Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

İran, karşı devrim ve kadınlar

Armağan Öztürk

İran İslam Cumhuriyeti'nin hem İslam’la hem de cumhuriyet düşüncesiyle sorunu var. Geçmişte ve bugün halkının çoğu Müslüman olan sayısız ülkede şeriat hükümlerinin yürürlükte olduğunu görüyoruz. Ama din adamlarının ülkeyi yönetmesi, yani Humeyni’nin kurduğu düzen atipik. Çünkü din hukukunun olması başka bir şey, bir devletin teokratik olması bambaşka bir şey. Bu çarpık düzende siyasi ve ekonomik iktidarı elleri altına almış mollalar İslam’ın arkasına sığınarak sorumluluklarını gizliyorlar. Bu nedenle kötü yönetimden siyasi özgürlüklere kadar İran’daki her tartışma aslında bir din tartışması gibi sonuç doğurmakta. Molla yönetimi, kendilerine yönelik her eleştiriyi din eleştirisi gibi gösterip itirazların olgunlaşarak reformla sonuçlanmasının önünü kesiyor.

Rejimin cumhuriyet niteliği de önemli ölçüde tartışmalı. Çünkü cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri göstermelik. Siyasi partilerin kurulmasına izin verilmiyor. Hamaney ve Devrim Muhafızları, devlet üstünde devlet gibi her şeyi denetlemekte. Kimse nefes alamıyor. Bir tür yarı açık cezaevi İran. Siyasi talep ve tepkisini normal yollarla gösteremeyen halk, şiddet yoluna başvuruyor. Seçim usulsüzlüklerinden ekonomik krize, yolsuzluklardan insan hakları ihlallerine kadar hemen her konuda yoğun çatışmalar oluyor İran’da.

En son eylem dalgası 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin 16 Eylül’de öldürülmesiyle başladı. Amini, başörtüsü nedeniyle ahlak polisi tarafından gözaltına alınmış ve gözaltında tutulduğu sırada işkenceyle öldürülmüştü. Ortada açık bir polis şiddeti, devletin işlediği bir cinayet var. Tabii örtünme meselesi hem İran için hem de aslında tüm İslam dünyası için nazik bir mesele. Otoriterleşen rejimler, zamanında Türkiye’de olduğu üzere kadının başını zorla açtırabiliyor veya İran’ın yaptığı üzere genel bir örtünme yaptırımı uygulayabiliyor. Her ikisi de yanlış. Her ikisi de kadının özerkliğine ve kişiliğine müdahale. Ayrıca örtünme tartışması aslında daha büyük bir resmin parçası. Bu temel gerçeği atlamamak lazım. İslam dünyası bakımından modernleşmenin seviyesini, kadının toplumdaki yeri ve hakları belirliyor. Yani kadın ne kadar özgürse toplum da o kadar modern. İstanbul Sözleşmesi üzerine yapılan sayısız tartışmadan da açıkça çıkarsadığımız üzere kadın-erkek eşitliğinin tehlikeye girdiği bir konjonktür, sadece kadın hakları konusunda değil, evrensel insan hakları ve modern hümanizmanın geleceği bağlamında da olumsuz sonuçları beraberinde getirmekte.

Peki, İran’da ne olur, İran’daki örtünme karşıtı eylemler bakımından nasıl bir tavır almak gerekir? İran’daki iç siyasal mücadelenin sokaklara taşan kısmını dikkatlice gözlemlemek lazım. Ama tesettür karşıtı eylemlerinin molla rejimini yıkmasını beklemek, şu an için gerçekçi bir sonuca karşılık gelmiyor. Rejim, kurumlara hakim ve hâlâ ciddi bir halk desteği var. Devlet aygıtı içerisinde bir çözülme olmadan veya dış müdahaleyle devletin çözülme süreci hızlandırılmadan sadece halk ayaklanmasıyla İran’ın normalleşmesini beklemek yanlış. Ama bu eylemler, en azından onlara katılan kitleler bakımından önemli. Çünkü rejime karşı sokağa çıkan her birey, bu yolla kendi korku duvarını aşıyor. Sistem, onlar için saygı duyulacak bir üst otorite, herkesin devleti olmaktan çıkmakta.

“İran’ı karıştırıyorlar” söylemine ise itibar etmemek lazım. Şüphesiz ki pek çok batılı gücün İran’la ilgili bir hesabı var. Ama İran’ın Amerikan emperyalizme karşı duruşu, ondan kaynaklanan ve uzun süredir sistematik bir nitelik kazanan insan hakları ihlallerini görmezden gelmemize yol açmamalı. Antiemperyalist mücadele çok önemli. Ama kendi halklarını ezen diktatör devletleri bu yolla aklamaya çalışmak, özgürlük mücadelelerinin gücünü hafife almak anlamına gelecektir. Ez cümle, kadınlar özgürleşmeden hiçbirimiz özgür değiliz. Her birey ve her halk özgürleşmeden insanlık için bütüncül bir kurtuluş olanaksız.