Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, parti teşkilatına 1 Haziran'ı işaret etti “sahaya çıkın” dedi ve seçim kazanı kaynamaya başladı.
Ülkenin içinde olduğu ağır ekonomik kriz, Atatürk Havaalanı'nın yıkılması, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine veto kararı, SADAT meselesi, doların yükselmesi gündemin sıcak başlıkları ancak Suriyeli sığınmacılar ve kaçak göçmenler, önümüzdeki seçim sürecinin en kritik meselesi olacak gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son üç ay içinde birbiriyle tamamen çelişen açıklamalarıyla kendi seçmeninin kafasını bile karıştırdı!
İktidar medyası, bu açıklamalar üzerinden keskin manevralarla vaziyeti idare etmeye çalışsa da muhalefetin, sığınmacılar ve kaçak göçmenlere ilişkin kamuoyunda son dönemde giderek artmakta olan hassasiyet üzerinden geliştirdiği söylemle, ciddi bir psikolojik üstünlük elde ettiği ortada.
Özellikle, Ramazan Bayramı süresince başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde ortaya çıkan görüntüler özellikle sosyal medyada aldı yürüdü.
Kamuoyundaki hassasiyete ilişkin tartışmalara bu yazıda girmeyelim ama Türkiye'nin bugün itibarıyla dünyada en fazla sayıda göçmene ev sahipliği yaptığı, BM'nin 15 Temmuz 2019 tarihli raporunda ise yabancı terörist ve savaşçıların en yoğun toplandıkları iki bölgeden birinin Türkiye'ye 130 kilometre sınırı olan İdlib olduğunun belirtildiği notunu düşelim. Diğerinin de Afganistan olduğunu söyleyelim!
Suriyeliler ve kaçak göçmenler kalsın mı gitsin mi tartışmasının, ensar-muhacir söyleminden ırkçılık ve yabancı düşmanlığı suçlamalarına kadar geniş bir yelpazeye yayılması meseleyi daha hassas bir noktaya taşıdı.
Bugün itibarıyla kim, “Suriyelileri evlerine göndereceğiz, Afganistan'dan, Pakistan'dan gelen kaçak göçmenlerin girişine izin vermeyeceğiz. Burada kaçak olarak kalanları sınır dışı edeceğiz” derse ve kamuoyunu bu konuda ikna ederse seçimde belli bir avantaj elde edecekmiş gibi görünüyor!
Meselenin diğer yanında ise Avrupa Birliği (AB) var.
Başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkeleri, sığınmacıların Türkiye'de kalması yönünde yoğun çaba içinde.
Kesenin ağzını açmakta tereddüt ettikleri de söylenemez!
1999 yılı sonunda Türkiye'ye tanınan tam üyelik adaylığı statüsü sonrasında Ankara'ya verilen ev ödevlerinin tamamına yakını, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi kritik konu başlıkları üzerineyken, aradan geçen yirmi küsur yılda Ankara-Brüksel arasında masada olan kayda değer konu başlığı olarak sadece sığınmacılar ve kaçak göçmenler kaldı.
Avrupa Birliği, Türkiye'deki hukuksuzlara, insan hakları ihlallerine, demokrasinin fiilen askıya alınmış olmasına gözünü neredeyse kapatmış durumda.
Yeter ki, Avrupa'ya yönelik bir göçmen akını daha başlamasın!
Bu durum, bir süre öncesine kadar Erdoğan'ın elini güçlendiriyordu. Avrupa'dan gelen destek, Erdoğan'ın iç politikada çok daha rahat hareket edebilmesinin önünü açıyordu.
Ancak, küresel salgın sonrası Türkiye'nin içine girdiği ekonomik kriz, koşulların hızla değişmesine neden oldu.
Burada kısa bir parantezle, 2015 yılında Almanya'nın bir önceki Başbakanı Angela Merkel'in, Erdoğan'ın olumsuz etkilenmemesi için AB'nin Türkiye İlerleme Raporu'nun seçim sonrasına ertelenmesini sağlamış olduğu belirtelim!
