Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

HEDİYE HÜKÜMET

Çeşitli kamuoyu yoklamaları, kısa süre içerisinde seçim yapılması durumunda Türkiye’de rejim değişikliğine de yol açabilecek bir iktidar değişiminin yaşanabileceğini gösteriyor. Kimi araştırmalarda Millet İttifakı'nın yüzde 50’yi rahat aştığı, olası Halkların Demokratik Partisi (HDP) desteği ile yüzde 65’i bulabilecek bir seçim kasırgasıyla Türkiye siyasi iklimini değiştirebileceği, iktidardaki Cumhur İttifakının ise yüzde 40’a ulaşmakta zorlanacağı iddia edilmekte. Elbette, kimin ödediğine, nerede ve nasıl yapıldığına bağlı olarak tamamıyla farklı sonuçlar öngören kamuoyu araştırmaları da eminim vardır. Belli olan Türkiye’de çok güçlü bir değişim rüzgârı esmektedir.

Değişim, sihirli bir sözcüktür. Siyasi değişim beklentisi, zorlu dönemler sonrasında insanların hayata tutunma, yarınları inşa edebilecek gücü bulabilmek için sığındıkları çok kudretli bir ümit kalesidir. Değişim beklentisinin yönlendirildiği kaynakların değişimin gelmesine katkı yerine engelleyici, köstekleyici davranışlar içerisine girmesi durumunda ise bu umut yerini büyük bir hayal kırıklığına, bezginliğe, geleceği görememe duygusuna bırakır.

“Kürt bakan” ya da “Alevi cumhurbaşkanı” olur mu gibi anlamsız ve art niyetli tartışmaların yanı sıra ittifak ortağı kıdemsiz şahsiyetlerin ittifak masası konularında polemik tonunda ahkam kesmeleri de apaçık provokasyon girişimleridir. Bu tip beyanatlarda bulunmanın yasaklanması tedbirinin alınması durumunda kalmak da herhalde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu açısından ciddi bir zül ve utanç vesilesi olmalı. CHP’nin ittihatçı genlerinden geldiği iddia edilebilecek bu aykırı ses çıkarma hastalığı, “Demokrasilerde serbest tartışma olmalıdır, bu durum demokrasinin gereğidir” diye izah edilebilir elbette ancak düpedüz zayıf parti disiplini konusunu da ön plana çıkartmaktadır.

Bu tartışmaları gören, duyan da sanki Türkiye’de ilk kez Kürt kökenli bir siyasetçinin bakan, cumhurbaşkanı ya da orduya komutan olacağını sanır. Dahası, belki de bir Alevi cumhurbaşkanı ile Türkiye çağdışı mezhepsel algıları geriye bırakabilecek bir ivme yakalayabilir, yakalamalıdır.


MASANIN AYAKLARI SALLANIYOR

Millet İttifakı masasının üzerindeki ortak payda haline gelen Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem adanmışlığı ne kadar güçlüyse de tahammül, özveri, uzlaşma, adanma gibi ilkelerden oluşması gereken masa ayaklarının her rüzgârda, açık denizde güçlü hortumlara yakalanmış gibi sallanmasını engelleyememektedir.

Ekonomik sıkıntılar, boşalan tencereler ve dibi delik ümit torbasıyla şişen değişim yelkenleri, gerek CHP gerekse de İYİ Parti kurmaylarının ister amatör ister art niyetli kumpasları, önyargıları, takıntıları ve histerik hezeyanları ile yırtılırsa, korkarım ki gemi limana yaklaşmadan batacaktır. Altılı Masa'yı her ne sebeple olursa olsun yıkanlar, limanda gemiyi ve yolcularını ümit ile bekleyen, kucaklama hasretindeki kalabalığa net bir mesaj vereceklerdir: Bizden bir hayır çıkmaz, otokrat da olsa, demokrasiyi katletse de mevcutla yetinin, bizden ümit beklemeyin.

Batan, ufku kararan, ülkeyi çok ciddi bir iflasa sürükleyen bir siyasi iktidara ancak bu şekilde katkı verilir. Belki de ciddi bir yanılgı var, arkadaşlar hedefi şaşırmış olabilirler.


SEÇİM NE ZAMAN OLABİLİR?

Belli ki Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayının belirlenmemesi, muhalefet blokundaki kakafoniyi güçlendirmekte, adeta Cumhur İttifakı'na katkı yarışına sebep olmaktadır. Aday belirlense, belki onun etrafında bütünleşme daha kolay olabilecektir. Tabii ki bir yandan da adayın hem iç çekişmeler hem de Cumhur İttifakı ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın saldırılarıyla ciddi yaralar alabilmesi de mümkündür.

Ülkenin mevcut şartlarıyla iktidarın hesapları örtüşmediği sürece seçimin erkene alınması mümkün değildir. Nisanın ilk pazarından önce yapılacak seçimlerde seçim barajı yüzde 10 olacaktır. İttifak üyeleri o barajdan az da alsalar milletvekili çıkarabileceklerdir. Nisan başından sonra yapılacak seçimlerde ise baraj yüzde 7’ye düşecek, ama ittifak içerisinde olsa da partiler yüzde 7 almadan milletvekili çıkaramayacaklar. Kısaca iktidardaki Cumhur İttifakı'nın küçük ortağı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), kendini yeterince güçlü görürse nisan öncesi seçim mümkün.


