Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

YÜZEBİLDİĞİNİ BİLMEYEN BALIKLAR

Karne günü yaklaşıyor. Kimi evlerde sevinç, kimi evlerde hüzün yaşanacak. Bu yazıda, çocuğun karnesiyle karşılaşmaya hazırlanan ebeveynlere bazı önemli noktaları hatırlatmak istedim. Meramımı anlatmaya kitaplarımda ve konuşmalarımda yer verdiğim bir hikâyeyle başlayayım.

Hem yetenek hem de cüsse olarak “dev” basketbolcu Mehmet Okur’la bir TEDx etkinliğinde karşılaşmıştık. Orada kendi öğrencilik ve kariyer yolculuğunu anlatmıştı. Okur, soyadına tezat şekilde, okulda fazla okumamış. Kötü bir öğrenciymiş. Okulda başarısız olunca, ailesi de daha fazla zorlamayıp boyu uzun diye onu basketbola vermiş. Okulda sürekli tembel olduğuna, başarısız olduğuna, kafasının çalışmadığına dair mesajlar alan çocuk, ait olduğu yeri bulunca her şey tersine dönmüş. Genetik avantajın üzerine disiplinli çabayı ekleyince bir dünya devi doğmuş.

“Aslında herkes dâhidir. Bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre değerlendirirseniz bütün hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir” diyor Einstein. Mehmet Okur, okul yıllarında yüzebildiğini bilmeyen bir balık. “Okulda kalsaydı, basketbolla hiç buluşmasaydı ne olurdu acaba?” diye düşünmeden edemiyor insan. Su akar yolunu bulur muydu? Yoksa hayatını işe yaramaz olduğuna inanarak mı sürdürürdü?

Evler ve sınıflar Okur gibi, yüzebildiğini bilmeyen, kendini yeteneksiz ve aptal sanan balıklarla dolu. Hayatta ait olduğun yeri bulmak önemli. Bir çocuğun ait olduğu yeri bulabilmesi için de başlangıç noktası, çocuğun doğal eğilimlerine, kapasitesine, karakterine saygı göstermek. Kendisine inanmasına, içinde olanı keşfetmesine, potansiyelini gerçekleştirmesine destek vermek, hem sürdürülebilir gelişim hem anlamlı bir hayatın anahtarı.

Aynı koşullardaki herkes bir Mehmet Okur olamaz elbette. Asıl mesaj şu ki, okul başarısı hayat başarısı demek değildir. Bir çocuğun okulda başarısız olması, tembel ya da yeteneksiz olduğunun kanıtı değildir. İlgi ve yetenekleri göz ardı eden, bu çağ için gerekli beceri ve yetkinliklerini kazandırmaktan uzak, arkaik bir sistemde başarılı olamayan bir çocuğa bütün suçu ve cezayı yüklemeden önce, bazı şeyleri sorgulamak daha adil bir yaklaşım olur.

İşe bazı sorular sormakla başlayabiliriz. İlk soru, “Bu çocuk kim?” sorusudur. Bu çocuğun kişiliği, yetenekleri, ilgileri, istekleri, değişen ve değişmez yönleri neler? Her çocuk biriciktir. Hiçbir kural tüm çocuklarda aynı derecede işe yaramaz. Bir çocuk, spor yaparken başka, matematik dersine çalışırken başka başarı davranışları sergileyebilir. Çocukların neyi başarıp neyi başaramadıkları, duruma, zamana ve alana göre değişir. Bireyselleştirilmiş bir yaklaşım izlemek idealdir. Yazar Mümin Sekman’la kaleme aldığımız Çocuklar Nasıl Başarır kitabında da ifade ettiğimiz gibi, çocuğun kendini gerçekleştirebilmesi için çocuğa konfeksiyonculardan çok terziler gibi yaklaşmak gerekir; kalıplara değil, vücut ölçülerine bakarak çalışmak esastır. 

Kendimize sorabileceğimiz bir diğer soru da “Ben bu çocuğa bütüncül bir perspektiften bakıyor muyum?” sorusudur. Bir çocuğun başarısı içsel ve dışsal, kontrol edilebilir ve edilemez, bedensel ve beyinsel yüzlerce değişkene bağlıdır. Gece uyumadan önce içinden ne konuştuğu da büyük bir hata anında öğretmenin kaşlarının şekli de çocuğun başarısını etkileyebilir.

Bu nedenle “çalışmıyor, haylaz” demeden önce, bu çocuk doğru besleniyor mu, beyninin çalışması için kaliteli gıdaya erişimi var mı, yeterince hareket ediyor mu, yeterince uyku uyuyor mu, ben ebeveyn olarak ona doğru bir model miyim, ben ebeveyn olarak sorumlulukları mı yerine getiriyor muyum gibi sayısız soruyu da sormak gerekir. En kolayı çocuğu suçlamaktır. Başarı bütüncül, tutarlı ve sistematik bir yaklaşımla mümkündür. 

Cuma karne günü.

Çocuğunuzun notlarına herhangi bir tepki vermeden önce buradaki sorular üzerinde düşünmenizi dilerim. Belki sizin evinizde de yüzebildiğini henüz keşfetmemiş bir balık, ağaca tırmanabildiğinden bihaber bir sincap, koşabildiğini bilmeyen ve bir sırada kollarını kavuşturarak sessizce oturması beklenen bir tavşan vardır.

Bir eğitimci her fırsatta tekrar ettiğim bir mesajla bitirmek istiyorum: Lütfen çocukların yapamadıklarına değil, yapabildiklerine odaklanın. Hatalarını ve yanlışlarını değil, doğrularını ve güçlü yönlerini vurgulayın. Lütfen onlara cesaret verin.

 

Her çocuk potansiyelini gerçekleştirme şansını hak eder.