Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

“Müsveddeler Yanmaz” ya da Bulgakov’un Mektupları

Mikhail Afanashevich Bulgakov 15 Mayıs 1891'de Ukrayna'nın bugünkü başkenti Kiev'de doğdu. Yedi çocuklu bir ailede büyüdü. Babası İlahiyat Akademisi'nde profesördü. Ortaokulu bitirdikten sonra Kiev'deki St. Vladimir Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne gitti ve 1916 yılında buradan mezun oldu.

İlk kısa hikayesini, hareket halindeki bir trende gaz lambasının ışığında yazdı. Hikâye, doktorluk yaptığı taşra kasabasındaki küçük bir gazetede yayınlandı.

Dört yıllık doktorluk hizmeti ertesinde parasız bir halde olmasına rağmen sonsuza dek yaşamak istediği şehre, Moskova’ya taşındı. Orada, gazetelerde kısa hikâyeler ve oyunlar yazmaya başladı.

Doktorluk yaptığı dönemde edindiği izlenimlerden yola çıkarak yazdığı hikayeler sonradan “Bir Köy Doktorundan Hikayeler” isminde kitaplaştırıldı.

Gazete bürolarındaki editörlerden nefret ediyordu ve bu nefreti hayatının sonuna kadar devam etti.

İlk romanı “Beyaz Muhafız” 1924 yılında yayımlandı ve çok beğenildi. Öyle ki, Stalin’in bu romanı çok sevdiği bilinir.

Hem komik hikâyeler hem de romanlar yazdı: “Köpek Kalbi”, “Ölümcül Yumurtalar”, “Diaboliad” ve “Chichikov'un Maceraları”

Onun özelliği hicivdi.

«Ruhum hicivcidir. Ve muhtemelen komünist rejim için hoş olmayan hikâyeler yazıyorum. Ama dürüst olmak gerekirse, her zaman tam olarak gördüğümü yazarım! Sovyetler ülkesindeki olumsuzluk dikkatimi çekiyor ve bir hicivci olarak çalışmamı besliyor» diye yazmıştır.

Fakat yergiye ve taşlamaya yatkın üslubu başına bela olmuştur.

*

Hikâye ve oyun yazarlığı kariyerinde her şey yolundaymış gibi görünse de başta iktidar tarafından takdir edilen eleştirel ve muhalif üslubu, hicivlerindeki alaycı ton yüzünden giderek daha fazla tepki görmeye başladı.

Zamanla tüm oyunları tiyatrolardan çıkarıldı, eserleri yayınlanmadı ve kendini çok zor durumda buldu.

Yakın çevresi tarafından geri adım atıp hükümetin suyuna gitmesi gerektiği önerilerini duymazlıktan geldi.

Gerçekleri söylemekten korkmayan karakteri geri adım atmasına engel oluyordu.

Sonunda Sovyetler Birliği yönetimine başvurmaya karar verdi.

Temmuz 1929'da Joseph Stalin'e, Mart 1930'da SSCB Hükümeti'ne olmak üzere iki mektup yazdı.

*

Bulgakov’un amacı, edebi çevreler başta olmak üzere genel anlamda siyasi olarak gündeme getirilen saldırılara karşı kendini savunmaktı.

İlk mektup Parti Genel Sekreteri Stalin, Merkez Yürütme Kurulu Başkanı, Kalinin ve Kültür Dairesi Başkanı Svidersky ile A.M.Gorky’e hitaben yazılmıştı:

“Bu yıl SSCB'de edebi faaliyete başlamamın üzerinden on yıl geçmiş olacak. Bu on yılın son dördünü, dört oyun yazdığım tiyatroya ayırdım. Bunlardan üçü (Türbin Günleri, Zoya'nın Dairesi ve Kızıl Ada) Moskova'daki devlet tiyatrolarında sahnelendi, dördüncüsü olan “Kaçış” ise Moskova Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenmek üzere kabul edildi ve tiyatro oyun üzerinde çalışırken yasaklandı.

Şimdi “Türbin Günleri”nin ve “Kızıl Ada”nın sahnelenmesinin yasaklandığını öğrendim. “Zoya'nın Dairesi” geçen sezon 200. gösteriden sonra yetkililerin talimatıyla kaldırılmıştı. Böylece, içinde bulunduğumuz tiyatro sezonu itibariyle, 300 gösterimi tamamlamış olan “Türbin Günleri” de dahil olmak üzere tüm oyunlarım yasaklanmış görünüyor.

Daha önce de “Manşetler Üzerine Notlar” adlı romanım yasaklanmıştı. Diaboloid adlı hiciv öyküleri derlemesinin yeniden basılması yasaklandı, kısa skeçler derlemesi yayınlanmadı, “Çiçikov'un Hamleleri”nin sahnelenmesine izin verilmedi. “Beyaz Muhafız” romanının "Rusya" dergisinde yayınlanması, derginin kendisi yasaklandığı için kesintiye uğradı.