30 YILDIR SEÇİMLER HEP YAZ AYLARINDA

1999’dan bu yana hangi tarihlerde seçim yapıldığına bakacak olursak, yaz aylarının seçim için en uygun aylar olarak görüldüğü ortaya serilecektir.

1999’da Nisan ayında seçim yapılmış, yasa dışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lideri Abdullah Öcalan’ın özel bir operasyon ile ele geçirilip Türkiye’ye verilmesi rüzgarıyla DSP yüzde 22 ile birinci parti olurken, tarihinde ilk kez CHP Meclis dışı kalmıştı. Bülent Ecevit başbakanlığındaki DSP, MHP ve Anavatan Partisi (ANAP) üç partili koalisyon hükümeti 3,5 yıl iktidarda kalarak en uzun koalisyonlardan birisi oldu.


“BOŞ TENCERE HER İKTİDARI GÖTÜRÜR”

Ancak Süleyman Demirel'in her zaman tekrarladığı bir sözün doğruluğu bir kez daha kanıtlandı. Yoğun ekonomik kriz ve fakirleşen Türkiye’de “Boş tencere, her iktidarı götürür” ya da yine Demirel’in “Mutfağın yıkamayacağı iktidar yoktur” sözlerini doğru çıkardı. Uygulanmaya ve sonuç vermeye başlanan ekonomik istikrar programının bir yıl daha devam etmesi durumunda belki de çok değişik bir sonuç alınabilecekken, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin seçim çağrısı ardından gidilen Kasım 2002 erken seçiminde bir siyasi deprem yaşandı.

2002 seçimlerinde bir önceki Meclis'teki tüm partiler Meclis dışında kalırken, yeni kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) çoğunluk partisi oldu ve tek başına iktidara geldi. Mart 2003'te yapılan “Bitlis seçim tekrarı” ile de CHP yardımıyla seçilme yasağı kaldırılan Recep Tayyip Erdoğan, boşaltılan koltuğa seçilip Meclis'e girdi ve akabinde de ilk hükümetini kurdu. 2007 seçimleri Temmuz’da, 2011 seçimleri Haziran ayında, 2015 seçimleri de Haziran’da yapıldı.


2015 DÖNÜM NOKTASI

2015 seçimleri, ilk kez AKP’nin Meclis çoğunluğunu kaybetmesi sonucunu doğurdu. Uzun süren koalisyon görüşmelerinin başarısız olduğu ve bu arada çeşitli terörist olaylarda yüzlerce vatandaşın hayatını kaybettiği bir ortamda, kasım ayında tekrarlanan seçimde AKP, tekrar Meclis çoğunluğunu elde ederek yine tek başına hükümet oldu.

Yine haziran ayında gerçekleşen 2018 Genel Seçimleri'nde ise değiştirilen Seçim Yasası'nın müsaade ettiği siyasi partilerin ittifak oluşturması ilk kez denendi. Meclis sandalye sayısının 550’den 600’e çıkarıldığı bu seçimde, tek başına iktidar için gerekli sandalye sayısı 301’e çıkmıştı. Seçimde kazandığı 295 sandalyeyle tıpkı Haziran 2015 gibi yine tek başına iktidar olmaya yetecek Meclis gücüne ulaşamayan AKP, Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin 49 sandalyesinin desteği ile iktidarını korudu.

Anayasa değişikliği ile Türkiye’nin kontrol-denetleme yoksunu, kendine özgü cumhurbaşkanlığı sistemine geçmesi nedeniyle Meclis'te iktidar partisinin çoğunluğuna çok ihtiyaç kalmamasına karşın, iktidara bakan vermeden MHP’nin iktidar ortağı olması Meclis çoğunluğunun korunması imkânını verdi.


KOHABİTASYON MÜMKÜN MÜ?

Olası bir erken veya zamanında seçimde muhalefetin Meclis'te çoğunluğu ele geçirmesi ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar seçilmesi durumunda zoraki bir birlikte var olma, yani “kohabitasyon” dönemi başlayacaktır. Erdoğan, seçim kararı verirse Meclis seçimleri 2015’teki gibi tekrarlanırken, cumhurbaşkanlığı seçimi de tekrarlanmak durumunda olacaktır. Halen tekrar aday olması Anayasa'nın iki dönem sınırlaması nedeniyle tartışmalı olan Erdoğan, kendisinin seçim kararı alması durumunda tekrar aday olamayacaktır. Dolayısıyla istemese de kohabitasyonu kabullenmek zorunda kalacaktır. Olmaz ya öyle bir dönem olursa, muhalefetin çok önemsediği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e dönüş programını AKP ve MHP ile iş birliği içerisinde gerçekleştirme durumu ortaya çıkabilecektir.