Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789

Türk Kadını Türk Kültürünü ve Atatürk’ü Unutmamalı!

Halil Özcan

20. yüzyılın başından itibaren medenî dünya, çağdaş hukuk temelinde nikâhta, boşanmada, mirasta, meslekî ve siyasî haklarda kadını, erkekle eşit kılma mücadelesinin hızlanmasına tanıklık etti. Kadın hakları ve kazanımları konusunda, sicilleri bozuk olan başka milletler, çağdaşlaşabilmek için tarihlerinden uzaklaşmak ve geçmişlerini unutmak zorundaydı. Ancak Türklerin kadın hakları konusunda, çağın gereklerini yerine getirebilmesi için İslâmiyet öncesi Türk kültürüne bakmaları ve onu hatırlamaları yeterli olacaktı. Çünkü Türkler kadar kadına, hak veren ve saygı gösteren başka bir millet yoktu. Ayrıca “feminizm” ve “demokrasi” eşitlik esasına dayandığı için Ziya Gökalp’in tespitiyle, “dünyanın en demokrat kavmi eski Türkler olduğu gibi, en feminist nesli de yine eski Türklerdir.” *

Eski Türk kültürüne yönelmek
Atatürk, Türk vatanını işgalden, Türk milletini esaretten kurtardıktan sonra, Göktürklerin yıkılışından 1178 yıl sonra tarihte, Türk ismiyle millî kültür temelinde yeni bir devlet kurdu. Çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkmayı amaçlayan Atatürk’e göre, hedefe ulaşabilmek için öncelikle, toplumsal potansiyel gücümüzün yarısı olan kadınlarımızı, toplum hayatına kazandırmak gerekirdi. Diğer taraftan Türk kadınının, Türk Kurtuluş Savaşı’nda ülkesi için yaptığı kahramanlık ve fedakârlıklar da eski Türk kültürüyle örtüşmekteydi.

Konargöçer yaşam
Konargöçer Türk kadını, hareketlerini kısıtlamayan kıyafetler giyerek hayatın akışına ayak uydurmak zorundaydı. Çünkü her an doğanın sürprizlerine karşı tetikte olması, duruma göre otağını hemen toplayabilmesi, hatta başka bir yere taşıyıp hemen orada yeniden kurabilmesi gerekirdi. Ayrıca ata binmeyi, gerektiğinde avlanmayı, hatta düşmana karşı savaşmaya elverişli şekilde silah kullanmayı da bilmesi gerekirdi.**

Umay Tanrıça ve Tomris Han
Eski Türk kültüründe kadına ve aile kurumuna verilen değer nedeniyle Türkler, farklı coğrafyalarda tarih sahnesindeki varlığını kesintisiz olarak sürdürdü. Türk kültüründe kadınlar, olağanüstü nitelikleriyle destan ve efsanelere konu oldu. Orhun abidelerinde kadına verilen değer ile Umay Tanrıça inancı, bu durumun en somut örneklerindendir. Ayrıca Tomris Han ve Kurmancan Datka gibi kahraman kadın hükümdarların varlığı da Türklerin kadın konusundaki gururları arasındadır.***

Heykelleşen Türk kadını
Orta Asya’daki arkeolojik bulgular ile etnografik, edebî ve tarihî incelemeler, Türklerde kadına verilen değeri kanıtlamakla kalmayıp Türklerin kültür ve sanat alanındaki yetkinliğine de örnek teşkil etmektedir. Semerkant’ın kuzeyinde yer alan Afrasiyab’da yapılan arkeolojik kazıda, kadın tanrıça Negoy’un, kilden yapılan heykellerinde, ince vücutlu iki eliyle göğsünü tutan tasvirleri bulundu. Surhanderya bölgesinde bulunan (1 ve 2'nci yy) arp çalmasının yanı sıra cazibe ve güzelliği ile dikkat çeken kadın tasviri çok ünlüdür. Altı ve yedinci yüzyıla ait Soğd gümüş testilerine güzel, ay yüzlü ve yuvarlık yüzlü kadınların resimleri yapıldı.***

