Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Azerbaycan seferi

Yusuf Kanlı

Heyetin büyüklüğü mesele olmuş bazı arkadaşlara. 200 kişilik bir gezi olmuş, büyük bir masraf yapılmış. Hikaye.

Dünyada Türkiye’den sonra, üstelik de “devlet başkanı” sıfatıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Azerbaycan devletinin Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından resmi konutunda kabul edilecek ve bu olayı arkadaşlar masrafıyla konuşacak.

Hadi canım sende! Uğruna büyük bir direniş, onlarca can verilen, halkımızın büyük bir dava, özveri ile cemaatten devlete taşınmasını simgeleyen, adını nasıl söylerseniz söyleyin Kıbrıs Türk halkının devleti, tıpkı Azerbaycan’ın milli şairi Mehmet Emin Resulzade‬’nin dediği gibi “Bir kere kalkan bayrak, bir daha yere inmez!” Ateş şehri Bakü’de KKTC bayrağını Azerbaycan bayrağıyla yan yana görmek ne büyük mutluluktur.

Elbette eksiktir. Azerbaycan’ın KKTC’yi tanıması yoktur ortada henüz. Şimdi olan “Varlığını kabul etme” aşamasıdır ki diplomaside anlamı vardır. Yarın umarız tanıma da gelecektir.

Amaç nedir? Kıbrıs Türk devletini ilerletmek mi, yoksa mevcut durumu hafifletmek, bu büyük merhaleyi tartışılır hale getirmek mi?


KKTC vardır, var olacaktır

Bir başka arkadaş, güya destek veriyor, devletin adını değiştirmek istiyor. Bir zamanlar Annan planında bahsedildiği gibi KKTC’yi bırakıp, “Kıbrıs Türk Devleti” olarak bağımsızlığımızı tanıtmaya girişelim diyor.

Kim tutuyor sizi? Annan planındaki isme basamak yaparak İslam Konferansı Örgütü ve Türk Devletler Teşkilatında “Kıbrıs Türk Devleti” adıyla “gözlemci üye” olundu. Ne fark var? 

Romeo ve Juliet oyununda William Sheakespeare’ın yazdığı gibi “Bir isimde ne var?” Ha Ali Veli, ha Ali Veli. Yok kurucusuyla bağını kopartmak istiyorsanız KKTC’nin, adını ne yaparsanız yapın Rauf R. Denktaş “Son devlet kuran Türk lideri” olarak tarihe adını yazdırmıştır, değiştiremezsiniz. Beyler, KKTC vardır, hep payidar olacaktır. Adını da değiştirseniz, tarihi değiştiremezsiniz.

Hani bazı bedbahtlar Atatürk’ün adını, T.C. ibaresini kaldırmaya gayret ediyorlar ya, boşuna uğraş. Dün denildi, bugün de varid; "Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm. yaşasın hürriyet, adalet, müsavat, meşveret." 


* * *


Hadi gelin Pile yoluna, gelemezsiniz

Pile yolu yılan hikayesi nihayette “yazılı olmayan” ama yazılı ve altında BM Temsilcisinin imzası olan bir “mutabakat belgesi” ile çözüldü. Yoksa çözülmedi mi?

Öncelikle, Colin Edwards bu mutabakat belgesini – ki diplomaside resmi antlaşmanın bir adım gerisinde olmakla birlikte geçerli ve güçlü bir belgedir – nasıl imzaladı? İki tarafın “dolaylı görüşmelerde” yetki vermesi, olur demesiyle.

Ne demek “dolaylı görüşmeler”?

Yani iki taraf bir masanın etrafında oturmadılar, Edwards iki taraf arasında gidip gelerek görüşmeyi sürdürdü ve uzlaşmayı sağladı. Demek ki neymiş? İki taraf “resmen” görüşmüş, gerisi hikaye.


Peki anlaşma ne?

Şimdi, her ne kadar Edwards arkadaş imzalamış ve bizim imzamız o kağıdın altında yoksa da biz neyi kabul ettik, ne aldık? Dışişleri Bakanlığı açıklamasına grre sadece aldık, bir şey vermedik. Dışişleri Bakan'ımıza yakın arkadaşlara göre ise verdik bir şeyler ama olur ya orada bir şey olacaksa bizim de onayımız alınacak.

Ne demek şimdi bu? Niye dolambaçlı lafların arkasına saklanıyoruz?

Basit. “KKTC’yi tanımadan, iki devletli çözümü kabul etmeden asla görüşme olmaz” diyen arkadaşlar görüşmekle kalmamış, KKTC’nin haritasını değiştirmiş, ilk toprak tavizini vermiş. Utanıyorlar, saklıyorlar. Anladınız mı?


Pile yolu – Ceyhan düzlüğü

Pile yolunun açılması karşılığında Ceyhan düzlüğünün bahsedilen alandaki ara bölgenin başlangıcı olduğunu kabul ettik. Yetmez, BM kontrolündeki ara bölgedeki mülkiyet haklarına saygı gösterileceği sözünü verdik. Edwards’ın açıkladığı metinde açıkça belirtiliyor bu durum. Sonra, o da yetmez, ara bölgenin geliştirilmesine evet dedik.

Hatırlatalım, BM Güvenlik Konseyi'ne göre, yani meşhur 186 nolu kararda, Kıbrıs toprakları kime ait? Kıbrıs Cumhuriyeti’ne. Bir bölgede inkişaf olacak ise ve o bölge BM kontrolündeyse kimden inşaat izni alınacak? Tabii ki Rum hükümetinden, bu durumda Larnaka Belediyesi ve Larnaka Tapu Dairesi'nden.


Gerçekler acıdır

Ceyhan düzlüğü büyük oranda Türklere ait. Tapular Larnaka Tapu Dairesi'nde alınabilir, satılabilir, mülkiyet haklarına saygı gösterilecek. Buna razı olduk.

Yani Ceyhan düzlüğü toprak tavizinde bulunduk, ara bölgeye dahil edilmesini kabul ettik hem de oradaki Türk mallarının Rumlara satılabilmesinin ve üzerine inşaat yapılabilmesine razı olduk.

Peki ne aldık? Evet Pile yolu yapılıyor. Kimler kullanacak? BM kontrolünde olacak olan yoldan sadece Pile’de yaşayanlar yararlanabilecekler. Yani, Pile’de yaşamıyorsanız yol, mol yok size, geçemezsiniz. Ne demek şimdi bu? İnsani maksatlı yol istedik ya, Pileliler hastaneye okula Türk bölgesine geçsin dedik ya, işte onu aldık. Gerçek olan bu acı durum.


Mezarı öldürene kazdırırlar

Bir dozeri BM aracının üzerine sürmek, üç, beş BM görevlisini itip, kakmak, birkaç yumruk attırmak köylü giyimli polislere işte böyle pahalı bir fatura getirtebiliyor.

Şimdi ne yapılacak? Önce karayollarında, okullarda haritaları değiştirelim, Ceyhan düzlüğünün KKTC toprağı olmadığını, ilk toprak tavizine kurban verildiğini efendice işleyelim. Sonra, “Mezarı öldürene kazdırırlar” diye bir şarkı yazıp Dışişleri Bakanlığı önünde ağıt yakalım. Açıklamada gerçeği söylemeyince, halka bu konuda cahil muamelesi yapınca gerçek saklanamaz ki… 

Kötü huyudur gerçeğin, er geç hep ortaya çıkar.