Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Bozkurt neyi temsil ediyor
Bozkurt neyi temsil ediyor
123456789
Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Bozkurt neyi temsil ediyor
Bozkurt neyi temsil ediyor
123456789

İKİ TÜRKİYE

Üniversite hayatıma 2017’da Montreal’de başlamıştım. Yurt dışında yaşamaya başlamamın ikinci günü, annemle yurt odama yerleşirken içeri oda arkadaşımın Amerikalı arkadaşının annesi girdi. Bana hangi ülkeden olduğumu sorunca, “Arapça konuşuyorsunuz değil mi?" sorusunu “Türkiye” cevabını duyar duymaz yöneltişini dün gibi anımsarım. Biraz şaşkınlıkla, “Hayır, biz Türküz, Arap değil, Türkçe konuşuyoruz" demiştim. Bunun üzerine kadın yüzünde iki dilin farkını anlamadığı belli olan umursamaz bir gülümsemeyle “kusuruma bakma, politika işte!’’ demişti.

“Politika işte!’’

Türkiye’yi Arabistan’da sanmanın sorumlusunu siyasete vuran kadının yerini zamanla Türkiye’yi Avrupa Birliği’nde sananlar aldı. Fakat, zamanla Türkiye algısı değişse de Türkiye hakkında doğru bilinen yanlışlar değişmedi.

Geçen cumartesi, beraber geçen kış Bryant Park’ta kurulan Yılbaşı Marketi’nde tanıştığım ve sonra yakın dost olduğum Matthew’a bu sefer Bahar Marketi için stant hazırlamasına yardıma gittim. Bir yandan takıları hazırlıyor öte yandan sohbet ediyorduk.

Bir anda Matt heyecanla bu yaz Türkiye’ye gelme planını söyledi. “Arkadaşımla önce İstanbul, oradan Kapadokya en sonunda da Bodrum’a gidelim diyoruz, ne dersin?”

“Harika bir rota çizmişsiniz, çok keyifli geçeceğine eminim.”

Biraz durduktan sonra, “Sence ne kadar Euro ile gelelim, ne kadar harcarız?’’ deyince gülerek Matt’e döndüm, “Biz Euro bölgesinde değiliz, Türk Lirası kullanıyoruz, hadi yine iyisiniz, Türk Lirası bu yıl çok değer kaybetti. Bizim için kötü ama sizin için çok hesaplı bir tatil olacak. Bu günlerde bir dolar 15 Türk lirasından fazla ediyor."

Aradan bir saat geçmeden Matt bu sefer bana başka bir soru ile geldi: “Gay barları en çok nerededir İstanbul’da, biliyor musun?"

“Ahhh Matt, Türkiye’de gay barı olduğunu sanmam, varsa bile gidilmesini önermem. Avrupa Birliği ülkesi değiliz biz unutma, muhafazakardır Türkiye bu konularda.”

Matt çok şaşırdı, "Türkiye Avrupa Birliği’nde değil mi?” dedi. Daha önce söylememe rağmen unutmuş elbet, sosyal medyada karşısına çıkan Bodrum, İstanbul videoları Avrupa’da herhangi bir şehiri andırıyor çünkü.

Aynı günün akşamı, asansörde yaşadığım apartmana çıkarken bina görevlimiz Latin Amerika asıllı Ramon ile karşılaştım. Ramon çok güleç, pozitif 65-70'lerinde bir adam.

“Dışardan mı geliyorsun?” diye sordu. “Evet arkadaşlarımlaydım.”

“Sen alkol içmiyorsun değil mi?” dedi. “Nereden çıktı!”

“Türksün ya, Türkler içmiyor sanıyordum. Sonuçta Müslüman ülke...”

Aralarında bir kaç saat içinde New York’ta yaşadığım bu iki sohbet bana bir günde iki algı, iki Türkiye gösterdi.

İki algı, iki Türkiye.

Çizilen iki Türkiye’ye bir o kadar uzak, ama bir o kadar da yakın olmanın verdiği kararsızlıkla bu iki görüşü de ayrı ayrı benimsemiş, Türkiye’ye hiç gelmemiş insanları suçlayamıyorum. Türkiye ne geride kalmış bir Arap ülkesi, ne de halen modern bir Avrupa ülkesi.

İki sohbet üzerine akşam uzunca düşündüm, sonra kendime sordum, “Sahi, hangi Türkiye?”