Eserlerimi yayınlarken, SSCB'deki eleştirmenler bana giderek daha fazla ilgi gösterdiler, tek bir eserim bile - kurgu veya drama - cesaret verici tek bir yorumdan mahrum kalmadı, aksine ismim SSCB'de ve yurtdışında popüler hale geldikçe, basın bana karşı daha düşmanca davrandı ve sonunda yorumları çılgınca küfürlere dönüştü.

Tüm çalışmalarım korkunç, olumsuz eleştiriler aldı; sadece süreli yayınlarda değil, "Büyük Sovyet Ansiklopedisi" ve "Edebiyat Ansiklopedisi" gibi yayınlarda da adıma çamur atıldı.

Kendimi savunmak için çaresiz, kısa bir süreliğine de olsa yurtdışına çıkmak için izin istedim. Bu talebim reddedildi.

“Türbin Günleri” ve “Zoya'nın Dairesi” adlı eserlerim çalındı ve yurtdışına çıkarıldı. Riga'da yayıncılardan biri “Beyaz Muhafız” romanımın sonunu yazdı ve daha sonra benim adıma sonu olmayan bir kitap yayınladı. Yurtdışında almam gereken onur ödülünü yağmalamaya başladılar.

Bunun üzerine eşim Lyubov Evgeniya Bulgakova mali işlerimi halletmek için tek başına yurt dışına çıkma izni için tekrar başvurdu, ben ise rehine olarak geri dönmeyi teklif ettim.

Bunu yapmamıza izin verilmedi.

Birçok kez SPU'dan el yazmalarımın bana iade edilmesini talep ettim ve reddedildim ya da başvurularıma herhangi bir cevap alamadım.

“Kaçış” adlı oyunumu SSCB sınırlarının ötesinde çalınmaktan kurtarmak ve yurt dışına göndermek için izin istedim.

Bunu yapmama izin verilmedi.

Onuncu yılın sonunda, gücüm tükendi, daha fazla hayatta kalamadım, takip edildim, artık SSCB'de basılmayacağımı ve sahnelenmeyeceğimi çok iyi biliyordum, sinir krizi geçirdim, SİZE yaklaşmaya karar verdim ve SSCB Hükümetini, bu isteğimde bana katılan eşim L. E. BULGAKOVA İLE BİRLİKTE BENİ SSCB SINIRLARI DIŞINDA YASAKLAMAMAYA ikna etmek için çabalarınızı talep etmeye karar verdim.”

*

Başvuru niteliğindeki mektubuna yanıt alamayınca Mart 1930'da hükümete bir mektup daha yazdı.

Mektup diğerine nazaran daha uzun ve detaylıydı; dahası Bulgakov'un hayatında bir dönüm noktası olacaktı.

Uzun mektuptan bazı bölümler şöyledir:

“Tüm eserlerim yasaklandıktan sonra, beni bir yazar olarak tanıyan birçok vatandaş arasında bana tek ve aynı tavsiyeyi veren sesler yayılmaya başladı.

Bir 'Komünist Oyun' yazmam (alıntıları ters virgülle veriyorum) ve buna ek olarak, daha önce edebi eserlerde ifade ettiğim görüşlerimden vazgeçtiğimi beyan eden ve bundan sonra komünizm ideolojisine adanmış bir yol arkadaşı yazar olarak çalışacağıma dair güvence veren bir pişmanlık mektubu yazmam.

Amaç: Kendimi zulümden, yoksulluktan ve sonunda kaçınılmaz bir ölümden kurtarmak.

Bu tavsiyeyi dinlemedim. Sahte bir mektup yazdıktan sonra kendimi SSCB Hükümeti'nin karşısında rahat bir konumda bulmam çok zordu, bu çok perişan ve aynı zamanda çok naif bir siyasi numara olarak görünecekti. Benden asla böyle bir oyun çıkmayacağını çok iyi bildiğim için komünist bir oyun yazmaya bile çalışmadım.

Bir yazar olarak çektiğim acılara son verme arzusu beni SSCB Hükümeti'ne dürüst bir mektupla hitap etmeye zorladı.”

“…Gazete kupürleri albümümü incelerken, edebi çalışmalarımın sürdüğü on yıl boyunca hakkımda 301 eleştiri yazısı çıktığını öğrendim. Bunların 3'ü övgüye değer, 298'i ise düşmanca-kötüleyiciydi. Bu 298 yorum benim edebi hayatımın yansımalarıdır.”

“…Benim edebi portrem tamamlanmıştır; bu aynı zamanda benim siyasi portremdir. İçinde ne derece suçlu aranabilir bilemem, ama bir şey rica ediyorum: Lütfen ötesinde bir şey aramayın. Mükemmel bir vicdanlılıkla yazılmıştır.”

“…Bugün yok edildim. Bu yıkım Sovyet halkı tarafından tam bir mutlulukla karşılandı ve 'BAŞARI' olarak adlandırıldı.”

“…Tüm çalışmalarım umutsuz.”

“…Sovyet Hükümeti'nden, benim siyasi bir aktivist değil, bir edebiyat adamı olduğumu ve tüm üretimlerimi Sovyet sahnesine verdiğimi göz önünde bulundurmasını rica ediyorum.”

Sovyet basınında hakkımda çıkan aşağıdaki iki görüşe dikkat edilmesini rica ediyorum.

“…Yazamamanın benim için diri diri gömülmek kadar iyi olduğu gerçeğini rica ediyorum.”

“…SSCB HÜKÜMETİ'NDEN, EŞİM LYUBOV EVGENYEVNA BULGAKOVA İLE BİRLİKTE USSR SINIRLARINI DERHAL TERK ETMEMİ EMRETMESİNİ TALEP EDİYORUM.”

“…Sovyet Hükümeti'nin insanlığına sesleniyor ve ülkesine hiçbir faydası olamayacak olan benim, yazarın, alicenap bir şekilde serbest bırakılmasını talep ediyorum.”

“…Tüm bu yazdıklarım ikna edici olmasa ve SSCB'de ömür boyu sessizliğe mahkûm olsam bile, Sovyet Hükümeti'nden bana uzmanlığıma göre herhangi bir iş vermesini ve tiyatroda Personel Müdürü olarak kalıcı bir iş vermesini talep ediyorum.”

“…SSCB'ye, Shakespeare'den modern oyunlara kadar her türlü oyunu sahnelemeyi gönüllü olarak teklif eden, tamamen dürüst, hiçbir zararı olmayan bir uzman ve aktör öneriyorum.”

“…Sizden ricam, beni 1. Sanat Tiyatrosu'na, K.S.Stanislavskyi ve V.I. Nemirovich-Danchenko ustaların yönettiği en iyi okula teknisyen-yönetmen olarak atamanızdır.”

“...Eğer yönetmen olarak atanmayacaksam, bana bir kadrolu-dekor-sanatçısı sorumluluğu verilmesini talep ediyorum. Eğer bu da mümkün değilse, sahne çalışanı olarak görevlendirilmek için dua ediyorum.”

“…Bu bile mümkün değilse, Sovyet Hükümeti'nden benimle uygun gördüğü şekilde ilgilenmesini, ancak bir şeyler yapmasını rica ediyorum, çünkü SSCB'de ve yurtdışında ünlü olan benim için ZAMANIN BU NOKTASINDA- yoksulluk, sokak ve ölüm var.”

*

Mektup bu sefer yerine ulaştı. Stalin tarafından kendisine ülkeyi terk edip etmeyeceğine ilişkin soru üzerine Bulgakov'un Rusya'da kalmak istediğini açıklaması olumlu karşılandı. Stalin, Bulgakov'un Sovyet hükümetine yapacağı dilekçenin olumlu sonuçlanacağını söyleyerek konuşmayı sonlandırdı. Kısa bir süre sonra da kendisine Moskova Sanat Tiyatrosu'nda yönetmen yardımcısı olarak bir iş teklif edildi.

Tiyatrodaki görevi süresince fazla göze batmasa da eleştirel kimliğini gizlemedi ve bu yönettiği oyunlara da kimi zaman yansıdı.

Stalin’in 60. Doğum günü vesilesiyle onun yaşamı hakkında bir oyun yazarak rejimin gözüne tekrar girmeyi umuyordu.

Batum adlı oyun Kafkasya'da sahnelenecek ve Stalin'in bir aktivist olarak gençlik yıllarını anlatacaktı. Bulgakov, 15 Ağustos 1939'da provalara başlamak üzere trenle Batum'a doğru yola çıktığında ekspres bir telgrafla Moskova'ya geri çağrıldı.

Oyun yasaklanmıştı. Bu yeni aksilik muhtemelen Bulgakov'un dengesiz sağlığı üzerinde etkili olmuş olmalıdır.

Bulgakov, en ünlü eseri “Usta ve Margarita” için yeni düzeltmeler yazdırdıktan iki hafta sonra, 10 Mart 1940'ta yaşama veda etti.

*

Bulgakov, 1928'den 1940'taki hayatının son günlerine kadar Usta ve Margarita'nın müsveddeleri üzerinde çalıştı. 1930'da sayfaları yaktı ve sonra 1931'de yeniden yazmaya başladı.

Kitapta, Şeytan-karakteri Woland, kitabın en can alıcı bölümlerinden birinde Usta’ya seslenir:

“Bu mümkün değil: Müsveddeler yanmaz!”

*

Her dönem, çeşitli coğrafyalarda farklı düşünen bilim insanları, sanatçılar, düşünürler siyasi iktidarların hoşuna gitmeyen fikirleri, eserleri, edimleri bahane gösterilerek benzeri ağır bedeller ödediler.

Fikirlerinden ve duruşlarından taviz vermemek adına seçişler ve vazgeçişler arasında gidip gelen fırtınalı bir yaşam sürdüler.

Bu cesur karakterlerden biri olan Bulgakov, çağını aşan eserleriyle tekrar tekrar okunmayı hak ediyor.