Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Kavala ve ötesi

Yusuf Kanlı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, Türkiye-Avrupa ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatabilecek çok önemli bir kararı ilan etti, 11 Temmuz’da kamuoyuna açık bir duruşmayla duyurdu. Daire, Türk yargıç Saadet Yüksel'in anlaşılabilecek nedenlerle “kısmen” karşı çıktığı ancak diğer 16 yargıcın tümünün onayladığı, AİHM Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 2 Şubat 2022'de aldığı karar uyarınca, Türkiye'nin Osman Kavala davasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) ihlal edip etmediğine ilişkin yaptığı incelemeyi tamamladı.

Durum aslında oldukça küçük düşürücü ve bir o kadar da düşündürücü. Kurucusu olduğu Avrupa Konseyi’nde Türkiye, askeri yönetimler dönemlerinde bile yaşamadığı bir garip durumla karşı karşıya kaldı. Karara göre, Avrupa Konseyi'nin kurucuları arasında yer alan Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin AİHM kararlarının uygulanmasını zorunlu kılan 46. maddesini ihlal etti ve böylece yükümlülüğünü yerine getirmedi.

AİHM NE?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’nin de kurucusu olduğu Avrupa Konseyi’nin temel uzuvlarından birisi. Bu mahkeme kararlarına uymak üye ülkeler için bir mecburiyet. “O iş kapandı, bitti” falan gibi ifadelerle AİHM kararlarını bir kenara itmek, uygulamamak, uluslararası mükellefiyetler doğurabilir. Ayrıca Anayasa, uluslararası hukuk kararlarına uymayı emrettiğine göre, aynı zamanda da anayasal bir suç.

AİHM kararlarına uyulmaz ise ne olur? Çeşitli yaptırımlar söz konusu; en ağırı geçici süreyle oylamalara katılma hakkından mahrum edilme, üyeliğin bir süreliğine askıya alınması veya tamamen Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarılmak.

AİHM’DE ÇOK UZUN BİR SÜREÇ YAŞANDI

10 Aralık 2019’da aldığı kararda AİHM, Kavala'nın 18 Ekim 2017'den beri tutuklu bulunmasının ve tutuklu yargılanmasının onu susturmanın yanı sıra diğer insan hakları savunucularının cesaretini kırmak amaçlı olduğunu belirtmişti. O kararında AİHM, Kavala'nın özgürlük hakkının ihlal edildiğine ve hükümetin onu susturma amacıyla özgürlüğünü kısıtladığına hükmetmiş, Türkiye hükümetinden Kavala'nın bir an önce serbest bırakılması için gerekli önlemleri alması çağrısında bulunmuştu.

Gerisi biraz da malum hikâye. AİHM'in Kavala kararına uymayan Türkiye, çok uzun süre resmen hakkında net suçlamada bulunulmayan iş insanı-aktivist, nihayetinde Gezi davasının tek “sanığı” haline dönüştürüldü. Ardı ardına yapılan Kavala’nın serbest bırakılması taleplerini, Türk hükümetinin net bir şekilde “O dava kapanmıştır” yanıtıyla reddetmesi sonucunda Şubat 2022'de, AİHM kararlarının uygulanmasını denetlemekle görevli Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46. maddesinin 4. fıkrası uyarınca Türkiye’nin de kararlarını uygulamakla yükümlü olduğu uluslararası mahkemenin kararına uymadığı gerekçesiyle Türkiye aleyhine ihlal davası başlattı.

25 Nisan 2022'de sonuçlanan Gezi davası yargılama süreci sonunda Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet ve diğer yedi sanığa da 18'er yıl hapis cezası verildi. Bir ülke aleyhinde daha önce sadece Ilgar Memmedov davasıyla ilgili olarak Azerbaycan hakkında işlem başlatılmış ancak o işlem Azerbaycan’ın AİHM kararını uygulamasıyla sonuca gitmemişti.

ŞİMDİ NE OLACAK?

Diğer onca ve daha eski tarihli dosya varken AİHM Büyük Dairesi’nin Kavala dosyasına öncelik vermesinden pek memnun olunmadığı, Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasına da yansıdı. Bakanlık, bir yandan Avrupa Konseyi bakanlarıyla temasların devam edeceği açıklamasıyla bir pazarlık yapılabileceğini ima ederken, diğer yandan da çok sert bir şekilde AİHM kararını kınadı. Açıklamada şunlar dile getirildi:

“AİHM konuyla ilgili olarak … açıkladığı kararla beklentilerimizi boşa çıkarmış ve Avrupa insan hakları sisteminin itibarının bir kez daha sorgulanmasına sebep olmuştur. Bundan sonraki aşamada süreci takip edecek olan AK Bakanlar Komitesi'nin, daha önce sergilediği tarafgir ve seçici yaklaşımı bir yana bırakarak sağduyuyla ve bazı çevrelerin siyasi gündem yaratma arayışlarına mahal vermeksizin hareket etmesini bekliyoruz." 

Kavala ise konuyla ilgili yorumunda, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin veya herhangi bir Avrupa ülkesinin kendisinin hürriyeti için Türkiye ile pazarlığa girmeyeceğini vurguladı ve “Bu kararın tüm baskılara rağmen temel hukuk ilkelerine göre davranmakta ısrar eden yargı mensuplarına güç vereceğine inanıyorum" dedi.

ÜÇLÜ MEKANİZMA

Daha önce 46’ncı madde çerçevesinde herhangi bir uygulama sonuçlanmadığından, Azerbaycan vakasında da son aşamaya gelinmeden konu çözümlendiğinden, net olarak "Şimdi ne olacak?" sorusuna cevap vermek zor. Yine de uzmanlar, konunun “üçlü mekanizma” kapsamında ele alınması gerekeceğini vurguluyorlar.

Bu süreçte üçlü mekanizmanın somut olarak neler yapabileceğine dair net kurallar veya bir yöntem bulunmasa da birinci aşamada Avrupa Konseyi Genel Sekreteri tarafından Ankara’ya bir iş gezisi yapılıp, Türkiye’nin AİHM'in Kavala kararına uyması için “ikna çabası” içine girilmesi bekleniyor. İkinci mekanizma ise Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'nin (AKPA) Türkiye ile ilgili tavsiye nitelikli karar alması. Bu kararlar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye ile ilgili atacağı adımları şekillendirebilir. Bakanlar Komitesi AKPA tavsiye kararı olmadan da karar alabilir.

ÜYELİKTEN ATMA OLABİLİR Mİ?

Her ne kadar bazı Türkiye karşıtları hemen “Üyelikten atılıyor” gibi tezvirata başlamış olsalar da AİHM kararlarına genelde en fazla uyan üyelerden birisi olarak Ankara aleyhine böyle bir karar çok radikal bir gelişme olur. Büyük olasılıkla birincil hedef, Türkiye’nin karara uymasını sağlamak amaçlı sıkı diplomatik trafiğin yaşanması. İkinci aşamada, Türkiye’nin oylama hakkının geçici süreyle askıya alınmasının söz konusu olabileceğini vurgulayan kaynaklar, üyelikten çıkarmanın Türkiye kadar Avrupa Konseyi için de saygınlık yıpratan bir adım olacağından, bunun tercih edilmeyebileceğini vurguluyorlar.

Her durumda Kavala kararı, Türkiye-Avrupa ilişkileri açısından olduğu kadar Avrupa Parlamentosu açısından da emsal teşkil edecek bir konu haline geldi.