Türkiye’nin gizli hazinesi
Türkiye’nin gizli hazinesi
Uçakta kabin memuruna saldırdı
Uçakta kabin memuruna saldırdı
Barış Boyun'a 349 yıl hapis talebi
Barış Boyun'a 349 yıl hapis talebi
İzmir'de markette cinayet
İzmir'de markette cinayet
123456789
Türkiye’nin gizli hazinesi
Türkiye’nin gizli hazinesi
Uçakta kabin memuruna saldırdı
Uçakta kabin memuruna saldırdı
Barış Boyun'a 349 yıl hapis talebi
Barış Boyun'a 349 yıl hapis talebi
İzmir'de markette cinayet
İzmir'de markette cinayet
123456789

İlk basın özgürlüğü savunusu: Areopagitica ve John Milton

John Milton, bilinen anlamıyla basın özgürlüğü hakkındaki ilk savunu metnini yazmıştır.

İlhan Deliktaş

BİR ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI: JOHN MİLTON


İngiliz şair John Milton’ın adını duymuşsunuzdur. Güçlü ve zengin dili insanın aklını başından alabilen fikirlerinin etkisini öyle büyüttü ki çağımızda bu isim film karakterlerine bile verildi. Shakespeare neyse John Milton da oydu. Dil becerisi ve anlatım derinliği nedeniyle kısa zamanda çağının önemli isimleri arasına girmişti. Sözünü kimseden sakınmıyordu.



1638’de John Liberne isimli bir yazarın sadece yayımladığı kitap nedeniyle iki mil kadar bir yol boyunca kırbaçlandığını, 500 sterlin para cezasına çarptırıldığını, ardından da kitaplarının yakıldığını gördüğünde büyük bir öfkeye kapıldı. 1642 -1651 yılları arasında yaşanan İngiliz iç savaşı da bu öfkeyi huzursuzluğa çevirdi. Bu yıllar arasında Kral I. Charles’ı eleştirdi. Charles insanlara özgürlük hakkı tanımıyor, ağır vergiler ödemeye zorluyor, bu konuda da vergi ödemeyeni hemen zindana atmak gibi katı bir politika uyguluyordu. İngiltere eski dokusunu yitirmişti.

Milton 1644’te basın özgürlüğü hakkında yazılmış ilk metin olmasının ötesinde, düşünce özgürlüğünü savunan en kıymetli metinlerden biri olan Areopagitica’yı yayımladı. Milton’a göre iyi bir kitabı yok etmekle insan öldürmek arasında fark yoktu.


KAYIP CENNET

Kayıp Cennet adlı yapıtıyla bilinen Milton, meşhur cennetten kovulma hikayesindeki yasak meyveyi yeme meselesinin aslında günah işleme özgürlüğüne yani iradeye işaret ettiğini söylüyordu. Milton’a göre özgürlük olmadan insanın tanrıya olan sevgisi gerçek bağlılık değil sadece zorunluluk içerirdi. Yazdığı basın özgürlüğü konulu metni I. Charles döneminde parlamentoda okudu. Metin Yunan demokrasisine atıflar içeriyordu. Ares Tepesi olarak bilinen ve yunan konseyinin mahkemelerinin kurulduğu yükseltinin adından Areopagus’tan türettiği ismi kullandı. “Areopagitica“

Kral boyun eğmiyordu. Hallerinden pek memnun yandaşlarının mütemadiyen yönlendirmesinin de etkisiyle gerçek dünyada bir tirana dönüştüğünü kabullenmekten kaçıyordu. Bununla da kalmıyor kendini eleştiren insanları yetkisinin verdiği güçle tahammül edilmez zulümlere boğuyordu.

TİRAN KAYBEDİYOR

Milton’ı her tarafta aratmaya başladı. Yavaş yavaş görme yetisini yitiren Milton çaresizce saklanmaktan başka bir seçeneğe sahip değildi. Kral affedileceğini söylediğinde ortaya çıktı ancak Londra’da bir kuleye hapsedilerek cezalandırıldı. Onun özgürlük hakkında savunduğu fikirlerin bir hastalık gibi yayılacağından korkuyorlardı. Kral 1649’da Whitehall’deki Ziyafet Evi’nin önünde idam edildi.

REX: KRAL ELEŞTİRİSİ

Yerine geçen II. Charles babasının ölümünü haklı gösteren içerikler barındıran metinlere büyük tepki gösterdi. Onun için artık bu metinlerin yazarları intikam özneleriydi. Milton da boş durmuyordu. Areopagitica’nın etkisi büyüyordu. Latince kral anlamına gelen REX adında bir bölümle yayımladığı Rebublica büyük yankı uyandırdı.

Milton’ın çağdaşları onun satanist olduğunu düşünüyordu çünkü kendisi “Cennette kul olmaktansa cehennemde kral olurum” yahut “Tanrı beni cehennemine atabilir ama böyle bir tanrıya asla saygı duymam” gibi sözleriyle tanınıyordu. Buna karşın ailesi inançlı Hristiyanlardan oluşuyordu. Kendisi de bu sofuluğun içinde Tanrı kavramına felsefi bir zeminde bakmayı ödev bilmişti.

Bu aykırılıkları onu günümüzde de anılan bir şair yapsa da esas gücünü krala kafa tutarak göstermişti. Bugün hala basın özgürlüğü gündemdeki konulardan biri. Olanı biteni üzerinde yorum olmaksızın aktarmak ve insanların seçme hürriyetine müdahale etmemek, bu hürriyetin korunması için çabalamak herkesin ödevi.