Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun!

Atatürk, 30 Ağustos Zaferi'nden iki yıl sonra Dumlupınar’da bir konuşma yaptı. 1924 tarihli bu konuşmanın yeri, iki yıl önce savaş alanı olması sebebiyle önemliydi. Mustafa Kemal, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Efendiler, Türk vatanını almak düşüncesini, Türk'ü esir etmek hayalini genel, ortak bir düşünce haline koymaya çalışanların da hak ettikleri sondan kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük. Efendiler, kendilerine bir milletin geleceği emanet edilen adamlar, milletin kuvvet ve gücünü yalnız ve ancak yine milletin gerçek ve kabul edilir yararlar elde etmesi yolunda kullanmakla sorumlu olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi ele geçirip işgal etmek, o memleketlerin sahiplerine hükmetmek için yeterli değildir. Bir milletin ruhu baskı altına alınmadıkça, bir milletin kararlılığı ve iradesi kırılmadıkça, o millete hükmetmenin imkânı yoktur. Halbuki yüzyılların çocuğu olan bu millî ruh, kalıcı ve sürekli bir millî iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz. Hükmedilmek istenmeyen bir milleti, esaret altında tutmayı başaracak kadar kuvvetli zorbalar artık bu dünya yüzünde kalmamıştır. Türk milleti son çarpışmalarıyla, özellikle burada kazandığı zaferle, kazandığı kararlılık ve irade ile herkesçe bilinen bu gerçekleri bir defa daha tarihin sinesine çelik kalemle kazımış bulunuyor.”


Cumhuriyet milletin özgür ruhundan doğmuştur. Bu nedenle kıymetlidir.

Atatürk hakkında yazılmış sayısız kitap var. Bu kitaplardan bazıları yabancılar tarafından kaleme alınmış. Bazıları devlet adamlığını, bazıları da yalnızca dehasını anlamaya çalışmış. Tarih boyunca böyle büyük kişilerin hakkında yazılmış kitaplar çoğunlukla yakın çevrelerinden çıkmıştır. Atatürk’ün de yakınındaki kişilerden biri Falih Rıfkı Atay’dı. Atatürk’ün karakteri bir bakıma “nasıl devlet adamı olunacağı” konulu dersin öznesidir.

Aşağıdaki satırlar Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya adlı kitabından alıntıdır:

“Atatürk'ün davasına ölesiye bağlı, fakat içini dökmekten hiç çekinmeyen arkadaşlarından biri Recep Peker'di. Hatıralarım arasında şöyle bir not var: Âdeta şakalı bir konuşmadan sonra bahis bilmem neden bu korku meselesine geldi. Atatürk, yanında oturan Recep'e:

- Sen benden korkmaz mısın? diye sordu.

Recep güldü. Atatürk:

- Karşıma geç! dedi.

Geç:

- Korkar mısın, korkmaz mısın, söyle, dedi.

- Hayır, dedi, ne senin arkadaşların korkaklar ne de sen korkunçsun. Biz inanarak senin ideallerine bağlıyız. Sen sevilen adamsın, korkunç olamazsın.

Atatürk:

- Gel gene yanıma otur, dedi.

Atatürk'ün anlatışı, ne nutuk söylemesine ne de yazı yazmasına benzerdi. Ara sıra Rumeli ağzına kayan tatlı bir şivesi, gönül tellerine dokunan büyülü bir sesi, hiç bezginlik vermeyen renkli bir hikâye üslubu vardı. İnsanlarda beğenecek pek az şey bulmayı belki süs edinen nice tenkitçiler, sohbet cazibesine kolayca kapılmışlardır.”

Atatürk’ün etrafındakileri ikna etmek için politik söylemlerle işe girişmediği, eylemlerinin sonucunda insanların Atatürk’ün ideallerine bağlandığı açıkça görülüyor.

Cumhuriyet, tüm yurttaşlarına eşit, gönenç içinde ve korkusuz bir yaşamı özgürce geçirme fırsatı verir. Bu nedenle kıymetlidir.


Gene aynı kitapta bir başka bölümde aktarılan anı şöyle:

“Hikâyeyi birçok kimseler bilir. Atatürk İzmir'e bir gidişinde Kordon boyundaki evinin salonuna büyük bir sofra kurulur. Davetliler tamam olup oturulacağı vakit, sokakta biriken halkın içeriyi seyretmesini istemeyen vali, perdelerin indirilmesini emreder. Atatürk der ki:

- Vali Bey, dışarıdaki halk acaba bizim ne yaptığımızı sanıyor? İçki içtiğimizden şüphesi yok. Fakat şimdi masa üstünde kadın da oynatacağımızı ve kim bilir daha neler yaptığımızı zannedecekler. İçki içmekten başka bir şey yapmadığımızı görmeleri için perdelerinizi açtırınız.”

Cumhuriyet, şeffaftır. Bu sebeple kıymetlidir. Halkın bir zamanlar cephede birlikte mücadele ettiği savaş kahramanını, ulaştığı mertebe ne olursa olsun takip edip, izleyip, hesap sorabileceği bir hayat sürmesi, böyle bir yönetim kadrosunun oluşması hayranlık uyandırıcı.

Cumhuriyet, herkese kuvvetli bir aidiyet hissi verir. 30 Ağustos’ta gerçekleşen zafer, ideallere inanmış, canla başla çalışan insanların eseridir. Henüz ilan edilmemişken bir ideal olarak Cumhuriyet’i gören Atatürk, sarsılmaz, içten bir karakter ortaya koymuştu. Bu karakteri gören yurttaşların kuşku duymadan vatan savunmasına katılmasının bugün anlamı büyük.

Zamanında Fatih Sultan Mehmet bir şiirinde;

“Hiç kimse yok kimsesiz

Herkesin var bir kimsesi

Ben bugün kimsesiz kaldım

Ey kimsesizler kimsesi” demişti. 



Atatürk, “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” dedi. 

Cumhuriyet değerlidir. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun!