamanın önlenmesi teknik olarak mümkün olmasına karşın önlenmiyorsa, buna hala bir “kazadır” demek mümkün müdür! 

Bir ülkede insanların nasıl yaşadığını görmek için nasıl öldüğüne bakın denir. Doğrudur… Fakat bir ülkede insanların neden öldüğünü görmek için de nasıl yaşandığına bakmak gerekmektedir. İşçiler yaklaşmakta olan tehlikenin pekâlâ farkındandır. Fakat ne düşünüyor maden emekçileri? Söz konusu risklerden, yani patlama tehlikesinden en az 3 yıldır haberdardırlar ve hayatlarından endişe duymalarına karşın “GEÇİM DERDİ” nedeniyle her seferinde korkarak sırtında ölüm tehlikesiyle madene girmek zorunda kalıyorlar. Ülkemizde asıl dert, geçimin bir dert olmasıdır. Bu, işçileri ve emekçileri kelle koltukta çalışmaya zorluyor ve öyle görünüyor ki, istenen de bu durumdur.

Emekçinin omuzuna başını koyacağı emekçiden başka kimsesi yoktur.