Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

“ELENİZMİN MÜCADELESİ KÜRDİSTAN DAĞLARINDAN BAŞLAR!”

Ali Güler

Patolojik bir durum

Yunanistan’dan Türkiye’ye yönelen tehdit, birbirleriyle yakın ilişkisi bulunan iki etkenden kaynaklanmaktadır. Bunların birincisi, Türkiye’nin “megali idea” veya “Yunan yayılma sahası”nın içinde bulunmasıdır. İkinci önemli etken de bizatihi Türkiye’nin varlığı ve önemli bir bölge ülkesi olarak gelişmesinin Yunan devlet adamları tarafından ülkelerine yönelen bir tehdit olarak algılanmasıdır. Önemli çapta, sosyo-psikolojik, hatta “patolojik” nedenlere dayanan bu ikinci etken sonucu Yunanistan, tehdit algılaması sıralamasında Türkiye’yi birinci sıraya koymaktadır.

Bu iki temel sebepten hareket eden Yunanistan, 1919’da olduğu gibi silahlı işgale yönelerek, Türkiye ve Kıbrıs Rumlarını kışkırtarak, 1974 sonrasında olduğu gibi Türkiye içinde ve dışında faaliyet gösteren terör örgütlerini destekleyerek, Türkiye aleyhinde çalışmalar yaparak, Türkiye’yi çevreleyen üçüncü ülkelerle savunma ve işbirliği anlaşmaları yaparak amaçlarına ulaşmak istemektedir. Dünyada ve iç kamuoyunda “Türk düşmanlığı” oluşturmaya çalışmakta, Türkiye ve Türk milleti aleyhinde sürekli olumsuz propaganda yapmaktadır.

 

Megali idea

Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik politikalarının temel sebeplerinden biri ve önemlisi, Yunanistan’ın XIX. yüzyıldan beri takip ettiği geleneksel genişleme ve yayılmacı emperyalist politikalardır. Adına ister “Pan-Elenizm”, ister “megali idea” (büyük ideal, büyük düşünce) densin, 1821 tarihinden itibaren Yunanistan, şu veya bu şekilde bu düşünceyi gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bugün de bundan vazgeçmiş değildir.

Genel olarak ifade edecek olursak, “megali idea”, İstanbul başkent olmak üzere, Girit, Teselya, Epir, Makedonya, Trakya, Ege adaları, Batı Anadolu, Marmara civarı, Kıbrıs, Trabzon ve civarına sahip büyük bir Yunanistan’ı kurma hülyasıdır. Bu isteklerin hemen hemen tamamına yakın bölümünün Türk toprakları üzerinde yoğunlaşması dikkat çekicidir.

Soğuk Savaş döneminin bitişinden sonra Yunanistan devlet adamları ve Yunan-Rum basını, “megali idea”ya bizim “modern megali idea” dediğimiz yeni bir yorum getirmişlerdir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) başta olmak üzere, Türkiye’yi çevreleyen üçüncü ülkelerle yapılan savunma ve askeri işbirliği anlaşmaları, Balkanlarda Sırplar ve Rusya ile oluşturulan Ortodoks ittifakı, Doğu Akdeniz’deki karbon yatakları konusunda GKRY, Mısır ve İsrail ile oluşturulan işbirliği, ABD’ye açılan üsler, Fransa ile hava kuvvetlerini geliştirme çabaları, Pontus ve Ege meselelerini canlı tutma gayretleri ve nihayet FETÖ ve PKK unsurlarına verilen destek konuları örnek olarak verilebilir.

“Türkiye’nin yaralarını kaşıyıp kanatacağız…”

Yunanistan ve GKRY, özellikle 1974 yılından sonra Türkiye’ye karşı yeni bir strateji uygulamaya başlamışlardır. Bu stratejiyi 1974 yılı sonbaharında Selanik Fuarı’nın açılışında bir konuşma yapan Konstantin Karamanlis, şu sözleriyle çok öz ve veciz bir şekilde ifade etmiştir: “Bugünkü gücümüzle, Türkleri savaşarak yenmemize imkan yok. Mücadelemizi her çareye başvurarak sürdüreceğiz. Türklerin yaralarını kaşıyıp kanatacağız....”

Andreas Papanderu’nun partisi PASOK’un seçimlerde kullandığı şu slogan da bunun devamı mahiyetindedir: “Ege savaşı Kürdistan dağlarından başlar...” Zaten bu sloganla ifade edilen yeni strateji, Papandreu’nun tekrar işbaşına gelmesiyle hayatiyet kazanmış ve adeta Yunan devlet politikası halinde uygulamaya konulmuştur. Terörist başı A. Öcalan’ın Suriye’den çıkartılmasından sonraki süreç hatırlanmalıdır. Öcalan, Kenya’daki Yunan Konsolosluğu’nda yakalanmıştır. Üzerinde Rum gazeteci Lazaros Mavros’un pasaportu bulunmuştur. PKK destekçisi aynı Rum gazeteci Güney Kıbrıs'ta geçtiğimiz hafta yapılan askeri tatbikatta da boy göstermiştir. Yunanistan’ın terör örgütü PKK/YPG’ye desteği bugün de bu devam etmektedir.

Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmelerinde de gündeme gelen PKK terör örgütüne destek konusu, küresel güç politikaları bakımından önemlidir. ABD’nin Yunanistan’da yeni üsler açması ve Yunanistan’ın son günlerde Türkiye’ye karşı “düşmanca” faaliyetlerini artırması da bununla ilişkilidir. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG terör devleti yapılanmasını engellemek için yeni bir askeri harekâta hazırlanması, ABD destekli Yunanistan’ı harekete geçirmiştir.

 

Türkiye proaktif hareket etmelidir

Türkiye’nin bütün bu ABD ve AB destekli Yunan politikalarına karşı zaman zaman hatalar yaptığı bilinmektedir. Yazı komşumuz Sayın Bahadır Selim Dilek bunların örneklerini çarpıcı bir şekilde vermektedir. Bizim yazıyı bitirirken söyleyeceğimiz şudur:

Yunanistan’a karşı proaktif bir politika yürütülmelidir. Edilgen değil etken ve etkili stratejiler geliştirmelidir. Yapılana cevap yetiştirme devri geçmiştir. Mesela Adalar konusunda zararın neresinden dönülürse kardır. Bu bakımdan yaşanan son gerginlikte, Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamaları önemlidir. Sayın Çavuşoğlu, Kuzey Makedonyalı mevkidaşı Bujar Osmani ile ortak basın toplantısında, Yunanistan’ın Ege Adaları’ndaki haksız tutumunun sorulması üzerine, “Yunanistan'ın adaların silahlandırılmasından vazgeçmemesi durumunda Adaların egemenliği tartışılacaktır.” ifadesini kullanmıştır. Doğrusu budur…

Yunanistan’ın haksız ve uluslararası anlaşmalara uymayan oldubittilerine sessiz kalınmamalıdır.