T.C. Merkez Bankası Rezervlerinde Hangisi Esas Alınmalı – Olmayan Net Rezervler mi, Başkasının Parasıyla Övünülen Brüt Rezervler mi?
Ülkemizde özellikle son birkaç yıldır üzerinde en çok tartışılan konulardan biri Merkez Bankası rezervlerinin durumudur. Ekonomi yönetimi tarafından sürekli brüt rezerv rakamları üzerinde yorum yapılarak güçlü rezerv yapısına sahip olduğumuz söylenirken, çoğu ekonomist tarafından ise çok düşük düzeydeki net rezervler ve özellikle de negatif düzeyde bulunan swaplar hariç net rezervler üzerinden olumsuz bir tablo çizilmektedir. Dolayısıyla rezervler konusunda hangi rezervin esas alınacağı ile ilgili bir tartışma söz konusudur.
Öncelikle, döviz rezervleri bir ülkenin dış borç ödemesinde elini rahatlatırken, gerekmesi halinde harcayabileceği bir kaynak olması açısından önem taşımaktadır. Rezervlerin bir diğer işlevi de uluslararası finans çevrelerinin ülkeye olan güvenini yüksek seviyede tutmaktır.
Rezerv çeşitlerine baktığımızda 3 farklı rezerv hesaplaması olduğu görülmektedir. Bunlar;
Brüt rezervler
Net rezervler
Swap hariç net rezervlerdir.
Bunlardan brüt rezervler aslında tanımı ve dolayısıyla hesaplanan tutarı genelde herkes tarafından doğru kabul edilen rezervlerdir. Döviz ve altın niteliğinde olan, Merkez Bankası'nın elindeki hem kendine ait hem de borçlandığı tutarlar ile bankaların hem mevduat olarak hem de zorunlu karşılık olarak Merkez Bankası'nda tuttuğu tutarlar, brüt rezerv kapsamındadır. Ayrıca IMF’in SDR nitelikli kullanma imkanları da brüt rezerv rakamına dahildir.
Brüt rezervler bu unsurları kapsarken net rezervler konusunda herkes tarafından kabul edilmiş ortak bir tanımlama bulunmamaktadır. Bir tanımlamaya göre toplam döviz ve altın varlıklarından aynı nitelikteki toplam yükümlülüklerin çıkarılması ile bulunmaktadır. Bir başka tanımlama ise bu nitelikteki toplam varlıklardan kısa vadeli yükümlülükler ve borçların (tarihi belli olanlar ile şarta bağlı olanlar) düşülmesi sonrasında elde kalan döviz ve altınlar olarak yapılan tanımlamadır. Bu tanımlama IMF tarafından geliştirilmiş bir tanımlamadır. IMF’nin International Reserves And Foreign Currency Liquidity: Guidelines For A Data Template isimli 2001 yılında yayımladığı, daha sonra birkaç defa revize ettiği çalışmada da rezervler genel olarak bu çerçevede hesaplanmaktadır. TC Merkez Bankası tarafından da Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi isimli bir tablo ile buna uygun olduğu söylenebilecek haftalık veriler açıklanmaktadır. Bunun dışında da net rezervlere ilişkin farklı açıklamalar görülebilmektedir. Ancak ülkemiz açısından görülen, hangisini alırsanız alın net rezervlerin yok denecek kadar az düzeyde olmasıdır.
Swap hariç net rezervler ise adından da anlaşılacağı üzere net rezervlerden swap işlemlerinin düşülmesi ile bulunmaktadır. Swap, takas anlamındadır ve iki ülkenin ya da tarafın, belli bir vadede, iki farklı para birimini, yine belli bir faiz oranı üzerinden değiş tokuş yapmaları işlemine denilmektedir. Merkez Bankası'nın yaptığı swap işlemlerinde yerli para karşılığında belirli bir süreyle döviz veya altın alınmakta yani takas edilmektedir. Süre dolduğunda ise geri iadeleri yapılmaktadır. Swap işlemleri özellikle son birkaç yıldır artış göstermiştir.
Ekonomi çevrelerinde ilgili herkes kendi bakış açısına göre bu hesaplamalardan birini kullanmakta ve kamuoyunu olumlu ya da olumsuz yönde etkilemeye çalışmaktadır. Ancak var olan gerçekler değişmemektedir.
