Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

HAMASET VE EGE'DEKİ GERÇEKLER-2

Bahadır Selim Dilek

Devam edelim...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son dönemde Yunanistan'a karşı sert çıkışlarıyla, iki ülke arasında tansiyonu bilerek ve isteyerek yükseltiyor olmasına karşın, Ege konusunda en büyük tavizlerin, yine Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde verildiğini pazartesi günü ayrıntılarıyla yazmıştık!

https://www.gazetedurum.com.tr/yazar/Bahadir-Selim-Dilek/hamaset-ve-egedeki-gercekler-1-4385

Demiştik ki; dönemin Başbakanı Erdoğan, 4 Mayıs 2006 tarihinde Yunanistan'a yapacağı ziyaret öncesinde yelkenlerini Batı rüzgarları ile doldurmak istemiş, Atina yönetiminin Almanya'dan kiraladığı Poseidon gemisinin 1976 tarihli Bern Mutabakatına aykırı olarak Ege kıta sahanlığında araştırma yapmasına göz yummuş, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e, “Poseidon'a müdahale edilmemesi” talimatını vermişti. Oysa o güne kadar Türkiye, donanma unsurları ve savaş uçaklarıyla, Yunanistan'ın Ege'de oldu bitti yapmasına hiçbir şekilde izin vermiyordu. Bu, iki ülke arasında kısa süreli gerginliklere neden olsa da, Türkiye hakkını ve hukukunu koruyordu.

Erdoğan'ın talimatı, Orgeneral Özkök'ün emriyle donanma unsurları Poseidon'dan uzak durdu. Bu, Türkiye için o güne kadar hassasiyetle yürüttüğü Ege politikasında önemli bir geri adımdı!

Yani Türkiye siyasi sınırları çizilmemiş olan Ege'nin kıta sahanlığında Yunanistan'ın hakkı olduğunu zımnen kabul ediyordu.

Burada kısa bir parantez açarak, Ege'deki kıta sahanlığı meselesinin Yunanistan'ın karasuları konusundaki iddiaları ile yakın ilişkili olduğunu dile getirelim. Yunanistan, Ege kıta sahanlığının yüzde 90'nın kendisinin olduğunu iddia ediyor, Türkiye'yi Ege'den tamamen dışlamak istiyor, diyerek parantezi kapatalım.

Peki sonra ne oldu?

Türk donanmasına bağlı gemiler, Poseidon'a müdahale etmediği gibi Dışişleri Bakanlığı da sessiz kalmayı tercih etti.

O güne kadar, Ege'de Türkiye'nin çıkarlarına halel getirecek en küçük bir gelişmeyi mesele yaparak, Yunanistan'ı protesto eden Dışişleri Bakanlığı, Poseidon'un Bern Mutabakatını açıkça ihlal ettiğini görmezden geliyordu.

Bu skandal tam 15 gün kamuoyundan saklandı.

Poseidon, 26 Nisan'dan 11 Mayıs'a kadar Ege kıta sahanlığında araştırmalar yapmış ve aynı gün bölgeden ayrılmıştı.


Erdoğan, bu süre içinde Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi için Selanik'e gitti. Orada Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis ile görüştü, Ruhban okulunun açılması ve Kıbrıs'a ilişkin beklentilerin karşılanmasına bağlı olarak Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği konusunda desteğini alarak Ankara'ya döndü.

Ancak, Türkiye'nin Ege politikasından verdiği taviz çok geçmeden basına sızdı.

Skandalın ayrıntıları, 12 Mayıs 2006 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yer aldı.

Haberin çıkmasından bir gün önce gelişmeleri teyit etmek için Cumhuriyet Gazetesi'nden açılan telefon, Dışişleri Bakanlığı'nda adeta panik havasının esmesine neden oldu.

Skandal basına sızmıştı ve kamuoyu, Ege gibi hassas bir konuda Türkiye'nin geri adım attığını öğrenecekti. Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı hızla harekete geçti, Yunanistan'ın Ankara Büyükelçisi akşam saatlerinde Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı ve 1976 tarihli Bern Mutabakatını ihlal ettiği için kendisine nota verildi, açıklama istendi. Türkiye'nin bunu kabul etmediği vurgulandı ve arkasından resmi bir açıklama yapıldı.

Açıklamada, sert bir üslup yerine Poseidon'un tektonik ve volkanik hareketleri incelemek için faaliyet gösterdiğine vurgu yapan ılımlı bir yaklaşım benimsenmişti.

Sonuçta Poseidon'un bölgeden ayrılması ve Türkiye'nin geç de olsa tepki gösterip açıklama yapmasıyla mesele tam soğumaya bırakılmışken, kriz yeniden alevlendi. 16 Mayıs'ta, Poseidon ayrıldığı bölgeye yeniden döndü! Türkiye ise sessiz kalmayı sürdürdü.

Adalet ve Kalkınma Partisi o dönemde, Avrupa Birliği'nden umudunu yitirmemişti. Kendi ideolojik yaklaşımına bağlı olarak yeni Türkiye projesi için Avrupa Birliği'nin desteğine ihtiyaç duyuyordu. Bunun yolu da, Yunanistan'ın gönlünü hoş etmekten geçiyordu.

Bugün gelinen nokta her ne kadar farklı olsa da Erdoğan, Avrupa Birliği rüzgarını sonuna kadar değerlendirdi ve Brüksel'den devşirdiği meşruiyetle, siyaseten önünde duran bütün engelleri bir bir kaldırdı.

Yunanistan ise Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının Ege'de verdiği tavizleri uluslararası platformlarda sonuna kadar kullanmaya ve buradan siyasi mevzi kazanmaya devam etti.

Erdoğan bugün her ne kadar Yunanistan ile ipleri, bilerek ve isteyerek gerip Amerikan Başkanı Biden'ın dikkatini çekmeyi, içeride kendi tabanını tahkim etmeyi amaçlıyor olsa da, Türkiye'nin bölge ülkelerine ilişkin yaklaşımlarında stratejik mevzileri tutmakta zorlandığını dile getirelim.

Cuma günü de "AKP'den Ege'de geri adım" haberinin gazetecilik hikayesini anlatacağımızı hatırlatıp yazımıza noktayı koyalım.