Kamuoyunda, sığınmacılar ve kaçak göçmenler aleyhine esmeye başlayan rüzgarın giderek şiddetlenmesi, Erdoğan'ı şimdiden sıkıntıya sokmuş olmalı ki, “Suriyeli kardeşlerimiz burada kalacak” minvalinde yaptığı açıklamanın hemen sonrasında parti sözcüsü Ömer Çelik, farklı ifadelerle sığınmacıların ülkelerine dönüşü için çalışma yaptıklarını dile getirmek zorunda kaldı.
Öte yandan, Külliye'nin güdümündeki basın organlarına bakınca, son günlerde, Suriyelilerin evlerine dönmekte olduğu, suça karışmış sığınmacıların vatandaşlık taleplerinin yeniden gözden geçirildiği minvalinde çok sayıda haber, yorum görmek mümkün.
Bunlar bize, iktidarın sığınmacılar ve kaçak göçmenler konusunda daha öncekine göre daha farklı bir rota belirleme arayışında olduğunu gösteriyor!
Aslında Erdoğan için hesap son derece basit. Hangi söylem kendisini iktidarda tutacaksa, o söylem üzerinden yürüyecek.
Sığınmacıların ve kaçak göçmenlerin Türkiye'de kalması karşılığında Avrupa Birliği'nden estirilen olumlu, ılımlı rüzgarlarla, gelecek mali yardımların yaratacağı kısa süreli ekonomik rahatlama mı kendi tabanını tahkim etmesinde ve seçmen tabanındaki çözülmenin önüne geçmesinde etkili olacak, yoksa kamuoyundaki hassasiyeti giderme adına “Suriyeli kardeşlerimizin dönüşleri için gerekli çalışmaları yapıyoruz” söylemi mi..?
Bunu şimdiden söylemek zor!
Ankara'da bu konunun seçimlerde giderek belirleyici duruma gelmesinin Saray'da ciddi bir mesele olarak algılandığı ve Erdoğan'ın talimatıyla A, B ve C planları üzerinde çalışıldığı konuşuluyor. Ayrıca, buraya konunun uluslararası hukuk boyutunun yeniden ve ayrıntılı olarak masaya yatırıldığı notunu ekleyelim.
Brüksel'den Ankara'ya yansıyanlara kulak kabarttığımızdaysa Avrupa Birliği'nin sığınmacılar ve kaçak göçmenler konusunda Erdoğan'a fazlasıyla güvenmekte olduğunu görüyoruz.
Brüksel'deki karar alıcılar, Erdoğan'ın kapıları kolay kolay açmayacağını, göçmenleri bir şekilde Türkiye'de tutacağını düşünüyorlar.
Aynı şekilde, çok seslendirilmese de genel kanı, seçimden sonra Erdoğan'ın iktidarını koruyacağı yönünde.
Yani Brüksel'den bakınca sığınmacılar ve kaçak göçmenler meselesi, Türkiye'deki seçimlerde belirleyici olmayacak!
Kamuoyundaki hassasiyetin geçici olduğunu düşünüyorlar.
Yine de göçmenlerin Türkiye'de kalması için çalışan, çaba gösteren sivil toplum örgütleri, vakıflar, dernekler, akademisyenler ve gazetecilere yönelik desteği arttırmakta kararlılar.
Yani, anlıyoruz ki, Avrupa Birliği işini şansa bırakmak istemiyor.
Diğer yandan Brüksel, muhalefetin de göçmen politikasını yakın takipte tutuyor.
Genel kanı, muhalefet partileri arasında ortak, güçlü ve inandırıcı bir göçmen politikası olmamasının Erdoğan'a avantaj sağladığı yönünde.
Son bir kulis bilgisi daha ekleyip, ilk yazımızın sonuna noktayı koyalım. Son dönemde göçmenlerin başta uyuşturucu ve insan kaçakçılığı olmak üzere organize suçlara karışma oranının hızla artması, bunun giderek görünür olması ve göçmenlerle ilişkili kriminal olayların öngörülen eşiği zorlaması üzerine önde gelen Avrupa başkentlerinde Türkiye'yle işbirliğini de öngören bir süreç başlatılması kararı alınmış. Ancak, meselenin ucu Türkiye'de bazı kritik noktalara dokunmaya başlayınca, hızla devreye girenler olmuş, “seçim öncesi büyük bir sarsıntıya sebep vermemek adına” çalışmalar -şimdilik- askıya alınmış.
Görünen o ki, seçime kadar diplomasi alacakaranlıkta devam edecek!
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply