Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

BIDEN, PYD KOMUTANI KOBANİ’Yİ Mİ VERECEK? YOKSA TÜRKİYE’Yİ F-35 PROJESİNE Mİ ALACAK?

Nur Batur

ABD Başkanı Joe Biden, sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la NATO Zirvesi sırasında Madrid’de buluştu.

Ukrayna Savaşı'nın üstünden aylar geçmesine rağmen, bir kez bile aramayan Joe Biden’ın, Erdoğan’la görüşmesinin tek nedeni vardı.

O da Erdoğan’ın, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine karşı kullandığı veto kartını geri çekmesiydi.

Madrid Zirvesi'nde yaşananların perde arkasını anlatayım.

Her şeyden önce, varılan uzlaşmayla Türkiye ile müttefikler arasında giderek kronikleşen sorunlara pek çözüm yolu açılmadı ki...

"PKK terör örgütü değildir" diyen zaten yoktu.

Zaten sorun Türkiye’nin PKK’lı diye iadesini istediği Kürtlerle ilgiliydi.

Ancak metnin mürekkebi kurumadan İsveç ve Finlandiya başbakanları, "Mahkeme kararı olmadan kimseyi iade etmeyiz" dediler.

Yani, protesto yürüyüşü yapanları "fikir özgürlüğü" olarak gördüklerini söylediler.

Ve "Biz hukuk devletiyiz. Adam öldürdüklerini kanıtlayın" dediler.

Aynen yıllardır Almanya ve birçok AB ülkesinin dediği gibi...



YUNANİSTAN, 23 YIL ÖNCE AB’YE NASIL ŞANTAJ YAPTI?

Madrid’deki uzlaşma, bana, 23 yıl önce, Türkiye’nin adaylık pazarlığının yapıldığı Helsinki’deki AB Zirvesi'ni hatırlattı.

O sırada Hürriyet’in Atina Temsilcisiydim.

Yunan Başbakanı Kostas Simitis’in uçağıyla gitmiştim Helsinki’deki zirveye...

AB, Sovyetlerin dağılmasının ardından, Doğu Bloku ülkelerini üye almak istiyordu.

Simitis ise Türkiye’nin adaylığına onay vermek için, AB’nin genişlemesini veto ediyordu.

Yani AB’ye şantaj yapıyordu.

Sonunda, 10 Aralık 1999’un gece yarısı AB liderleri bir metni üzerinde uzlaştılar.

Karlar altındaki Helsinki’den bir uçak havalandığı zaman, nefesimizi tutup beklemeye başladık.

O gece, AB Dönem Başkanı Finlandiya'nın Başbakanı Pavoo Lipponen, Başbakan Bülent Ecevit'e 16 satırlık bir mektup gönderdi.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le Başbakan Ecevit, o gece Türkiye’nin 100 yıllık, Avrupa’yla bütünleşme stratejisini sürdürme kararı aldılar.

Ecevit, sabaha karşı, gazeteci ordusunun karşısına çıkıp, "Lipponen bana gönderdiği mektupla güvence verdi. Diğer adaylarla eşit koşullardaki adaylığı kabul ediyoruz" dedi...

Ancak, mektubun mürekkebi kurumadan Simitis, "AB’yi bağlamaz" diye açıklama yapmaz mı!

Türkiye, 2002’de Erdoğan Başbakan oluncaya kadar, "Sözünüzü tutun" diye AB’ye baskı yaptı...

Erdoğan Başbakan olunca ise bildiğimiz hikâye!

Erdoğan, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs çözüm planını, "koşulsuz" kabul ediverdi...

Kıbrıs’taki referandumda da Türkler planı kabul etti. Rumlar reddetti.

AB, Rumları üye yapıverdi. Erdoğan aldatılmıştı.

Ben, Türkiye’ye oynanan kirli oyunun peşini bırakmadım.

2008’de eski Başbakan Lipponen’le Helsinki’de söyleşi yaptım.

