Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Rusya Açısından Son Bir Haftada Yaşananlar

Deniz Tunç Kalyoncu

Şubattan bugüne yalnızca üç ay geçti fakat yaşananların yoğunluğunu, dönüşümünü ve cephenin, bu hikâyenin nasıl gelişeceğini belirleyeceği konusunda Rusya’nın ve Ukrayna’nın hemfikir olmasını ele aldığımızda, barıştan uzak bir yerde konumlanmaya devam ediyoruz.

Rusya ve Ukrayna heyetlerinin İstanbul’daki görüşmesinden hemen sonra, Rusya’nın Kiev bölgesinden çekileceği ve bunun güven işareti vermeye yönelik bir hamle olduğu belirtilmişti. Bu karar, işgalin başından o güne, birtakım hedeflerin başarılamadığı, planın ve/veya önceliklerin değiştirileceği anlamını da taşıyordu. Sahadaki bu değişimin diğer aşamasını ise geçtiğimiz hafta, Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Yardımcısı Dmitriy Polyanskiy duyurmuş oldu. Polyanskiy’in verdiği mülakata göre Rusya artık Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne girmesine de NATO’ya girmesi kadar itiraz edecek. Özellikle tarafların İstanbul görüşmesinde ve öncesinde Rusya defalarca Ukrayna’nın AB’ye girmesi ile ilgili bir sorun olmayacağını beyan ettiğini göz önüne getirdiğimizde, Rusya’nın masada çok daha baskın bir konumda olmak istediğini ve birtakım “fedakarlıklara” pek açık olmadığını ve günün sonunda anlaşmaya gidebilecek bir masanın pek de kolay kurulmayacağını -Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin de ‘son Ukrayna askerine kadar savaş’ mottosunu desteklediğini de hatırladığımızda- maalesef düşünebiliriz.

Ukrayna, gelişmeleri ve sonuçlarıyla birlikte mevcut dünya düzenine, ittifak modellerine ve önümüzde yaşanacak krizlerin yoluna yön verecek. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un geçtiğimiz günlerde Dış Siyaset ve Savunma Siyaseti Konseyi’nde yaptığı konuşma (Hazal Yalın tarafından Türkçeye de çevrildi), bunun nasıl bir kırılma olarak okunduğuna dair ipuçları veriyor. Lavrov’un konuşması Rusya’nın kendisini bu kırılmada nerede gördüğüne, Rusya’nın önümüzdeki yıllarda hangi ülkelerle iş birliği yapmaya çalışacağına ilişkin detaylar da içeriyor.

16 Mayıs Pazartesi günü, Rus güçlerinin kontrolüne geçen Mariupol’de önemli bir gelişme yaşandı. Azovstal çelik fabrikasındaki yaralı askerlerin çıkarılmasına yönelik yapılan anlaşma sonucunda 264 kişi Donetsk kontrolünde olan bölgelere tahliye edildi. Ukrayna tarafından yapılan açıklamada tahliye edilenlerin takas edileceği söylenmiş olsa bile, Rusya kamuoyunda bunun yapılmaması gerektiğine dair tartışmalar üst düzeyde sürüyor, buna yönelik Duma Başkanı Volodin’in de benzer bir demeci oldu. Azovstal’dan nelerin çıkacağını ise önümüzdeki günlerde daha net bir şekilde görebileceğiz.

Son günlerde Rusya’da ve dünyada, en çok konuşulan diğer konu ise, İsveç’in ve Finlandiya’nın NATO’ya katılma kararları. Bu durum, tarafsızlık konseptini tamamen değiştirecek ve Kuzey’i olduğundan daha da karmaşık bir sürece götürecek. Ukrayna yangını sönse bile, Kuzey’de yeni fitillerin ateşlenmesi ve gerginliğin bir fenomen haline gelmesi beklenebilir. Rusya’nın yönetici eliti, Ukrayna’yı işgal kararını vermeden önce bunun yaşanacağını öngörebildi mi bilmiyoruz ama, NATO’nun genişlemesini durdurmaya çalışan perspektifin sonuç bölümünde yaralar aldığını, tansiyonu yükselteceğini söylemek için fal bakmaya gerek yok. Rusya Dışişlerinden ve Kremlin’den İsveç ve Finlandiya konularında farklı sesler yükseldi. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov bunun öylece kabul edilemeyeceğini ve büyük bir hata içerdiğini dile getirirken, Putin ise iki ülkeyle sorunlarının olmadığını, iki ülkenin NATO’ya girmesinin Moskova’ya doğrudan tehdit yaratmadığını ancak bir reaksiyon gösterileceğini söyledi. Rusya’nın buradaki tonu ve tepkisi, sürecin içinde somutlaşacak. Ayrıca, Türkiye’nin bu konudaki söylemleri, Rusya medyası tarafından da oldukça yakından takip ediliyor.

Yazıya son vermeden, iki aydır Rusya’da faaliyetlerini askıya alan McDonald’s üzerine de birkaç cümle yazmak istiyorum. Geçtiğimiz gün yapılan açıklamada, McDonalds’ın Rusya’dan çekilmeye karar verdiği ve ülke içinde bulunan 850 restoranını satacağı açıklandı. Şirketin farklı bir marka ile yola devam edip etmeyeceği belirsizliğini korurken, Ocak 1990’da Sovyetler Birliği’nde başlayan McDonald’s hikayesi, 32 yıl aranın ardından sona eriyor.