Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Krizlerin Siyasete Etkisi

Halil Özcan

Türkiye, seçim sürecine çok derin bir ekonomik kriz ve deprem krizi ile birlikte girdi. Öncelikle bilmeliyiz ki, Cumhuriyet’in kuruluş aşamasındaki sorunlar, günümüzden çok daha karmaşıktı. Bunun yanında imkânlar, kaynaklar ve yetişmiş insan gücü de yok denecek kadar azdı. Buna rağmen Atatürk döneminde, ülkenin inşasıyla eş zamanlı olarak uçak üreten, denk bütçeli Türkiye, dünyada en çok sanayileşen ülkelerinden biri olmayı başardı.

Türkiye İktisat Kongresi ve Misak-ı İktisadî

9 Eylül 1922’de, Türk ordularının İzmir’e girmesiyle vatan işgalden kurtarıldı. Atatürk, yaklaşık beş ay sonra, vatanı işgalden kurtardığı yerde, milleti de kurtarabilmek için 17 Şubat 1923’te İzmir’de, Türkiye İktisat Kongresi'ni topladı. Kongrede Osmanlı Devleti’nin çöküş ve iflasında etkili olan ulus ötesi malî sermaye ve onların ülke içerisindeki ortaklarının sömürü düzenini kaldırmak için Misak-ı İktisadî kabul edildi.

Atatürk’ün Tespiti Günümüze Işık Tutuyor

Atatürk’ün yüz yıl önce, kongrenin açılışında yaptığı tespitler, tarihî ve siyasî şartlar ve koşullar farklı olsa da günümüze ışık tutacak niteliktedir. Atatürk konuşmasına, “kongrenin Aziz Türkiye’mizin iktisadî yükselme gereklerini aramak ve bulmak gibi vatanî, hayatî ve millî bir kutsal amaç için” toplandığını açıklayarak başladı. Konuşmasının devamında, uzun ihmal ve derin ilgisizliğin iktisadî yapımızda açtığı yaralara dikkat çekerek, “bunları tedavi etmek, tedavi çarelerini aramak ve memleketi bayındırlığa, millî bir rahatlığa, mutluluğa ve servete ulaştıracak yolları bulmak” gerekliliğini dile getirdi. Devletlerin yükselme ve çöküşlerinde siyasî, askerî ve soysal olayların etkili olduğunu ifade ettikten sonra, milletlerin ve Türk devletlerinin gerçek çöküşünün ekonomik sebepler olduğunu kararlılıkla açıkladı: “…Bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselmesiyle, düşmesiyle ilgili ve ilişkili olan milletin ekonomisidir… Gerçekten Türk tarihi araştırılırsa bütün yükselme ve düşme sebeplerinin bir iktisat meselesinden başka bir şey olmadığı anlaşılır. Efendiler, tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veyahut yenilgiler, yok olmalar ve felâketler, bunların, tümü; gerçekleştikleri devirlerdeki iktisadî durumlarımızla ilişkili ve ilgilidir...” *

Atatürk’ün yüz yıl önceki uyarısındaki “milletin” kelimesini “siyasî iktidarların” olarak değiştirdiğimizde ortaya çıkan durum, Türkiye’de çok partili siyasî hayatımızda iktidar değişiklikleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Atatürk’ün bedeni aramızdan ayrıldığında bir dolar 1.26 TL idi. Atatürk sonrası, çok partili hayata geçtikten sonra borçlanmaya başlayan ve bütçe açığı veren siyasî iktidarların aldığı, Türk lirasının sürekli değer kaybı anlamına gelen “devalüasyon” kararları, kendi hükûmetlerinin sonunu getirdi. Ekonomik kriz ile gelen iktidarlar, ekonomik kriz ile giderken her defasında ağır bedeli Türk milleti ödedi.

