Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789

Türkiye Ekonomisinde Son Gelişmeler

Dünyada son dönemde genel ekonomik ortama baktığımızda pandemi süreci ile başlayan ve Rusya Ukrayna Savaşı ile büyüyen olumsuzluklar devam etmektedir. Nitekim başta Avrupa olmak üzere ağustos ayında ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlama iyiden iyiye belirginleşmeye başlamıştır. Bunun yanında küresel düzeyde enflasyon göstergelerindeki olumsuz görünüm de devam etmektedir. Enflasyon oranlarının yükseliş eğilimini sürdürdüğü Avrupa ülkelerinde Rusya’dan ithal edilen gazın tedarikinde yaşanan sorunlar ve fiyat artışları önümüzdeki dönemde enflasyon üzerindeki risklerin daha da artabileceğini göstermektedir.

Enflasyonla birlikte resesyon endişelerine karşılık, gelişmiş ekonomilerin genelinde enflasyonla mücadeleye öncelik verildiği görülmektedir. Başta ABD olmak üzere Avrupa Birliği ve diğer önde gelen ülkelerde merkez bankalarının güçlü sıkılaşma adımları atacakları yetkili kişilerce açıklanmaktadır. Bu ortamda ABD doları değer kazanma eğilimi göstermektedir.

Yurt içinde ise büyüme, dış ticaret ve cari işlemler dengesi, bütçe ve enflasyon tarafındaki gelişmeler dikkat çekmektedir.

En son açıklanan büyüme verilerine göre Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde %7,6 bir büyüme kaydetmiştir. Bu dönemde devlet destekli iç talep, büyümenin temel etkeni olurken, ihracat da büyümeye olumlu katkı sağlamış görünmektedir. Buna karşın öncü göstergeler ise üçüncü çeyreğe ilişkin ekonomik aktivitenin yavaşladığına işaret etmektedir. Nitekim imalat PMI verisi ağustosta art arda, 6. ayında da eşik düzeyi olan 50’nin altında kalırken, elektrik tüketiminde temmuz ve ağustos aylarında düşüş yaşanmıştır. Yukarıda söz ettiğimiz Avrupa ülkelerinin enerji tedariki sorunu ve para politikalarında yaşanan sıkılaşma eğilimi de önümüzdeki dönem için küresel talep açısından olumsuz görünmektedir. Dolayısıyla da Türkiye’nin önemli ticaret ortaklarının resesyon riskiyle karşı karşıya kalabilecek olması ihracat tarafında zayıflama yaşanabileceğini göstermektedir.

Diğer bir konu dış ticaret ve cari işlemler dengesi ile ilgilidir. TÜİK verilerine göre Temmuz ayında ihracat yıllık bazda %13,4 artarak 18,6 milyar USD olurken, ithalat %41,4 yükselerek 29,2 milyar USD düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde dış ticaret açığı %147 genişleyerek 10,7 milyar USD olmuştur. Temmuz 2021’de %79,1 düzeyinde bulunan ihracatın ithalatı karşılama oranı 2022 yılının aynı ayında %63,4’e gerilemiştir. Ayrıca en son açıklanan Haziran 2022 rakamlarına göre, haziran ayında cari açık 3,5 milyar USD olmuştur. 12 aylık kümülatif cari açık ise haziranda 32,7 milyar USD ile Mart 2021’den bu yana en yüksek düzeyine ulaşmıştır.

Ticaret Bakanlığı tarafından açıklanan öncü dış ticaret verilerine göre, ağustos ayında ihracat %13,2 oranında artarak 21,3 milyar USD, ithalat ise %40,8 artışla 32,6 milyar USD olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde dış ticaret açığı yıllık bazda %161,8 oranında artarak 11,3 milyar USD düzeyine ulaşmıştır. Böylece, ocak-ağustos dönemine ait dış ticaret açığı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %146,4 artışla 73,5 milyar USD düzeyine ulaşmıştır. Ana ihracat pazarımız konumunda olan Avrupa Birliği ülkelerinde iktisadi faaliyetlerdeki yavaşlama ve EUR/USD paritesinin düşük seviyelerdeki seyrini sürdürmesi cari açık üzerinde ilave risk yaratan diğer bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Sürekli artan dış ticaret açığı, sıfıra yakın yabancı sermaye girişi ve turizm gelirlerinin açığı kapatacak düzeyde olmaması cari işlemler açığının daha da büyümesine ve bunun da kurlar üzerinde baskısını artırmasına yol açması kaçınılmazdır. Son dönemde ekonomi yönetiminin müdahaleleri ile belirli bir düzeyde tutulmaya çalışıldığı görülen kurların, Merkez Bankası rezervlerinin zayıflığı, sonbahar kış döneminde turizmin zayıflaması ile daha da baskı altında kalacağı görülmektedir.

