Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Birleşik Krallık’ta yeni dönem

Kraliçe Elizabeth'in ölümü ve Kral III. Charles olarak Prens Charles'ın tahtına geçmesiyle, Birleşik Krallık'ta yeni bir dönem başladı. Üç gün içinde yeni bir başbakan ve yeni bir hükümdar, herhalde eşi görülmemiş tarihi bir değişim seviyesidir. Böyle bir değişikliğe uyumun çok zor olacağı gibi bir beklenti olabilir. Ancak İngiltere, tarihi boyunca o kadar çok zor zamanlar geçirmiştir ki eminim Birleşik Krallık halkı böyle bir değişimi, deyimde dendiği gibi, dünya ulusları arasında tereyağından kıl çeker gibi kolayca ve sakinlik içerisinde yapabilecek en önde gelen halktır.

II. Elizabeth'in ölümü, İngiltere’nin Cumhuriyetçi azınlığı da dahil olmak üzere İngiliz nüfusunun çoğu üzerinde çok çeşitli sebeplerle derin bir etkiye sahip olacak bir gelişmedir. Kaçınılmaz olarak ülkede kraliyetin devam edip etmeyeceği, hele de Kraliçe’nin yerine 74 yaşında ve çoğu Birleşik Krallık vatandaşı tarafından pek de sevilmeyen Prens Charles’ın Kral III. Charles olarak geçmesi tartışmaları başlayacaktır.

İngiltere’de önde gelen monarşistler, eskiden beri “meşruti monarşinin” demokrasilerde gerekli olduğu global deneyimlerle de ispatlanan “tarafsız ve saygın devlet başkanı” ihtiyacını karşılayarak, “istikrar için vazgeçilemez” olduğunu savunmaktadırlar. İngiltere özelinde, yetmiş yıllık uzun hükümdarlık dönemi boyunca ve hatta son günlerinde bile Kraliçe II. Elizabeth, “etkin, saygın ve tarafsız” bir devlet başkanı olduğunu, görevlerini titizlikle ve adanmışlıkla yaptığını sergilemiştir.

ELIZABETH HEP KRALİÇE

Hani Fikret Kızılok’un o çok sevimli “Süleyman hep Başbakan, hep Başbakan Süleyman” parçasındaki gibi, bugünün İngiltere halkının çok büyük çoğunluğu için başbakanlar, hükümetler geldi gitti ama II. Elizabeth’ten başka devlet başkanı olmadı ülkelerinde.

Gerçekten de 1952'de tahta çıktığından beri, kişisel veya politik açıdan nadiren yanlış bir adım attı. Ölümünün Britanya Adaları'ndaki insanların çoğunluğu üzerindeki etkisinin, gelecek için üzüntü ve endişenin bir kombinasyonu olmasının bir nedeni budur.

Aynı şekilde, monarşiye adanmış çok küçük bir azınlık olmasına rağmen yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında görüldüğü gibi, geniş halk kesimlerinin kraliyete sahip çıkma yönündeki iradeleri savaş, ekonomik bunalım, salgın gibi en zor şartlarda bile günlük siyasetin üzerinde, saygın ve tarafsız yönetim üslubuyla II. Elizabeth’in “saygın ve hatasız devlet başkanı” olarak algılanmasının onayı olmuştur.

II. Elizabeth, yetmiş yıldır son derece popüler bir hükümdar oldu ve ülkeyi derin bir kriz anında terk etti. Elbette, uzun görev süresince zamanın travmatik deneyimlerden payını aldı. “Üzerinde güneş batmayan” dünya çapında büyük bir imparatorluğun kaybına başkanlık etmek zorunda kaldı. Daha yakın zamanda, Brexit süreciyle, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmasının, onun için önemli sıkıntılara neden olduğu biliniyor. En zor koşullar altında, onurlu ve sağduyulu bir şekilde, II. Elizabeth, Brexit ve ilişkili olarak uluslararası yasaların yerel hukuka tekrar ayarlanmaları, çıkar çatışmaları, ihlaller ile büyük bir süratle İngiltere'nin uluslararası sahnedeki ağırlığının değişiminde ülkesinin rehberi oldu.

