Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

KIRMIZI PAZARTESİYİ BEKLERKEN İKTİDAR VE MUHALEFET...

Armağan Öztürk

18 Haziran 2023’te Cumhurbaşkanlığı ve TBMM için seçim yapılacak. Tabii tarihin erkene alınması mümkün. Ama şu an için kesinleşmiş bir şey yok. Erken seçim olmayacağını varsayarsak 10 ay var seçime. AKP’nin 20 yıldır iktidarda olduğu düşünüldüğünde aslında 10 ay çok kısa bir süre. Ama siyasetçilerin, gazetecilerin, yorumcuların ve hatta sıradan vatandaşın sabahtan akşama her gün seçim konuştuğu, hatta seçim konuşmaya mecbur bırakıldığı mevcut reel ortam dikkate alındığında bu bizi bekleyen 10 ayın bir hayli yorucu ve yıpratıcı geçeceği açıkça ortada. 

Tam bu noktada siyasi hayatımızı felç eden bir patolojiye değinmek isterim. Seçimin amaç, siyasetin araç olduğu bir konjonktürden geçiyoruz. Bu nedenle siyasi hayat donmuş durumda. Politikacılar dahil olmak üzere pek çok kesim apolitik bir pozisyonda kendini konumlandırıyor. Herkes bir şeyleri beklemekte. Söz, müzakere ve tartışmanın yerini oyun ve strateji almış durumda. Büyük orduların çarpışacağı bir meydan savaşına hazırlanır gibiyiz. Seçimin siyasetin önüne geçtiği bu gidişatı pek de hayırlı bulmuyorum. Çünkü ittifaklar arasında diyalog yok. Ayrışma, kamplaşma ve ötekileştirme toplumsal normal haline geldi. 

Ayrıca ittifak içi ilişkilerde de ciddi bir oto-sansür uygulanıyor. İnsanlar bir mesele hakkındaki kendi düşüncelerini açıkça ortaya koymuyor. Karşı kampa malzeme vermemek entelektüel dürüstlüğün yerini almış durumda. Oysa ki Türkiye’nin çok ciddi toplumsal ve yapısal sorunları var. Bu sorunlara yanıt vermesi gereken siyaset kurumu ile meselelerin tartışılacağı mecra olan kamusal alan ölü taklidi yapmakta. Politika seçim sonrasına havale edilmiş sanki. İnsanlar doğru zamanı bekliyor. Kazasız belasız seçim tarihine ulaşır ve milletçe seçimimizi yaparsak politik hayatın tekrar başlayacağını umuyoruz. Umarım öyle olur.    

İktidar 

İktidar cephesinde tedirgin bir bekleyiş var. Politik üstünlüğün muhalefete geçtiğinin farkındalar. Ama son aylarda atılan adımlarla oy azalışının durması ve hatta kaybedilen seçmenin bir kısmının geri gelmesi onlar için umut verici. Yine de iktidar bloku eski parlak günlerinin çok gerisinde bir seçmen desteğine sahip. Yüzde 40 Cumhur İttifakı'nın alabileceği en yüksek oy gibi duruyor. Peki, bu oranlar 10 ay içerisinde değişebilir mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahaya inmesi ve popülist hamlelerle ekonomik krizin etkilerinin bir ölçüde hafifletilmesi bu kesimin elindeki en büyük kozlar. 

Ayrıca muhalefetin zayıf bir aday çıkarmasının -onlar için Kılıçdaroğlu zayıf bir aday- toparlanmayı hızlandıracağını düşünüyorlar. Tüm bu iyimser stratejiye rağmen Cumhur’un iki büyük sorunu var: Gelecek seçimlerde kilit role sahip olacak Kürt siyaseti ve özellikle HDP konusunda ne yapacaklarına karar vermek. Siyasal denklem çok açık. HDP seçmeni Millet İttifakı adayını desteklerse Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılması olanaksız. İkinci sorun ekonomik kriz. Siyasi iktidar, ekonomide seçime kadar 2001’dekine benzer büyük bir çöküşün olmasını engellemeye çalışıyor. Türkiye’nin ani bir ödemeler dengesi krizine veya döviz krizine girmesi, iktidar blokunun erken havlu atmasına yol açar. Ancak Türkiye’yi büyük bir çöküşten uzak tutmak için atılacak adımlar ekonomik krizin etkilerini hafifletmekte yetersiz. Hatta, biraz da dış konjonktürün etkisiyle kış aylarının zor geçme ihtimali var. Kara kışı takip edecek bir seçim, siyasi iktidarın ikna gücünü daha da aşağılara çekecektir.     