Bütçe rakamları ile ilgili olarak; Temmuz 2022’de merkezi yönetim bütçe gelirleri yıllık bazda %106,7 oranında artarak 197 milyar TL düzeyine çıkarken, bütçe harcamaları %85 artışla 261 milyar TL olmuştur. Böylece temmuz ayında merkezi yönetim bütçesi 64 milyar TL açık vermiştir. Faiz dışı açık da %113,5’lik artışla 47,3 milyar TL olmuştur.

Öncü göstergelerin ekonomik aktivitede yavaşlamaya işaret ettiğini dikkate alırsak, yılın kalanında vergi gelirleri artışında bir yavaşlama görülebilecektir. Ayrıca, kamu çalışanları ve emeklilerin maaş artışları, faiz giderleri, KİT’lere yönelik kaynak aktarımları ve KKM hesaplarına ilişkin giderlerin önümüzdeki dönemde artacağı düşünüldüğünde bütçe dengesinin yılın ikinci yarısında olumsuz yönde gelişmeler sergileyeceği söylenebilecektir.

Bir diğer önemli gösterge olan enflasyon ile ilgili olarak, Ağustos 2022’de TÜFE, TÜİK’in doğruluğu şüpheli rakamları ile bir önceki aya göre %1,46 oranında artış kaydetmiştir. Yıllık TÜFE artışı ise %80,21 ile Eylül 1998’den bu yana en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Piyasa beklentisi TÜFE’nin aylık bazda %2 artacağı yönündeydi. Bu ay da geçtiğimiz aylarda olduğu gibi yine TÜİK rakamları piyasa beklentilerinin oldukça altında kalmıştır. Genelde daha doğru olduğu kabul edilen ENAG tarafından açıklanan TÜFE rakamları ise ağustos ayı için aylık %5,86, yıllık ise %181,37 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca TÜİK tarafından aylık yurt içi ÜFE artışı %2,41 olarak açıklanmış ve yıllık artış oranı %143,75 düzeyinde gerçekleşmiştir. Eylül ayı başında elektrik ve doğalgaz fiyat tarifelerinde yapılan artışlar önümüzdeki dönemde enflasyon rakamlarını daha da yukarı çıkaracak görünmektedir. Özellikle 2021 son aylarından itibaren hızlanan enflasyonist sürecin toplumun çok büyük bir kesiminin yaşam kalitesini ciddi oranda düşürdüğü bir gerçektir ve görmezden gelmek mümkün değildir.

TC Merkez Bankası en son gerçekleştirdiği toplantısında politika faizini %14’ten %13’e indirmiştir. Piyasa beklentisi politika faizinde değişikliğe gidilmemesi yönünde olmakla birlikte, zaten bu oranı kimsenin dikkate almadığı düşünüldüğünde piyasalar üzerinde bir etkisi de olmamıştır.

Son dönemde ekonomi açısından önemli gibi görünen bir gelişme de Orta Vadeli Program'ın (OVP) açıklanmasıdır. Türkiye ekonomisinin temel büyüklüklerine ilişkin hedeflerin yer aldığı 2023-2025 dönemini kapsayan bu programa göre, 2022’de %5 oranında büyümesi beklenen Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme tahminleri 2023 yılı için %5, 2024 ve 2025 yılları için %5,5 olarak açıklanmıştır. 2022 yılsonunda %65 düzeyinde gerçekleşmesi beklenen TÜFE’ye ilişkin tahminler ise 2023-2025 dönemi için sırasıyla %24,9, %13,8 ve %9,9 olmuştur. Çok sık yenilenmesi ve her seferinde büyük çapta revizyonlar yapılması nedeni ile ciddiyetini kaybeden OVP’de yer alan bu son rakamların da ne kadar gerçekçi olduğu tartışmaya açıktır.

Son olarak ülkenin geleceğini tehdit eden kur korumalı mevduat hacmi 1,3 trilyon TL seviyesine ulaşmıştır. Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz üzere ekonomik yapı üzerinde en büyük risklerden birini, geçici olarak uygulandığı belirtilen KKM’nin sona erdirildiğinde buradaki paranın büyük bölümünün dövize yönelecek olması oluşturmaktadır. Sadece bugün kurları kontrolde geçici katkısı nedeniyle övülen bu uygulama, gerçekte saatli bir bomba niteliği taşımaktadır.