JOHNSON’UN OYUNUNA GELMİŞTİ

Kraliçe'nin, 28 Ağustos 2019'da, daha sonra yasa dışı olduğuna karar verilen, Muhafazakar Başbakan Boris Johnson'ın anlaşmasız bir Brexit'e karşı çıkanların elini zayıflatmak amacıyla Parlamento'nun zorunlu tatile çıkması talebini kabul etmesi hususunda, sonradan büyük olasılıkla pişmanlık duymuştur. Bir İngiliz Başbakanı'nın Kraliçe'yi acımasız parti politikalarına sürüklemesi ve böylece sıkıntılı Anayasal meşruiyetini baltalaması, Birleşik Krallık açısından eşi benzeri görülmemiş bir şeydi.

Çocuklarının evlilik zorluklarından kaynaklanan skandallar, bir monarşinin gerekçesi için güvenmek zorunda olduğu büyünün çoğunu ortadan kaldırmaya yardımcı olsa da kişisel olarak hiçbir zaman skandaldan etkilenmedi II. Elizabeth. Dahası, İngiliz kraliyet ailesinin muazzam zenginliği nedeniyle, finansal skandallara dokunacak faaliyetlerde bulunmaya asla ihtiyaç duymadı. Prens Philip ile evliliği, on sekiz ay önce 99 yaşında ölümüne kadar kalıcı ve sağlamdı. COVID karantinası nedeniyle cenazesine tek başına katılmak zorunda kaldığında, saygınlığı popülaritesini yoğunlaştırdı.

DIANA’YA SOĞUKLUĞU

Belki de Kraliçe'nin sürekli popülaritesindeki tek kesinti veya en ciddi kamu diplomasisi hatası, Prenses Diana'nın ölümünü takip eden büyük ulusal duygu dalgası sırasında algılanan soğukluğuydu.

Prenses Diana'nın hayatında geliştirdiği ve cenazesinden önceki kitlesel yasta yoğunlaşan sıradan insanlarla yakınlık yanılsaması, monarşi için potansiyel olarak zarar vericiydi. Nüfusun geniş kesimleri ile Diana arasında hem yaşamda hem de ölümde belirgin yakınlık, Kraliçe ile tebaası arasındaki mesafeyi vurguladı. Bu mesafe, sonraki yıllarda İngiliz kraliyet ailesinin popülaritesini korumak için önlemler alma ihtiyacını fark etmesiyle ve oldukça ciddi halkla ilişkiler çabalarıyla azaltıldı. Bu, en son Kraliçe'nin ikinci oğlu Andrew'u içeren skandala verdiği yanıtta görüldü ve onu hem kraliyet unvanından hem de askeri rollerinden mahrum bıraktı.

“HAYAT, SİZ PLANLAR YAPARKEN BAŞINIZA GELENLERDİR”

Ölümünün İngiltere’de derin bir endişeye yol açacağı beklenmektedir. Bunun nedeni, II. Elizabeth’in yetmiş yıldır son derece popüler bir yönetici olmasına rağmen, vefatının derin bir kriz anında gerçekleşmesi, yerine de pek sevilmeyen Prens Charles’ın devlet başkanı koltuğuna geçecek olmasıdır.

Ayrıca, unutulmamalıdır ki Brexit, pandemi, on iki yıllık muhafazakar iktidar ve özellikle Boris Johnson'ın anlamsız davranışları sayesinde sterlin, 1985'ten bu yana en düşük seviyeye geriledi ve İngiltere ekonomisi -tabii ki Türkiye ile kıyaslanması mümkün değil- ciddi bir düşüş içinde.

Hayat enteresan gelişmeler de yaşatır. John Lennon’un dediği gibi, “Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir.” Kraliçe Elizabeth'in ölümü, daha önce monarşinin kaldırılması için tutkuyla çağrıda bulunan, denenmemiş bir Başbakan olan Liz Truss'un gelişiyle çakıştı.