Devalüasyonlar İktidarları Düşürür

7 Eylül 1946’da Türk lirasının değeri, yaklaşık %40 düşürülerek bir dolar, 2 lira 82 kuruş oldu. Bu durum, önce CHP’de Başbakan Recep Peker hükûmetini, sonra da CHP’yi 1950 seçimlerinde iktidardan düşürdü. Demokrat Parti, 4 Ağustos 1958’de “İktisadi İstikrar Tedbirleri” adı ile yaptığı devalüasyon ile bir doları 9 TL'ye çıkararak Türk lirasına %220 değer kaybettirdikten sonra iktidarı sona erdi. Adalet Partisi,10 Ağustos 1970’te Cumhuriyet tarihinin üçüncü ağır devalüasyonuyla Türk lirasına %66 değer kaybettirdiğinde, bir dolar 15.15 TL oldu. Devamında 12 Mart 1971 müdahalesiyle, Adalet Partisi iktidardan düştü. 1974’ten itibaren Kıbrıs Barış Harekâtı ve yaptırımların da etkisiyle doların değerini artıran ayarlamalar ile TL’nin dış değeri belirsiz bir hale geldi. Nisan 1979’da %30, aynı yılın Temmuz’unda ise %88.4 devalüasyonla bir dolar 47.80 TL oldu. Bunu, 24 Ocak 1980 kararlarıyla %33’lük devalüasyon takip etti. Süreç içerisinde 1980’de bir dolar, 90’TL’yi buldu.** Devamında 12 Eylül Askeri Müdahalesi geldi. 5 Nisan 1994 kararlarıyla dolar, 15 bin liradan 42 bin liraya çıktı. Devalüasyonu yapan hükûmet, seçim kararı alarak iktidardan uzaklaştı. 1995-1998 yılları arasında da Türk lirası dolar karşısında değer kaybetmeye devam ettiği için hükûmetler değişti. 1999 Aralık ayında, Marmara depreminin de etkisiyle, IMF ile Stand-by anlaşmasının imzalanması, Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerini engelleyemedi. Bu gelişmelerin sonucunda alınan erken seçim kararıyla, mevcut iktidar partisi, Türkiye’de seçimleri kazandı.

Ekonomik ve Siyasî İstikrar İçin Bir Öneri

Gelinen noktada Türkiye’yi yönetenlerin ve yönetmeye aday olanların hedefleri ve öncelikleri, başta depremin yarattığı yıkım ve ekonomik kriz olmak üzere, Türkiye’nin yarınlarını kurtaracak plan ve stratejileri sağlam bir temel üzerine inşa etmek olmalıdır. Bunun için milletin cevherine güvenerek ona yönelmek esastır. Çünkü Atatürk, milletine güvenerek, Millî Mücadele’de Amerikan ya da İngiliz mandacılığı kolaylığı ve teslimiyetini kabul etmedi. Devamında ise kapitülasyonlar başta olmak üzere tam bağımsızlığın önündeki emperyalist tuzak ve tavsiyeler ortadan kaldırılarak vatanın inşasını üretime dayalı kalkınma mucizesiyle gerçekleştirdi.

Hem depremde yıkılan illerimizin inşası hem de ülkenin depreme dayanaklı hale getirilebilmesi, ekonomik durumla yakından ilgilidir. Türkiye'de emeklilerin ortalama yaşı 54, EYT'li olarak tanımlanan grubun yaş ortalaması ise 48,5’tir. Bu durumda Türkiye’de ortalama emekli yaşı, 50 olarak kabul edilebilir. Türkiye, acil olarak genç emeklilerin tecrübesinden ve iş gücünden yararlanarak kooperatifçilik ile modern tarım ve hayvancılığı destekleyecek projeleri hayata geçirmelidir. Böylece genç emekliler, ek gelir elde ederken kaderine terk edilmiş olan verimli vatan topraklarına yeniden dönüş sağlanabilecektir. Bunlara ilave olarak emeklilerin yanında gençlere de istihdam sağlanacak, büyük şehirler biraz nefes alacak, gıda sorunu çözülecek ve Türk parası da değer kazanacağı için iktidarlar istikrarlı olabilecektir.

Kaynak

*Mehmet Kayıran ve Selami Saygın, “İzmir İktisat Kongresi”, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/837325, s.36-37.

**Esat Çelebi, “Türkiye’de Devalüasyon Uygulamaları (1923-2000)”, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2151749, s.59-64.