Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Atatürk’ün iki damla gözyaşı

Halil Özcan

Atatürk’ün Cumhuriyet'i gençlere, gençleri de eğitimcilere emanet ettiğini düşündüğüm için Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi derslerinin Atatürk ile gençler arasında bir köprü olduğuna inanırım. Atatürk’ün eğitimcisi olarak her eğitim öğretim yılının başındaki, “Tarih Bilgisinden Atatürk Bilincine Bir Yolculuk” başlığını verdiğim ilk tanışma dersimizde öğrencilere; “Atatürk, Gençliğe Hitabe’yi nerede ve ne zaman söylemiştir?” sorusunu sorarım. Soruya bugüne kadar doğru yanıt verenlerin sayısı maalesef iki elin parmaklarını geçemedi. Halbuki, okul öncesinden itibaren Atatürk portresi, Gençliğe Hitabe ve İstiklâl Marşı öğrencilerin her sınıfta karşılarında durmaktadır. Ancak öğrencilerin baktıkları hitabenin tarihi derinliğinin bilincine varamadığı anlaşılmaktadır. Cumhuriyet'in öğretmenlerinden birinin onlara Gençliğe Hitabe’yi neden yeterince anlatamadığına üzülür, öncelikle eğiticileri eğitmek gerekir diye düşünürüm.

Gençliğe Hitabe farkındalığı

Gençliğe Hitabe’nin bilincine varılamaması, Atatürk’ün Cumhuriyet ile taçlanan mücadelesinin yeterince bilinmemesine ve en büyük eseri olan Cumhuriyet'in, gençler tarafından birinci vazife olarak bilinçli bir şekilde sahiplenilememesine neden olmaktadır. Gençlerin, Gençliğe Hitabe’yi sadece sınıflarında asılı bir levha olarak görmeleri, maalesef onların Nutuk hakkında bilgilerinin olmadığını da göstermektedir. Derslere önce, Türk vatanının işgalden, Türk milletinin esaretten, Türk vatan ve milletinin Orta Çağ karanlığından kurtarılmasının belgeli eseri olan Nutuk’u anlatmakla başlarım. Her üç eylemin ortak lideri olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihin akışını değiştirme gücüne sahip bir lider olduğunu vurguladıktan sonra dönemin tanığı olan Afet İnan’ın eseri temelinde de Gençliğe Hitabe konusunda farkındalık yaratacağına inandığım ayrıntılara girerim.*

İki damla gözyaşı

Atatürk, 1927’de sıcak bir yaz günü gecesi, Dolmabahçe’ye davet ettiği kalabalık aydınlar topluluğuna bir sürpriz hazırlamanın sevinci içerisinde, Nutuk’un sonuna koyacağı satırları (Gençliğe Hitabe’yi) yüksek sesle okumaya başlar. Konuklar, nefes dahi almadan dinlerlerken Atatürk de metni o kadar heyecanla okur ki  ancak bitirdiğinde derin bir nefes aldıktan sonra iki damla gözyaşını saklama gereği duymaz. O heyecan ve duygu içerisinde Gençliğe Hitabe’yi hazırlamasının gerekçesini; “Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyet'e inananlar ile onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek lazımdır” sözleriyle açıklar. Atatürk, konuklarının kendisini övmelerine ve diğer akşamlardaki gibi konuşmalarına fırsat vermeden aynı heyecanla konuşmasını; “Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. İstikbalin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler tatbik mevkiine geçtiği vakit Türk milleti yükselecektir” sözleriyle sürdürür.

Gazi ağlıyor

Atatürk, birçok alt başlıklardan oluşan Nutuk’u CHP’nin İkinci Kongresi’nde TBMM kürsüsünde, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında (altı günde 36 saat, 33 dakikada) okur. Nutuk’ta en son alt başlık olan “Türk Gençliğine Bıraktığım Emanet” ile Atatürk, en büyük eseri olan Cumhuriyet'i gençlere şu sözlerle emanet eder:

“Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum.”