Birinci Muhalefet 

Cumhur İttifakı karşıtı muhalefeti iki başlıkta ele almak gerekli. İlk kesim CHP’nin liderliğinde iktidara alternatif hale gelen 6’lı Masa. İkinci grup ise HDP’nin başını çektiği irili ufaklı sol ve sağ partilerden oluşmuş dağınık bir muhalefet grubu. Çok kabaca 6’lı masanın oy desteği yüzde 45, ikinci muhalefet grubuna dahil olan kesimlerin ise yüzde 15 seviyesinde. Nasıl ki Türkiye siyaseti seçime kilitlenmişse, 6’lı Masa siyaseti de ortak adaya odaklanmış durumda. Yakın zamana kadar 4 kişinin adaylığı oylanıyordu. Yavaş, İmamoğlu, Akşener ve Kılıçdaroğlu. Ancak Akşener adaylıktan kesin bir dille çekildi. Akşener’in listeden düşmesiyle Millet İttifakı'nın adayı aslında CHP içi bir tartışmaya dönüştü. Bu noktada belirleyici olan kişinin Akşener olacağını düşünüyorum. Yani hangi CHP’linin ortak aday olacağı noktasında İYİ Parti'nin sağ siyaset adına ciddi bir belirleme gücü olacak. İYİ Parti tabanının Yavaş ismine çok sıcak baktığı bilinen bir gerçek. Ancak Kılıçdaroğlu’na rağmen ne İmamoğlu ne de Yavaş’ın adaylığı söz konusu. Ama Kılıçdaroğlu’nun aday olarak ilanının tartışmaları bitireceğini düşünmek de naif bir okumaya karşılık gelir. Çünkü Millet İttifakı'nın sağ bileşenleri, belki liderler bakımından değil, ama kesinlikle tabanları açısından Kılıçdaroğlu’na çok sıcak bakmıyor. 

Birinci muhalefette sıcaklığını koruyan bir diğer mesele “kazandık algısı”. Muhalefet partileri, "Ekonomi o kadar kötü ki, Erdoğan karşısına ceketimizi koysak kazanırız" havasındalar. Oysa ekonomide sınırlı da olsa bir toparlanma var. Ayrıca bu seçimde ekonomi kadar, parti ve kültür bağı da etkili olacak. Bu nedenle, evet, belki muhalefet bir adım önde. Ama hiçbir şey kesin değil. Rehavet havasının dağılması ve adaylık tartışmasının blok içi çatışmayı hızlandıran bu anomik içeriğinden kurtarılması, Millet İttifakı'nın geleceği bakımından önemli. 

İkinci Muhalefet 

İkinci muhalefet bloku, özellikle de HDP, 2023 seçiminin anahtar siyasi gücü olacak. HDP, TİP başta olmak üzere bazı sol partilerle yeni bir siyasi blok inşa etti. Bu blokun kendisini TBMM seçimlerine hazırladığını görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimi meselesi ise ortada. Millet İttifakı'nın adayına göre ikinci muhalefet, tercihini ortaya koyacak. Bu saatten sonra yeni bir Kürt açılımının başlaması, Erdoğan ile HDP liderliğindeki siyasal blokun yan yana gelmesi çok zor. 

Geriye tek bir mesele kalıyor. Anayasa Mahkemesi'nde (AYM) devam eden kapatma davası. HDP kapatılırsa ortaya çıkacak manzara, HDP kapatılmazsa karşımıza çıkacak manzaradan tümüyle farklı. Tabii bu siyaseti etkileyecek hukuki olayın ne zaman olacağı, en az ne olacağı meselesi kadar önemli. Mesela HDP’nin kapatılma tarihi, aday açıklama takvimiyle çakışırsa siyasetteki kutuplaşmanın daha da derinleşeceğini öngörmek için kahin olmaya gerek yok.