Rezerv rakamları ile ilgili en son açıklanan 19 Kasım haftası verilerine göre, Merkez Bankası brüt rezervleri 122,6 milyar USD, net rezervleri 19,5 milyar USD ve swap hariç net rezervleri -49,2 milyar USD olarak gerçekleşmiştir. Görüldüğü üzere Merkez Bankası swap hariç net rezervleri ciddi açık vermeye devam etmektedir.
Ülkemiz yoğun dolarizasyonun olduğu bir ülkedir. Bunun nedeninin yabancı paraların bir yatırım aracı olduğu söylenmekle birlikte, gerçekte kişilerin çoğunlukla sadece parasının alım gücünü korumak amacıyla döviz tutmayı tercih etmeleridir. Nitekim döviz bulunduran kişilerin sahip olduğu dövizin çok büyük bir bölümü vadesiz hesaplarda ya da yastık altı dediğimiz evlerde ve kiralık kasalarda tutulmaktadır. Dolayısıyla gerçekte yabancı paranın yatırım aracı gibi görülmesinden daha çok, döviz kurları pek çok şeyin belirleyicisi olduğu için paranın alım gücü korunmaya çalışılmaktadır. Bunun ilk akla gelen alternatifi olan faiz oranları dövize yönelmeyi önleyecek düzeyde olmazsa dolarizasyonun artması da kaçınılmazdır. Ülkemizde de son bir yıldır yaşanan bu ortamdır. Bunu önlemek üzere KKM ürünü ortaya konmuştur fakat yeterince etkili olmamıştır. Bu nedenle Merkez Bankası rezervleri çok düşük düzeylere gerilemiştir.
Son birkaç aydır ise farklı uygulamalar görülmektedir. Bunlardan ilki bazı ülkelerden gelen dövizlerdir. Özellikle Rusya ve Körfez ülkelerinden yoğun çabalarla döviz girdisi sağlandığı bilinmektedir. Ancak bunların bir bölümünün ne amaçla geldikleri belli değildir, belli olanlara ise örneğin mevduat olarak gelen paralara karşılığında ne oranda faiz ödendiği belirsizdir. Bununla birlikte yüksek CDS primleri ve ihraç edilen yabancı para cinsinden menkul kıymetlere neredeyse TL borçlanmanın üzerinde faiz ödendiği düşünüldüğünde bu paralara da çok yüksek faiz ödemeleri yapıldığını tahmin etmek güç olmayacaktır. Yurt içi kişilere TL cinsinden yatırım araçlarında mümkün olduğunca faiz ödemesi yapmamaya çalışan ve piyasaya da yapmaması konusunda baskı yapan ekonomi yönetiminin yurt dışından gelen dövizlere fazlasıyla eli açık olduğu görülmektedir. Ayrıca ödemeler bilançosu altında yer alan ve ne olduğu bilinmeyen nitelikteki net hata noksan kalemine olan girişler de rezervlerin azalmamasına katkı sağlamaktadır.
Rezervleri artırma amaçlı yurt içine yönelik uygulamalar da daha çok piyasa ekonomisine uymayan baskı ve zorlayıcı yöntemlerdir. Buna örnek olarak; KKM ürünü ortaya konulup bankaları bu konuda zorlama, ihracatçıların yaptığı ihracatın yüzde 40 tutarının TCMB’ye satılması zorunluluğu, bankaların sahip oldukları döviz mevduatları karşılığı menkul kıymet tutma zorunluluğu verilebilir. Bütün bunlara karşın son dönemde yurt dışından geldiği açık olan borç nitelikli paralarla rezervlerde geçici nitelikte düşük seviyede iyileşme sağlanmış görünse de sorunun kaynağında daha da büyüdüğü açıktır.
Sonuç olarak, net rezervlere bakacak olursak Merkez Bankası'nın kendine ait dövizi yoktur. Olan döviz başkalarının şu ya da bu şekilde getirdiği ve istediğinde ya da süresi dolduğunda alıp gidebileceği bize ait olmayan paradır. Merkez Bankası başkalarının emanet bıraktığı ya da borç olarak verdiği bu paradan harcama yapmıştır ve yapmaktadır. Merkez Bankası kısa vadede ihtiyaç olursa yine bu paradan kullanabilecektir ama harcanan hep başkasının parasıdır. Bu nereye kadar sürdürülebilir belirsizdir.
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply