Reza Zarrab, Miami'de evlendi
Reza Zarrab, Miami'de evlendi
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
123456789
Reza Zarrab, Miami'de evlendi
Reza Zarrab, Miami'de evlendi
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
123456789

Muhalefet bocalıyor mu?

Kesinlikle evet. Hatta yaz aylarındaki iyimser hava tümüyle kaybolmuş durumda. Psikolojik üstünlük iktidarın eline geçti. Oysa muhalefetin öngörüsü kışın ağır geçeceği ve ekonomik krizin iktidarı tümüyle çökerteceği yönündeydi. Nasıl oldu da böyle bir vaziyet ön plana çıktı? İktidarın toparlanışı karşısında muhalefetin gerileyişinin üç nedeni var:

Dış konjonktür AKP lehine gelişiyor. Rusya-Ukrayna Savaşı hem Rusya’nın hem de ona karşı üstü örtük savaş veren ABD ile AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacını arttırdı. Rusya’dan Türkiye’ye ciddi bir para girişi var. Türkiye’nin kış ayları boyunca Rusya’ya doğal gaz ödemesi yapmayacağı söylentisi hemen hemen kesin gibi. Ödenmeyen para, ekonominin toparlanmasında kullanılacak. Ayrıca son Suriye harekatında görüldüğü üzere Türkiye’nin askeri müdahaleleri Moskova’yı artık eskisi kadar rahatsız etmiyor. ABD ve AB’nin Erdoğan’a desteği Putin kadar açık değil şüphesiz ki. Ama özellikle NATO’nun genişlemesi meselesi ile güvenlik sorunları nedeniyle Türkiye’ye yönelik herhangi bir yıpratıcı veya olumsuz adımın seçime kadar atılması neredeyse imkansız. Dış dünya Erdoğan’a yardım ediyor. Bu durumun AKP liderliğinde ciddi bir rahatlama yarattığına tanıklık ediyoruz. Tabii “Batı'nın ve Doğu'nun Erdoğan Türkiye’sine ihtiyacı var” tezi resmin sadece bir yönünü açıklıyor. Çünkü içeride sıkıştığını gören rejim, dışarıda yumuşama yolunu tercih etti. BAE, Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır’a yönelik bir dizi olumlu adım atıldı. Muhalefete göre bu adımlar Erdoğan’ın dış politik vizyonunun hemen tümüyle paramparça olduğunu gösteriyor. Belki de öyle. Ama ne iç politika ne de dış politikada önemli olan tutarlılık değil. Erdoğan barış, yumuşama ve diyalog vaat ediyor. Belki istenilen hızda olmasa da Orta Doğu ülkeleri yakılan yeşil ışığa aynı tonda karşılık verdi. Körfez sermayesinin ülkeye kaynak akışı yoğunlaşarak devam ediyor. En son Katar 10 milyar dolar göndereceğini açıkladı. Seçimlere kadar kaynak akışı daha da artacak.

İktidarın gücünü arttırması, ekonomik krizinin etkilerinin hafiflemesi olgusuyla da yakından ilgili. Tabii burada aslında olgu değil de algı önemli. Türkiye’nin ekonomik göstergelerinin hemen tümü kötü. Ama çözülüş ve panik havası geride kaldı. İşlerin bugünden yarına düzelmeyeceğini açıkça ortada olsa da seçime kadar ciddi bir döviz veya ödemeler dengesi krizi olmadığı müddetçe ekonomik iyimserlik etkisi yoğunlaşacak. TOKİ konut projesi, Alevi açılımı, TOGG üretimi, EYT, sözleşmeli memurların kadroya alınması, yüksek asgari ücret ve memur zammı beklentisi pozitif algının muhtemel dayanakları olarak iş görmekte. İktidarın seçim yenilgisini pasif bir şekilde beklemeyeceğini muhalefet liderleri önceden tahmin etmeliydi. Çünkü karşılarında herhangi bir parti değil, son 20 yıldır girdiği tüm seçimlerden galibiyetle çıkmış bir tarihsel blok var. Onu çözmek o kadar da kolay değil. Kanımca ekonomik krize odaklanmış muhalefet stratejisi alternatif bir söylem üretememenin sıkıntısını yaşıyor şu günlerde.

Muhalefetteki dağınıklığın son ve en önemli nedeni ise güçlü ortak lider eksikliği. Erdoğan karşıtı partiler aday belirlemek yerine bürokratik işlerle uğraştılar. Neredeyse bir yıl böyle geçti. Seçimi kazanırlarsa geçiş döneminin nasıl organize edileceği ve muhtemel hükümet programı üzerinde çalışma yapıyor hâlâ bu kadrolar. Ama seçimi kendilerine kazandıracak asıl soruya bir türlü yanıt vermiyorlar. Bu durum da ister istemez güvensizliği körükledi. Her ne kadar her defasında yalanlansa da 6’lı Masa her an dağılacakmış gibi bir izlenim veriyor. Dahası aday meselesinin nihayete ermemesi Kılıçdaroğlu’yla ona karşı çıkanlar arasındaki bir bilek güreşine dündü bir süredir. Kılıçdaroğlu aday olmak istiyor. Ama hatırı sayılır miktarda İYİ Partili ve CHP’lilerin bir kısmı bu ismi yetersiz bulmakta. Daha önce Erdoğan karşısında defalarca seçim ve referandum kaybetmiş bir yıpranmış siyasetçi, bu sefer durumun farklı olacağına geniş kitleleri inandıramıyor. Ama sonuçta muhalefetin süresi kısalıyor. Dış konjonktür, ekonomik kriz ivmesi ve popülist hamleler bu şekilde devam ederse gelecek seçimlerin de favorisi, tıpkı son 20 yılda olduğu üzere yine Erdoğan olacak gibi.