Serhat Akın'a silahlı saldırı
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi:
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi: "Bu kupaya yine talibiz"
123456789
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi:
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi: "Bu kupaya yine talibiz"
123456789

Hakikat ya da Doğruluk

Alper Sezener

“Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız o da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın duvarlar örsün, altında kalan hakikat bir ince iniltiyle, bir hafif rüzgâr dalgasıyla, herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir: “Buradayım” der” (Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu).

“Ölümü dünyada hakikat gördüm” (Aşık Veysel, Dostlar Bizi Hatırlasın).

“…yeryüzünde hakikatin yok edilemeyişi sevinmem için yetiyor da artıyor bile. Hakikat bu sefer de gücünü, yalana üstünlüğünü korudu” (Cengiz Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel).

“Bilginin her bir basamağı onları hakikate götüren kılavuzlardır. Hakikat ise ölümün kendisidir” (Leo Tolstoy, İtiraflarım).

*

Zora düştüğümüzde bize yardımcı olan arkadaşımızı anarken “hakiki dost” deriz.

Derin bir iç sorgulama durumunda “hakikat arayışı”ndan bahsederiz.

“Gerçeğin peşinde” olmanın erdemi, diye bir şeyden söz edilir.

“Hakiki”, “sahici”, “gerçek” ilişkilere dayalı bir yaşam talep ederiz.

Genellikle, “hakikat” kelimesini “gerçek” kelimesi ile eşanlamlı kullanma eğiliminizdeyizdir.

Peki, sandığımız gibi “gerçek” ile “hakiki”, “gerçeklik” ile “hakikat” birbirini tam olarak karşılayan kelimeler midir?

Stefan Zweig, Dostoyevski’yi anlatırken “onun dünyasında ölüm ile delilik, düş ile kavurucu şeffaflıktaki hakikat arasında bir yerdedir” der, “Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi” eserinde.

Bugün “hakikat” üstüne düşünelim.

*

Arapça/Eski Türkçe Hakikat; Almanca: Wahrheit, Richtigkeit, Fransızca: Verite, İngilizce: truth, Latince: Veritas, Yunanca: Alethia, yani açık olma, kendini açık olarak ortaya koyma durumu…

Nişanyan Sözlüğü’ne göre, Arapça “ḥḳḳ” kökünden gelen ḥaḳīḳa(t) حقيقة “gerçeklik, doğruluk” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça ḥaḳḳa حقّ “doğru idi” fiilinin faˁīlā(t) vezninde sıfatı dişilidir.

“Hakikat”, bilindiği üzere “Hak”, kelimesi ile doğrudan ilişkilidir.

“Hak”, Arapça “ḥḳḳ” kökünden gelen ḥaḳḳ حَقّ “yasaya, hakikate veya erdeme uygun olma”, “doğruluk, hakikat, yasallık”; “Allah'ın sıfatlarından biri” sözcüğünden alıntıdır.

Dolayısıyla, bir varlık tarzı olarak “gerçeklik” ile “hakikat” birbiri ile ilintili olmakla birlikte “hakikat”in onu aşan bir yanı olduğunu, daha çok, düşüncenin gerçekle uyuşması anlamına geldiğini belirtmekte fayda var.

Daha da açmak gerekirse “gerçeklik”; insan bilincinden/zihninden, algısından bağımsız olarak var olanlara karşılık gelirken, “hakikat” bir çeşit, “gerçeğin düşüncedeki yansıması” olarak karşılık bulur.

Bu yanıyla hakikat, felsefi olarak yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması, verilmiş bir olguyla uyuşması anlamında kullanılır.

Biz buna “doğruluk” diyoruz.

Dolayısıyla, mevcut sözlüklerin çoğunda Arapça kökenli “hakikat” kelimesi, Türkçe “gerçeklik” kelimesi ile değil Türkçe “doğruluk” kelimesiyle ilişkilendirilmektedir.

Kısaca, içinde çelişki barındıran ifadeye yanlış, içinde çelişki barındırmayana ise “hakikat” denir, diyebiliriz.

*

İslam’da “hakikat” kavramı, gerçeğe uygun olan, cevher, asıl, adalet gibi anlamlar içeren bir kavram olması sebebiyle de “gerçeklik”ten daha kapsayıcıdır.

Dahası, Kur'an’da hakikat yerine doğrudan “hak” sözcüğü geçer ve hadislerde ise genellikle bir şeyin aslı, yetkin durumu anlamında “hakikat” sözcüğü kullanılır.

Mutasavvıflarca “hakikat” kelimesi Tanrı’yı belirtmek için de kullanılır. Dolayısıyla, nihai, kapsayıcı, tek gerçek, anlamında yorumlanır.

*

“Hakikat” kavramı felsefenin ana konularından biridir ve felsefe tarihi özelinde filozofları hayli meşgul etmiştir.

Felsefenin en genel tabiriyle, doğruyu/hakikati söylemek olduğunu ileri süren düşünürler vardır.

Schopenhauer, “Yalnızca öğrenilmiş hakikat yapay bir bacak, sahte bir diş, balmumundan bir burun ya da en iyi durumda başka birinin etinden oluşturulmuş estetik bir burun gibi bize yapışıp kalır. Diğer yanda, kendimiz düşünerek edindiğimiz hakikat doğal bir organ gibidir; gerçekten bize aittir," der (aktaran: Nigel Warburton, Felsefe Okuma Rehberi, Alfa Yayınları, 2016: s.11)

Son zamanlarda gündemi meşgul eden, doğruları eğip büken, yapı bozumuna uğratan bir “hakikat sonrası” durumu var.

Kısaca değinirsek, «hakikat sonrası» hakikatin kendisini ortadan kaldırır ve birbirine eşdeğer hakikatler yaratarak aklı bulandırır.

“Eğriye eğri, doğruya doğru” denilemez hale gelinir.

“Herkesin doğrusu” kendine olur.

“Hak”, “hukuk”, “adalet“ “sana göre, bana göre” olur.

«Doğru ile yanlış ortadan kalkarsa ne olur?» etraflıca düşünmekte fayda var.

İyi haftalar…

*

----------------------------------------------------------------------

Yazımı karıştırılan kelimeler:

Art arda: Doğru

Ardarda: Yanlış

Espri: Doğru

Espiri: Yanlış

Herhalde: Doğru

Heralde: Yanlış

Maalesef: Doğru

Malesef: Yanlış

Vahamet: Doğru

Vehamet: Yanlış