Lipponen dürüsttü, "Mektup AB mektubuydu. Herkes kabul etti. Simitis kabul etmeseydi gönderemezdim. Evet, siyasi açıdan AB'yi bağladı" dedi.

Ancak neye yarar!

İş işten geçmiş oldu.

BIDEN, MAZLUM KOBANİ’Yİ Mİ VERECEK?

Madrid Zirvesi'ne gelirsek, Erdoğan esas pazarlığı, Biden’la yapmaya çalıştı. Ancak başaramadı. Neden mi?

İŞİD’le savaşmak için, Suriye’deki de facto Kürt özerk yönetimini destekleyen Biden, YPG ve PYD’nin PKK’nın uzantısı olduğunu kabul etti mi?

Ya da İTÜ mezun olan, Suriye Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) eş Başkanı Salih Müslim’i veya Öcalan’ın "manevi oğlum" dediği, PYD Komutanı Mazlum Kobani’yi İmralı’ya gönderecek mi?

Aynen, 1999’da Öcalan’ı Nairobi’deki Yunan Büyükelçiliği'nde bulup Türkiye’ye teslim ettiği gibi?

Ya da Türkiye’yi F-35 projesine geri mi alacak?

Hayır... Hiçbiri konuşulmadı bile...

Biden, sadece Türkiye’nin istediği, F-16’ların onaylanması için Kongre’de çaba göstereceğini söyledi.

Başarı şansı ise yok gibi...

Çünkü 48 yıl önce, Türkiye’ye silah ambargosu uygulanan ABD’yle Türkiye arasındaki kriz çok daha ciddi boyutlarda da ondan...

O zaman soğuk savaş sürdüğü için Türkiye’deki Amerikan üsleri hayatiydi...

Tek sorun, Türkiye’nin, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını önlemek için yaptığı askeri harekâttı.

Ayrıca Türkiye de tüm sorunlarına rağmen, güçlü ve saygındı.

Başbakan Süleyman Demirel, Türkiye’deki Amerikan üslerini kapatıverdi...

Başkan Jimmy Carter ise Kongre'de ağırlığını koyup silah ambargosu kaldırttı.

Demirel, yine de üsleri eski statüleriyle açmadı.

O günlerdeki pazarlıkları yakından izledim.

Demirel ve Çağlayangil, Genelkurmay ve Dışişleri'yle çok yakın çalıştılar.

29 Mart 1980’de imzalanan yeni bir anlaşmayla (SEİA) Amerikan üsleri TSK’nın komutasına geçti...

Ya şimdi?

ABD’yle pazarlıkları, Erdoğan’ın sağ kolu İbrahim Kalın yapıyor.

Biden’la görüşmelerdeki tercümanlığı ise Merve Kavakçı’nın kızı!

Kongre'deki durum ise vahim...

Üyeleri arasında Türkiye’nin NATO’dan atılmasını isteyenler bile var.

Hem de S-400 füzelerini hangarlara kaldırdığımız halde!

MADRİD ZİRVESİ'NDE NE KAZANDIK?

Peki, "NATO Zirvesi'nde ne kazandık?" derseniz...

Erdoğan’ın deyimiyle, "İlk kez, PKK/PYD/YPG ve FETÖ" NATO'nun yazılı kayıtlarına girdi.

Peki ya İsveç ve Finlandiya, PKK’lıları vermezse ne olacak ?

Erdoğan, "O zaman, TBMM’de üyeliklerini onaylamayız" dedi.

"Erdoğan liderliğindeki Türkiye’ye 'hasta adam' diye bakan, Batı ittifakına karşı Türkiye’nin bu kozu kullanma gücü var mı?" derseniz...

Bence yok gibi...

Ancak ilk seçimde demokrasi ve hukuk devleti yolu açılırsa, Türkiye yeniden gücüne ve saygınlığına kavuşabilir.

PKK’lıların iadesine gelince, AKP’lilerin "eski" diye aşağıladıkları Türkiye’ye, Öcalan’ı ABD’nin nasıl verdiğini hatırlayalım.

Onu da daha sonra anlatacağım.

Hem de Atina’da da yaşadıklarımla...