Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Eğitim ve Öğretim Bir Zorunluluktur

Halil Özcan

Deprem sonrası üniversitelerin uzaktan öğretime geçirilmesi, ülkemizin geleceğini etkileyecek bir karar olması bakımından son derece önemlidir. Zira bugünkü üniversite gençliği, ülkemizin ve Cumhuriyetimizin geleceğidir. Ülke var olma savaşını verdiği en zor zamanlarında iken bile Atatürk, Meclis’in açılmasıyla birlikte millî eğitim programını, Millî Mücadele ile birlikte yürüttü. Ülkeyi kuran bilinç, cephede bir tek kişinin varlığına ihtiyaç duyulan bir dönemde bile okulları kapatmayı hiç gündeme almadığı gibi eğitim ve öğretimin kesintiye uğramaması için her türlü fedakârlığı yapmaktan kaçınmadı. Bu konuda en çarpıcı örneklerden birisi, Meclis'in açılmasından üç ay sonra, Ankara’da, Cebeci Abidin Paşa Köşkü’nde, Harp Okulu’nun açılması, bir diğeri de savaş devam ederken öğretmen ve öğrencilerin askerlik yükümlülüklerinin tecil edilmesidir.

Ankara’da Harp Okulu'nun Açılması

16 Mart 1920’de İstanbul’un işgalinden sonra, İstanbul’daki Kuleli Askeri Lisesi ve Harp Okulu ile Bursa’daki Işıklar Askeri Lisesi öğrencilerinin millî heyecanları artmıştı. 23 Nisan’dan sonra bu öğrenciler, gruplar hâlinde, Milli Mücadele’ye katılmak üzere Ankara’ya gelmeye başlamışlardı. Ankara’ya gelen öğrenciler, birer tüfek alarak Kuvayı Milliye’ye katılmak için can atıyordu. Ancak Atatürk, cepheye göndermek yerine onlara şu tarihi konuşmayı yaptı:

“Bize katıldığınıza memnun olduk. Fakat işittim ki, diyormuşsunuz ki, bize birer tüfek versinler biz Kuva-i Milliye’ye katılalım. Efendiler Kuva-i Milliye ile bu memleketin kurtulacağını aklınız kesiyorsa bunu aklınızdan çıkarın. Kuva-i Milliye ile bu memleket kurtulmaz. Düşman çok kuvvetlidir. Biz Milli Orduyu kurmaya karar verdik. Milli ordu önümüzdeki aylarda kurulacak size sorarım. Milli Ordu kuruldu bunun subayı kim olacak. İşte siz olacaksınız. Kuleliyi bitirmişsiniz. Atışlarınızı yapmışsınız, bir talimgâh görmemişsiniz, 3-5 aylık bir takım komutanlığı eğitimi yaptıktan sonra yeni ordunun mükemmel bir takım komutanı olabilirsiniz. Bu çok daha iyi bir şeydir. Bir tüfekle memlekete hizmet mi faydalıdır. Yoksa 50 kişiyi eğitmek mi memlekete daha faydalıdır?”

Bu konuşmadan sonra, Atatürk’ün emriyle 1 Temmuz 1920’de, Cebeci’deki Abidin Paşa Köşkü’nde Harp Okulu açıldı. Dört aylık eğitimden sonra yaklaşık 300 genç subay, 1 Kasım 1920’de Atatürk tarafından verilen diplomayla Harp Okulu’nun ilk mezunları olarak yeni kurulan düzenli orduya katıldılar.*

Millî Mücadele’de Millî Eğitim

Atatürk’ün eğitim ve aydınlanma mücadelesini, bağımsızlık mücadelesiyle birlikte yürütmesinin en somut örneklerinden birisi de 9 Mayıs 1920’de okunan İcra Vekilleri Heyeti Programıdır. Bir manifesto niteliğinde olan ilk hükümet programında; millî şuuru geliştirme, kendine güven duyma, girişim gücüne sahip olma ve kendi (millî) bünyemize uygun programlar geliştirme gibi modern eğitimin temel ilkelerinin hedeflerinden bahsedildi. Programda, çocuklara verilecek eğitimin, onları hayat mücadelesinde her anlamıyla başarılı kılacak özgüvene sahip olması hedeflendi. Bunlara ilave olarak milletin varoluş nedenine, coğrafî ve iklim şartlarına, tarihî ve toplumsal geleneklerimize uygun bilimsel ders kitapları hazırlanması kararlaştırıldı.**

