Serhat Akın'a silahlı saldırı
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi:
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi: "Bu kupaya yine talibiz"
123456789
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi:
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi: "Bu kupaya yine talibiz"
123456789

EURO 2024: 2008'in ayak sesleri

Deniz Özmen

Tutku, hırs, mücadele, taraftar baskısı, son dakikaya kadar süren heyecan… İşte bunlar, dün oynanan Türkiye – Gürcistan maçını turnuvanın şu ana kadar oynanan en iyi maçı yapan unsurlar.

Buraya geldiğimizde kafamızda çok sayıda soru işareti vardı... Hazırlık maçlarındaki etkisiz oyunumuz, turnuva öncesi yaşanan sakatlıklar, kalecilerimizin formsuzluğu, savunmadaki eksiklerimiz, ideal orta saha ve hücum dizilimini hala yakalayamamamız… Montella nasıl bir kadro çıkarırsa çıkarsın, kadro seçiminin elbet bir noktada eleştirileceği kesindi. Ancak bu negatif tablo, coşkulu taraftarlarımızın önünde çalınan ilk düdükten itibaren yerini sadece galibiyete odaklanmış bir takıma bıraktı.

İlk 25 dakika boyunca o kadar motive oynadık ki, Gürcistan’a nefes aldırmadık desek yeridir. Büyük takımların dahi topu rakibine bırakıp karşılıklı hızlı hücum kovaladığı bu turnuvada set hücumu oynamak elbette ki riskliydi. Kenar oyuncularımız bir yana, orta alan oyuncularımızın teknik olup hızlı ve fizikli olmaması, kendimizi en rahat hissettiğimiz anların topun arkasında olduğumuz anlar olmasına neden oluyor. Bu nedenle Almanya, Hırvatistan, İtalya gibi takımlara karşı daha özgüvenli oynarken Avusturya gibi takımlar bizi oldukça zorlamakta.

Mert Müldür’ün 25. dakikadaki füzesi, turnuvanın en iyi golü olmaya aday. Kazandığımız ritim ile 2 dakika sonra yine ağları sarssak da, Kenan Yıldız’ın ayağının sadece 3 santimetre önde olmasından ötürü verilen ofsayt kararı ile sevincimiz kursağımızda kaldı. Birkaç dakika sonra kademe hatası nedeniyle yediğimiz gol ise tüm devrelerimizi yaktı… 25 dakika boyunca topu rakibine koklatmayan takım gitti, yerine tüm yetenekleri fabrika ayarlarına dönmüş bir oyuncu topluluğu geldi. Özellikle golün hemen ardından Gürcistan’ın kaçırdığı net bir pozisyon daha var ki, bunu futbol şansıyla dahi açıklamak zor olur. İkinci yarıya motivasyonumuzu geri kazanarak çıkmış olsak da yediğimiz ilk golde oyundan bu kadar düşmemiz, hayra alamet değil.

Maçın ikinci yarısında takımlar, set oyunundan uzaklaşıp daha hızlı hücumlarla birbirini tartmaya devam etti. Maçın 65. dakikasında, Türk futbolunun yükselen yıldızı Arda Güler önünü boşaltıp şut çekmek için hazırlandığında, izleyenler olarak beklenen golün geldiğini hissettik desek abartmış olmayız. Arda’nın iğne deliğinden geçirdiği enfes golü ile Milli Takımımız, nihayet 2-1 öne geçti.

İkinci yarıdaki baskımız, golden itibaren kademeli olarak düştü. Arda, Kochorashvili’nin penaltı noktasındaki şutunda rakibinin dengesini bozarak topun direkte patlamasını sağladı. Uzatmalarda önce Gürcistan’ın forveti Mikautadze, çok rahat bir pozisyonda altıpastan çerçeveyi tutturamadı. Daha sonra Kvaratskhelia’nın ortasında seken top önce direkten döndü, sonra da dönen topta Davitashvili’nin şutunu Samet Akaydın, kafasıyla çizgiden çıkardı. Yüreklerin ağza geldiği bu anlarda, Gürcistan’ın köşe vuruşunda Mert Günok’un çift yumrukla uzaklaştırdığı topu kapan Kerem Aktürkoğlu maçta son sözü söyledi ve Milli Takımımız maçı 3-1 kazandı.

Her ne kadar turnuvanın en keyif veren maçı olmuş olsa da, maçın 3-1 değil de 2-2 bittiğini düşünerek ders çıkarmamız gereken konular var. Mesela savunmamızın uyumsuzluğu… Eksiklerimize rağmen, kâğıt üstünde iyi bir savunmaya sahip olsak da sık sık kademe hatası yapabiliyoruz. Bunun nedeni, savunma uyumundan çok orta saha kurgusu. Yediğimiz ilk golde ceza sahasının sol iç kısmında rakibini karşılayamayan kişi sol kanadımız Kenan Yıldız, golü atan Mikautadze’yi boş bırakanlar ise Hakan, Kaan ve Orkun, yani tüm orta sahamız.

Hakan, regista, yani geriden oyun kuran ön libero olarak İnter’de yanında Barella ve Mkhitaryan gibi oyunu iki yönlü de çok iyi oynayabilen agresif oyuncular olunca tam kapasite oynayabiliyor. Fakat Montella’nın bu maçta Hakan’ın yanında Kaan ve Orkun’u oynatması ile orta sahada yeterli sertliği sağladığını söylemek çok zor. Kaan’ın fıtık ile oynadığını ve iki golün Kaan ve Orkun’un kaptığı toplardan geldiğini unutmamak gerek ama oyunu çok farklı şekillerde oynayan bu üç futbolcu birbirini tamamlayamıyor. Bu durum, kritik anlarda takımın direncini önemli ölçüde düşürebiliyor.

Hücum hattımız da benzer nedenlerden muzdarip… Kenan bugün 6 çalım denemesinin 5’ini kaybetti. Barış Alper, 12 ikili mücadelenin 8’ini kaybetti. Hızlı hücumlarda daha etkili olan bu iki futbolcuyla ilk 30 dakikada yaptığımız set hücumu denemelerimiz kesinlikle daha iyi olabilirdi. Hücum hattımız genç ve dinamik olsa da aktif dinlenmeyi top ayağımızdayken başarıyla yapamamak, oyuncularda performans dalgalanmalarına yol açıyor. Savunmadaki açıklarımız, tam da bu anlarda ortaya çıkıyor. Tam bu noktada, bize hayat öpücüğü veren şeylerden birinin, Arda Güler’in kritik anlardaki savunma katkısının olduğunu söylemek gerek.

Şu ana kadar yakaladığımız hava ve yüksek konsantrasyon, 2008’in ayak sesleri gibi geliyor kulağa. Montella’nın güçlü rakiplere karşı takımını daha iyi oynattığı bir gerçek. Bu maçta, direkt bir santrafor yerine sahte 9 oynatıp, takımdaki kaliteli ayaklarla Gürcistan’ı geçti. Sıradaki maçta rakibi bozup hızlı çıkarak Portekiz’den en az 1 puan almamız da gayet mümkün. İşin zor kısmı ilk maçtı, bunu başarıyla geçtik. Lakin Belçika Milli Takımı gibi, Lukaku’nun kaçırdığı net pozisyonlardan sonra “keşke” dememek için eksiklerimizi görüp üzerine düşmemiz de şart.