Kadının kurtuluş devrimi
Cumhuriyetin ilânından kısa bir süre sonra, 1924’te hazırlanan anayasa metni üzerinde yapılan görüşmeler sırasında onuncu maddede, “18 yaşını bitiren her Türk’ün milletvekili seçimlerine katılabileceği”, on birinci maddesinde de “30 yaşını bitiren her Türk’ün milletvekili seçilebileceği” ibaresine yer verilmişti. Muhaliflerin itirazı sonucu ‘her’ ile ‘Türk’ arasına eklenen ‘erkek’ kelimesi Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kullanmasını on yıl geriye bıraktı. Medenî Kanun ile özellikle kadınların evlilik ve mirasları hukukî güvenceye alındı. Bu gelişmelerin ardından Türk kadınına 3 Nisan 1930’da belediye seçimlerine katılma, Cumhuriyet’in 10. yılında muhtar seçilme, 5 Aralık 1934’te milletvekilli seçme ve seçilme hakkı verildi. Yasanın çıkması üzerine İsmet Paşa, Türk inkılâbının aynı zamanda kadının kurtuluş devrimi olduğunu ifade etti.

İlk köylü kadın milletvekili
Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildikten sonra, ilk genel seçim 8 Şubat 1935’te yapıldı.1935 yılı seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giren 18 milletvekilinden (17'si genel seçim, biri de ara seçim olmak üzere) biri de Kazan Köyü Muhtarı olan Satı Kadın oldu. Atatürk, 16 Temmuz 1934’te otomobili ile Ankara’dan Kızılcahamam yoluyla İstanbul’a giderken tanıştığı Kazan Köyü muhtarı Satı Kadın, Türk köylü kadının cesur bir örneği idi. Satı Kadın, milletvekili olduktan sonra, adının geçtiği her yerde, Atatürk ile birlikte minnetle anılır oldu.

Türk kadınını kurtaran lider
Satı Kadın, 1 Mart 1935 günü, Meclis'te yerini alırken, seçme ve seçilme hakkı için Fransız kadınının 1944, Japon kadınının 1950 ve İsviçre kadının da 1971 yılını beklemesi gerekiyordu. Türk kadınının Meclis'e girmesinin gururuyla, XII. Uluslararası Kadınlar Kongresi, 18 Nisan 1935’te İstanbul’da toplandı. Kongrede, Türk Kadın Birliği Başkanı Latife Bekir Hanım, Atatürk’ün yalnızca yurdu değil, aynı zamanda Türk kadınını da kurtardığını belirtti. Latife Bekir, Türk kadınını, “haremin parmaklıklarından Parlamento kürsüsüne” taşıyan haklar verdiği için Atatürk’e minnet ve şükran duygularını iletti.****

Atatürk’e yönelmek
Atatürk’ün millî kültür temelinde, kadın haklarıyla kültür ve sanat kurumlarına verdiği önem, eski Türk kültürünün bir devamıdır. İnanıyoruz ki Türk milleti, eski Türk kültüründe kadına verilen değeri öğrendikçe, Atatürk döneminde kadın haklarını geliştirmek için ortaya konulan mücadeleyi daha iyi anlamakla kalmayacak, kazanımları koruyarak geliştirebilecek gücü ve öz güveni de kendisinde bulabilecektir. Buna ilave olarak İran’da olduğu gibi, dünyada ve bölgemizde mücadele eden bütün kadınların, çağdaş uygarlık düzeyinde yaşayabilmeleri için Atatürk’e yönelme zorunluluğu da ortadır.

Kaynakça
*Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Anadolu Üniversitesi Yayını No:3900, Eskişehir, Temmuz 2019, s.151-165.
** Gulzura Cumakunova, “Tarihte ve Günümüzde Kırgız Kadını Portresi”, 8 Mart Kadınlar Günü, Türkiye Barolar Birliği, Yayımlanmamış Bildiri, s.1 ve 2.
*** Halil Özcan, “Eski Türk Kültüründe Kadın”, Türkiye’de Kadın: Tarihi ve Talihi, Libra, 2021, İstanbul, s.91-136.
**** Veysel Usta, Bahar Usta Baki, “II: Meşrutiyet ve Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Trabzon’da Kadın, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2016 (20), s.257.