Bu hedeflerin yanı sıra halkın kullandığı sözlerin toplanarak Türkçenin sözlüğünün yazılması ile millî ruhu artıracak tarihî, edebî ve sosyal eserlerin işin ehli kimselere yazdırılması planlandı. Bununla da yetinilmeyerek eski millî eserlerin kayıtlara geçirilerek korunması ile Batı'nın ve Doğu'nun ilmî ve fennî eserlerinin Türkçeye çevrilmesi öngörüldü. Meclisin 9 Mayıs 1920 tarihli ilk hükûmet programında, Türk milletinin hayat ve varlığını korumak için “en önemli etmen olan maarif işlerine özel bir dikkat ve çaba göstererek çalışmak” gerektiği vurgulandı.**Ülkeyi kurtarmak için açılan savaş meclisi, eğitim ve öğretimin çağdaş usullerle yapılmasını öngörerek ülkeyi çöküş aşamasına getiren eski usul eğitim sistemi yerine, çocukları bu dünyaya ve hayata hazırlamayı hedefliyor; aynı zamanda Anadolu’nun kültürel birikimine de aynı bilinçle sahip çıkıyordu.

Öğretmen ve Öğrencilerin Askerlik Tecilleri

Millî Mücadele devam ederken TBMM’nin öğretmen ve talebelerle ilgili aldığı askerlikten muaf olma kararı, eğitimi her şart altında devam ettirme kararlılığının bir yansımasıydı. Düzenli ordu kuruluncaya kadar öğretmenler, millî direnişe destek vererek Kuvayı Milliye’ye katıldı. Düzenli ordu kurulduktan sonra öğretmenler, askere alındığı için eğitimde öğretmen açığı sorunu ortaya çıktı. Bu durumun önüne geçebilmek için 7 Mart 1921’de TBMM’de alınan kararla öğretmen, öğrenci ve medrese mensuplarının askerlik yükümlülükleri ertelendi.***

Savaş Ortasında Maarif Kongresi

3 Haziran 1921 günlü Hâkimiyet-î Millîye gazetesinin “Maarif Kongresi” başlıklı başyazısında; “Milletleri muzaffer eden iki esaslı unsur, asker ve muallimdir…” tespiti dikkat çekti. Deprem sonrası, üniversitelerin uzaktan öğretime başlatılması, kurucu bilinç ile yüz yıl sonraki yönetim anlayışının farkını göstermektedir. Düşman ve cehalet ile savaşı birlikte yürüten ve Millî Mücadele’nin en kritik aşamasında, 10 Temmuz 1921’de başlayan Kütahya-Eskişehir Savaşı’nın beşinci gününde, Ankara’da Maarif Kongresini toplayan bir millet, ne oldu da deprem nedeniyle ülke genelindeki tüm üniversiteleri uzaktan öğretime geçirdi? Tüm doğal afetlerde ve krizlerde eğitim ve öğretim yoluyla hiç vakit kaybetmeksizin bu konudaki eksikleri tamamlamak yerine, üniversitelerden öğrencileri uzaklaştırma kararı üzerinde yeniden düşünülmelidir.

İhmallerin Tedavisi Eğitimle Olur

Maarif Kongresinin açış konuşmasında Atatürk, yüzyıllarca süren köklü bir yönetim ihmalinin devlette açtığı yaraların tedavisinin eğitim yoluyla olması gerektiğini vurguladı. Aydınlığa çıkabilmenin ancak eski devrin bütün hurafelerinden arınmış, şarktan ve garptan gelen yabancı etkilerden uzak, Türk milletinin millî karakterine uygun, millî bir eğitim ve kültür ile mümkün olacağını vurguladı. Türk milletinin düşmanı ve cehaleti yeneceğine olan inancını; “Silahıyla olduğu gibi dimağıyla da mücadele eden milletimizin birincide olduğu gibi ikincisinde de zaferi kazanacağına şüphem yoktur” vurgusuyla dile getirdi.****

Yüz yıl önce olduğu gibi her şart altında eğitim ve öğretime devam edilerek tüm sorunlara bilimsel temelde çözüm aramak bir tercih değil zorunluluktur.

Kaynak

*İsmet Görgülü, Sesli Belgelerden Anılar Atatürk Birinci Dünya Savaşı İstiklâl Savaşı, Kastaş Yayınevi, İstanbul, 2019, s.87-89.

**İhsan Güneş, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Türkiye’de Hükümetler Programları ve Meclisteki Yankıları (1908-1923), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012, s.171-17, s.303-305.

***Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi Başlangıçtan 2001’e, Alfa Yayınları, İstanbul, 2001, s.290.

****Hakimiyet-i Milliye, 17 Temmuz 1921, s.1-2.