Gençliğe Hitabe’nin finali, “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” sözleriyle sona erdiğinde, tüm salondakilerle birlikte, locadaki kumandan ve sefirler de gözyaşlarına hâkim olamaz. Necmettin Sadak’ın aktardığına göre, “Gazi’nin sesine ulvî bir titreklik gelmişti, mendilini çıkardı, göz yaşlarını sildi; Gazi de ağlıyordu.”** Nutuk’un, Gençliğe Hitabe’nin coşkusuyla sona ermesi gençleri heyecanlandırmaya yetti. Yurt genelinde gençler, topluca Gençliğe Hitabe'yi okumaya başladı.

Ankara Hukuk Mektebi öğrencilerinin cevabı

Gençliğe Hitabe’nin söylenmesinden bir gün sonra (21 Ekim 1927) Ankara Hukuk Mektebi öğrencileri, saat 13.00’te toplanarak “Gençliğe Hitabe’yi” okuduktan sonra, Atatürk’ün hitabesine aynı heyecan ve içtenlikle; “ …Ey bizim aziz babamız, ruhlarına heyecan, dimağlarına nur saldığın gençlik sana diyor ki; …” sözleriyle başlayan; “Senin sevgini gönlünde, irşatlarını şuurlu adımlarının istikametinde bulan gençlik şüphesiz ki senin dehan ve senin azminle Türklüğe hediye edilen Cumhuriyet'i hayatından daha aziz ve mukaddes tanımıştır…” ifadeleriyle devam eden bildirilerini basına sundular.

İstanbul Hukuk Mektebi Öğrencilerinin ve Türk Ocağının Cevabı

22 Ekim 1927’de İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencileri de hitabenin levha halinde hazırlanarak sınıflara asılması ile birlikte Atatürk’e cevap hazırlanmasını kararlaştırdılar. Bir gün sonra da Talebe Cemiyeti Başkanı Tahsin Bekir (Balta) imzasıyla Atatürk’e aynı içtenlik ve heyecanla yanıt hazırlandı: “…Büyük Gazi, önünde beşeriyet (insanlık) tarihinin hayret, hürmet ve takdirle eğileceği büyük eserinizi bize emanet ediyorsunuz. Biz Mustafa Kemal asrının gençleri, bu büyük eseri yaşatacak, kuvvetlendirecek, nesilden nesle eriştirecek, açtığınız refah ve saadet yolunda metanetle ilerleyeceğiz…Ulvi hitabınız benliğimizde menkuştur (işlenmiştir)...” Aynı gün (23 Ekim), Türk Ocakları Merkez Heyeti ve Ankara Türk Ocağı Reisi Hamdullah Suphi (Tanrıöver) imzasıyla, Türk gençliğine Türk dilinin en açık ve en yüce ifadesiyle verilen görevin, Türk Ocakları tarafından da iman ve namus görevi olarak kabul edildiği belirtildi.

Birinci vazifemiz

Yaşamakta olduğumuz süreç, Nutuk’un okunması (15-20 Ekim 1927), Cumhuriyet'in ilanı (29 Ekim 1923) ve Atatürk’ün bedeninin aramızdan ayrılışının yıl dönümlerini kapsamaktadır. Cumhuriyet, Nutuk ve Gençliğe Hitabe ile mantıksal bir bütün oluşturan Atatürk, Nutuk ile Cumhuriyet'i nasıl kurduğunu anlattıktan sonra, Gençliğe Hitabe ile de eserini yürekli ve bilinçli Türk gençliğine emanet etti.

22 Ekim 1927’de levhalar halinde sınıflara asılmaya başlanan Gençliğe Hitabe, Anıtkabir’de Atatürk’ün manevi huzuruna çıkmadan önce de konuklarını karşılamaktadır. Atatürk’ün gözyaşları ile söylediği Gençliğe Hitabe’yi, Nutuk ile birlikte içselleştirmek ve en büyük emaneti olan Cumhuriyet’i sonsuza kadar yaşatmak hepimizin birinci vazifesidir.

*Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, (Yeni Baskıyı Hazırlayan Arı İnan) Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 9. Baskı, İstanbul, 2011, s.440-451.

**Ali Güler, Nutuk’tan Dersler Nutuk ve Sırları, Halk Kitabevi, İstanbul, 2018, s.55.


Gazi Mustafa Kemal Paşa Nutuk’u okuyor (15-20 Ekim 1927)