SPORDA BİTMEYEN "SEÇİM" YARIŞI

Hafızalarımızı çok fazla zorlamaya gerek yok.

Tokyo’da yapılan Yaz Olimpiyat Oyunları ve Pekin’deki Kış Olimpiyat Oyunları, futbolu bir kenara koyarsak, son iki yılın en önemli spor organizasyonlarıydı.

Salgınlar, adı konan, konmayan savaşlar, terör, siyasi-ekonomik krizler ile günden güne sıkışan ve bunalan dünya, sporun güzelliği ile kısa sürelerle de olsa büyük bir heyecana kapıldı. Kısacası, kirliliğin kapkara bir bulut gibi üzerine çöktüğü insanoğlu, sporun eşsiz birleştirici gücü ve tarifsiz heyecanı ile adeta nefes aldı.

Gelelim konunun yazı başlığımızı ilgilendiren tarafına…

Türk sporunun lokomotifi olan federasyonların her 4 yılda bir tüm çalışmalarının ve faaliyetlerinin tartıldığı, deyim yerindeyse "görücüye çıktığı" arenadır olimpiyatlar. Bir ülkenin sportif alanda nereden nereye geldiğinin aynasıdır. Ve bu sahnede elde edilen başarılar ya da başarısızlıklar, mevcut federasyon yönetimlerinin geleceklerine dair kararların alınmasına da vesile olur.

Türk spor teşkilatı, 2022 yılını federasyon başkanlık ve yönetim seçimleriyle kapadı. Artık bir gelenek haline gelen ve sporun atardamarlarına kadar işlemiş siyaset olgusunun gölgesinde büyük bir seçim heyecanı yaşandı.

Özerk federasyon kavramının perde arkası atamalarla yine anlamsızlaştığı seçim sürecinde, sporun doğası gereği atayanların da nasıl olduğunu anlayamadığı sürpriz sonuçlar da ortaya çıktı. Sayıları az da olsa siyasi destekli ve kesin kazanır gözüyle bakılan bazı güçlü profiller, sportif başarısızlıklarının ağır yükü altında ezilmeye mahkum oldular. Seçimlerde delege sayısının yüzde 10’u kadar oy hakkına sahip spor teşkilatı yönetimi, blok oy gücüne rağmen, geçmiş dönemlerin aksine, seçimden sayısı az ama önemi büyük branşlarda sandıktan boynu bükük ayrıldı. Parti genel merkezlerinin, il teşkilatlarının, il gençlik kollarının Türk sporunda söz sahibi olduğu bir dönemde kaybedilen her seçimin hesabı, gizli kapılar ardında tabii ki soruldu. Sorulmaya da devam ediyor.

Eğrisiyle doğrusuyla tüm branşlarda tamamlanan federasyon seçimlerinin ardından yeni yol haritalarıyla çalışmalara başlayan spor teşkilatından beklenen nedir?

Türk sporunu ileriye taşıyacak plan ve projelerle, tüm gücüyle yeni döneme hızlı bir başlangıç yapıp, teşkilat olarak tüm birimleriyle bir sonraki olimpiyat oyunları hedefiyle ileriye bakıp, çıtayı her geçen gün yükseltmek adına gecesini gündüzüne katarak çalışmak, çalışmak, çalışmak...

Ancak ve ancak, siyaset, sporun ruhuna işlemiş dedik ya. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ı işaret ettiği "seçim takvimi" resmi olmasa da bir anda gündeme oturunca, son düzlüğe çıkmışçasına en önce "depara" kalkan kesim, yine Türk spor teşkilatı oldu.

Sportif heyecanlarından mı, atak yapılarından mı bilinmez, TBMM kulisleri, il teşkilatları, parti merkezleri hareketlenmeden, Türk sporunun geleceğinden sorumlu "spor adamları" milletvekilliği hayaliyle parti merkezlerine yanaşmaya, Külliye’den işaret almak için çabalamaya çoktan başladılar bile.

Şu an onlar için önemli olan ne dünya ve Avrupa şampiyonaları, ne olimpiyatlar, ne de Türk sporunun geleceği.

Erken seçim düzlüğü, teşkilatta şirazeyi fazlasıyla bozdu. İlçesinden, iline, şubesinden, daire başkanlığına, federasyonundan, kulübüne, "spor adamları" resmi olarak "siyaset adamı" olma yarışanda.

Sorsanız, Türk sporu için yıllarca emek harcayıp geliştirdikleri büyük projelerini bundan böyle ‘’TBMM’’ çatısı altında sürdüreceklerini ve aranan kan olduklarını iddia edecekler.

Dedik ya, Türk sporunda seçim heyecanı bitmez, bitemez.

Bu arada, yerel seçimlere ne kadar kaldı? Bizde aday çok…