Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

EURO 2024: Erken goller ve kapanan takımlar

Deniz Özmen

Takımlar artık dişli rakiplerine karşı risk almadan, tek farklı skoru alıp üzerine yatmaya dayalı bir anlayışla sahaya çıkıyor. 16 Haziran’da oynanan maçlar, bu tanıma uyan maçlar oldu.

Polonya – Hollanda maçında Hollanda, ilk 15 dakikada 3 kez golle burun buruna gelse de Polonya, kazandığı ilk korner ile golü bulmayı başardı. Geriye düşen Hollanda, aynı hücum disipliniyle devam etti ve 29. dakikada skoru 1-1’e getirdi. İlk yarıda Polonya kalesine tam 14 şut çeken Hollanda’nın çoğu şutu direk dibinden dışarı gitti. Karşılaşmanın ikinci yarısı ise, savunmaların çoğunlukla yan pas yaptığı, orta sahaların hızla geçildiği, rakip kaleye gelince ilk fırsatta şut çekme isteğinden ötürü atılan çelimsiz şutlarla geçti.

Turnuvanın ilk 3 gününde net gördüğümüz bir şey var… Soğukkanlı, güçlü, bitiriciliği yüksek bir santrafor ile oynayan takımlar skor bulmakta zorluk yaşamıyor, zira takımlar zaten hızları ve yetenekleriyle topu ileriye başarıyla taşıyan, izleyenleri kendine hayran bırakan hücum oyuncularına sahipler. Almanya’dan Füllkrug, İspanya’dan Morata, bu net santrafor tanımına iyi birer örnek. Hollanda’da ise oyuna 81. dakikada girip 2 dakika sonra takımını öne geçiren Weghorst, takımın maç boyunca ihtiyaç duyduğu net bitirici olduğunu gösterdi. Polonya’da sakatlığından dolayı oynayamayan Lewandowski ise tıpkı Weghorst gibi maçın kaderini bir anda değiştirebilirdi.

Slovenya – Danimarka maçı da benzer şekilde hızlı başlayıp gol sesinin erken geldiği bir maç oldu. 15. dakikada Danimarkalı Eriksen, önünde bulduğu topu sert bir şutla ağlara gönderdi. Golün ardından oyunu geride kabul eden Danimarka, savunma ve orta saha oyuncularının yüksek pas kalitesi ile Sloven futbolculara göz açtırmadı diyebiliriz. Slovenler topu daha çok rakibine bıraktığı için bu futbol anlayışına karşı oynamaya alışık. Bir duran topta, savunmadan seken topu şık bir vuruşla ağlara gönderen Janza ile skoru 1-1’e getiren Slovenya, bu gole rağmen oyunda üstünlük kurmakta zorlanmaya devam etti. Geri kalan zamanda da ortada giden karşılaşma, turnuvanın berabere biten ilk karşılaşması oldu.

Sırbistan – İngiltere maçı da günün diğer maçlarından farklı değildi… Bellingham’ın golüyle maça hızlı başlayan İngiltere, tıpkı Danimarka gibi golden oyunu geride kabul ederek Sırbistan’ın hızlı hücum oyuncularını dar alanda karşılamayı tercih etti. Sırpların ikinci yarıda bulduğu hücumları gol ile taçlandıramaması, teknik direktör Stojkovic’in kadro tercihinin sorgulanmasına neden oldu. Özellikle takımın iki yıldızı Mitrovic ile Tadic’in aynı anda sahada olmaması, Sırp taraftarın aklında hep bir “acaba” olarak kalacak.

İngiltere’nin ikinci yarıda sadece bir net pozisyona girmiş olması, ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu. Kadro değeri açısından İngiltere’yi herhangi bir Doğu Avrupa ülkesi ile kıyaslamak doğru olmaz. Ancak ligde oynanan futbol ile milli takımda oynanan futbolun bu derece farklı olması, İngiltere Milli Takımı teknik direktörü Southgate’i eleştirilerin odağına koyuyor. İngiltere Premier Lig’deki teknik direktörlük seviyesinin geldiği noktada takımına fazlasıyla temkinli bir oyun oynatan Southgate, elindeki altın jenerasyon ile başarılı bir sonuç alamazsa, bunun faturasının kendisine kesileceğinin farkında. Bu yüzden “en iyi taktik, kazanan taktiktir” sözü, Southgate gibi teknik adamlar için tünelin sonundaki ışıktan çok, üzerine doğru gelen treni temsil ediyor diyebiliriz.