Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Asrın Casusu: Kim Philby

"Bizim işe girmek için zambak kadar beyaz olmanız gerekir. Bizim işte kalmak için kömür kadar kara olmanız gerekir."

Harry Brunette, Amerikan karşı istihbarat bürosu üyesi, 1940'lı yıllar

1917’de Bolşevik Devrimi başarılı olunca Sovyetler, rejimlerine tehdit oluşturan Batılılara karşı savunma hattı geliştirmek zorunda hissetti. Felix Dzerhinsky tarafından Rusya Olağanüstü Devrim ve Sabotaj Karşıtı Savaşım Komisyonu kuruldu. Kısa adı ÇEKA olan örgüt, adını sık duyduğumuz KGB’nin öncüsüydü. Dzerhinsky, Sovyet rejimini yıkmak istiyormuş gibi davranarak bu yönde eğilimler gösteren kişilerin kendilerini ifade edebileceği bir yapılanma kurdu. Böylece rejim karşıtı kişileri rahatlıkla izleyebilecekleri bir “fişleme” yöntemi geliştirmişti. Buna kısaca “Güven” diyorlardı. Güven hareketi Komünistleri etkisizleştirip yerine Beyaz Rusları getirmek istiyordu. Romanoflar zamanını özleyen bu insanların çoğunluğu göçmenlerden oluşan Güven üyeleri, finansal destek de sağlıyordu. Elbette bunu tek başlarına yapamazlardı. Paravanın arkasında Amerikan ve İngiliz hükumetleri vardı. Aslında Dzerhinsky bu yöntemle Sovyetler Birliği’nin dışında yapılan propagandanın da uzandığı uçları öğreniyor, kendince bir tehdit haritası çıkarıyordu. Rusya ve İngiltere’nin istihbarat oyunları tarihlerinin her döneminde kendini gösterse de istihbarat dünyasının en çok ilgisini çeken dönem Güven hareketi sonrasıdır.

Karşı istihbarat

Karşı istihbarat, yabancı bir ülkenin istihbarat teşkilatının bilgi toplama girişimini engellemek, toplanılan bilgiyi manipüle etmek anlamına gelir. Ülkelerin finansal durumları, silahlanma faaliyetleri, politikacılarının zaafları, kültürel hayata egemen olan kişi, kurum ve akımların nasıl yönlendirilebileceğinden tutalım da topografyaya kadar her şeyin zamanı geldiğinde istihbaratçıyı gönderen ülkenin lehine nasıl kullanılabileceğine dair akla gelen yığınla başlığı kapsayan bir çalışmayı yapan kişilerin kendilerini açık etmemeleri gerekir.

Çoğu insanın aklına ajan denilince James Bond’un gelmesi kaçınılmaz. Kitabın yazarı Ian Fleming de bir İngiliz casusuydu. “Rusya’dan Sevgilerle” kitabını hatırlamayanlar da aynı adlı meşhur filmi hatırlar. Kitabın önemli bir kısmı İstanbul’da geçiyordu. Fleming de 6-7 Eylül olayları sırasında (1955) İstanbul’daydı. Kendisinin de askeri okul mezunu bir İngiliz casusu olduğu biliniyor. Bu tarihten birkaç yıl önce İstanbul’da bir başka ajan ikamet ediyordu. 1947-1949 yılları arasında İstanbul’da Rus istihbaratçısı olarak çalışan Kim Philby. Bir elçilik yetkilisi gibi görünse de Sovyetlere bağlı Gürcistan ve Ermenistan’a sızdırılan muhaliflerin listelerini ele geçirip bunları iletiyordu. İngiliz Gizli İstihbarat Servisi (SIS) adına çalışmaya başlamış sonra KGB tarafından keşfedilmişti. Kendisi gibi ajanlarla birlikte okudu. Onlara bugün Cambridge Beşlisi deniyor. Bu kişilerden dördü zamanla ortaya çıkmış. Beşinci adamın kim olduğu bugün bile bilinmiyor.

Baba oğul istihbarat

İstihbarat dünyası kapalı bir kutudur ve kendi içine doğru genişler.

İngiltere Kralı 7. Edward’ın gayrimeşru çocuğu olduğu söylenen, İngiliz İstihbaratının o dönem başında bulunan Stewart Menzies’in halefi olarak görülüyordu. İstihbarat dünyasında hemen hemen kimsenin ulaşamadığı konuma gelmişti. Muhtemelen kendisi gibi ajan olan babası tarafından onanma arzusu onu ajan olmaya itti. Babası John Philby de yıllar sonra Şeyh Abdullah adıyla tanınmış yazar ve istihbaratçıydı. Oğul Philby İstanbul’da bulunduğu dönemde Amerikalıların dikkatini çekti. Sözde Sovyetler karşısında Amerikalı ve İngiliz ajanların birlikte hareket etmelerini sağlıyordu ama yaptıkları büyük bir kandırmacadan ibaretti. Bu sırada CIA ve FBI’da da yönetim şemasının en üstündeki insanlarla iletişime geçebilecek kadar ilerlemişti. Keşfedildiği tarih olan 1933’ten yirmi yıl bile geçmeden dünyanın büyük istihbarat örgütlerini avucunda tutmaya başlamıştı. Gazeteci olarak hareket etmek onun için mükemmel bir paravan oluşturuyordu. Böylece hem dilediği gibi ülkelerin politikasına ve sanat dünyasına yaklaşıyor hem de bunu doğal bir hak olarak göreceklerini biliyordu.

Stewart Menzies


John Philby



Brinkmanship

Esasında tırmandırma siyaseti olarak adlandırılan bu yöntemle ülkeler birbirlerini güç durumda bırakır ve kendi istedikleri yönde ilerlemeye zorlarlar. Savaş riskini manipüle etmek olarak da değerlendirilen kavramın tarihsel örnekleri saymakla bitmez ama akla gelenlerin başında Küba füze krizi var. Amerikan Hükumeti Castro’yu devirmek istiyorken “Soğuk Savaş” adıyla bilinen dönem doruk noktasına ulaşıyordu. ABD ve SSCB arasındaki gerilim tırmanırken Küba’ya Sovyet füzeleri yerleştirildi. Aynı dönemde ABD’nin bir casus uçağı “U-2” düşürülmüştü. Küba’ya ambargo uygulandı. 1961 senesinde Türkiye’ye de Jüpiter füzeleri yerleştirilmişti. Kruşçev, Kennedy’ye mektup yazıp “Siz Türkiye’deki füzelerinizi sökerseniz biz de Küba’dakileri sökeceğiz” demişti. Karşılıklı oynanan bu satranç oyununda insanları her an büyük bir savaşın ve yıkımın kıyısına getirme tehdidi oldukça eski. Son dönemlerde Putin’den duyduğumuz nükleer açıklamaları da benzer bir politik tırmandırmanın ve restleşmenin parçası.

Philby, bu tırmandırma siyasetinin de başat elemanı. Castro ile görüntülenmese de tanıştıkları biliniyor. SSCB için çalışmış olduğu ortaya çıkınca hayatını gazeteci olarak Beyrut’a kaçıp saklanarak geçirmiş, Ermenistan üzerinden Rusya’ya kaçmış, ölene kadar orada yaşamış.

Fotoğrafta Philby Küba'lı bir subaya sarılıyor.   













 

 Philby için bastırılan pul. 


“İhanet için ait olmak gerekir, ben asla ait olmadım” sözleriyle hatırlanan Philby’nin davranışlarının ve çift taraflı ajanlığının gerçek nedenini asla öğrenemeyeceğiz.