Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

6’lı Masa'nın Liderlerine Açık Mektup

Ali Arif Aktürk

Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU,

Sayın Ali BABACAN,

Sayın Gültekin UYSAL,

Sayın Ahmet DAVUTOĞLU,

Sayın Meral AKŞENER,

Sayın Temel KARAMOLLAOĞLU,

(Partilerin alfabetik isim sırasına göre)

Profesyonel bir politikacı değilim. Ülke sevdalısı, kendimi vatanperver olarak niteleyen, vatanım için, yaşadığım bu topraklar için, beni var eden bu toplum için aklım, bilgim yettiğince ulaşabildiğim ortamlarda enerji başta olmak üzere bildiğim konularda görüşlerimi dile getirmeye çalışıyorum.

Demokrat Parti Genel İdare Kurulu üyesiyim. 28 Kasım 2022 tarihinde bizim partimizde, bizim misafirimiz olarak Altılı Masa toplantısını yapacaksınız. Sizi seve seve misafir etmek bize mutluluk verecek. Lakin ülkesini seven bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının yüz yıl önce kurduğu bu ülkenin 2023’te bir yol ayrımında olduğunun inancı ile naçizane bir öneride bulunmak istiyorum.

Tanımaktan çok mutlu olduğum ve vefatından önce zaman zaman görüşüp değerli tecrübelerinden faydalandığım merhum Başbakan Sayın Mesut Yılmaz’ın kendi ağzından da dinlediğim hikayelerden birisi de 1991 seçimleridir. 1991 seçimlerinde Mesut Yılmaz’ın liderliğindeki ANAP, ünlü Fransız reklamcı Jacgues Séguéla ile çalışmıştı. Bu seçimler yapıldığında 26 yaşında daha birkaç yıllık bir mühendis olarak bir KİT’te çalışıyordum. O dönemki medya da Fransız reklamcının Séguéla’nın “Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin... O Beni Bir Genelevde Piyanist Sanıyor!” kitabından sürekli söz ediliyordu. O kitabı da o zaman alıp okumuştum. Hatta rahmetli annem bir keresinde bu kitabı masanın üzerinde gördüğünde başlığındaki esprisini anlamayıp böyle kötü kitaplar okuma diye uyarmıştı. Séguéla, Mesut Bey'e seçim kazandıramamıştı. Belki de seçim kampanyasında Türk toplumunu tanımamasının da etkisi olmuştu. Ancak Séguéla’nın politik kampanyalar ve toplum-lider ilişkisi ile ilgili olarak çok yararlı ve isabetli gördüğüm 10 öğüdü vardı. Bu öğütleri sizlerle kendi görüşlerimi de katarak paylaşacağım.

1. Seçimleri ideoloji değil, liderler kazanır.

2017 yılında, 12 Eylül’ün tesis ettiği ve birçok eksiklikleri olan parlamenter sistemi kaldırdık. Yerine kuvvetler ayrımını neredeyse ortadan kaldırıp “güçlendirilmiş” bir başkanlık sistemini ülkemize getirdik. Bu aşırı “güçlendirilmiş” başkanlık sistemi ile Osmanlı döneminde padişahta bile olmayan yetkilerle merkezi bir piramit kurduk ve piramidin en tepesindeki kişiye inanılmaz ve sürdürülemez yetkiler verdik.

Niçin sürdürülemez diyorum? Basit bir örneğini vereyim. 4 Kasım 2022 tarihli Resmi Gazete’de Türkiye Varlık Fonu’nun bir iştiraki olan BOTAŞ’ta daha önce BOTAŞ Genel Müdürü’nün imzası ile yapılan bölge müdürlüğü makamına artık Cumhurbaşkanı imzası ile atama yapılmıştır. Ticari esaslarla yönetimi gereken BOTAŞ’ta bir genel müdürün kendi ekibini bile oluşturamaması, bu yazıyı okuyanların üzerinde düşünmesi gereken bir konudur. Bir KİT’teki bu makam daha önce genel müdürün tercihi ve imzası ile atama yapılıyordu. Şimdi bunun gibi binlerce atamayı düşünün. Hal böyle olunca Türkiye’de bu sistemin objektif yönetişim kriterlerinde yönetilmesi imkansızdır. Bu kadar ağır bir yükü bir insanın kaldırması da imkansızdır. Bu kadar merkeziyetçi bir sistemde o makama oturacak ismin kişiliği çok büyük önem kazanıyor.

Her neyse bu yazının konusu yönetişimin değerlendirilmesi değil. Önümüzdeki seçimlerde, 2017 yılında getirilen Cumhurbaşkanlığı sisteminin kuralları içerisinde iktidara gelip plan, program, politikalar doğrultusunda gerekli değişimi yapmaya çalışılacaktır.

Ülke artık seçim sathı mailine girmiştir. Artık Altılı Masa'nın yaklaşık 9 aydır sürekli toplanıp 1-2 sayfalık kamuoyunun hiç dikkatini çekmeyen basın bildirileri ile toplumun beklentilerinden uzaklaşılması çok yanlış bir stratejidir. Mevcut cumhurbaşkanlığı sisteminde seçmenin önüne götürülecek ürün “LİDER”dir. Lideri, yani ürünü seçmene, kamuoyuna anlatırken ideolojisi, programı, politikaları gibi hususlar ürünün, yani liderin pazarlama özellikleridir. Şimdi toplumsal olaylara pazarlama stratejisi gibi yaklaşılamaz diyenleri de duyuyorum ama durum maalesef böyledir. Toplumun beklentisi artık umut yaratacak bir liderin çıkmasıdır. Toplum öylesine bir beklenti içindedir ki düştüğü ve boğulmak üzere olduğu denizde kendisine can simidi olabilecek isimleri programlarına bile bakmadan aramaktadır. Bunun en bariz örneği de son yerel seçimlerde Sayın Kılıçdaroğlu’nun öne çıkarması ile seçilmiş olan İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye başkanlarının İstanbul, Ankara gibi illerin dışında, taşrada Anadolu’nun küçük ilçe ve köylerinde bile o ilçe ya da köyü ilgilendiren bir yerel politikası olmamasına rağmen isimlerinin gündeme gelmesidir. Toplum artık bir lider beklemektedir. Bunu bu iki isimden birisinin aday olarak belirlenmesi olarak yazmadım. Sadece artık toplumun büyük beklentisinin her kim ya da kimler aday olacak ise ortaya çıkıp o isim üzerinden seçimi kazanacak bir “liderin” yaratılmasıdır. Seçimlere (eğer zamanında yapılırsa) 160-180 gün gibi bir süre kalmış iken halen ortada “ürünün” yani “liderin” olmaması bu hayati seçimi kaybetmek anlamına gelir. Her kim ki “lider” adayı olarak çıkacaksa, gerek masada oturan sizlerden gerekse de dışarıdan bir an önce ortaya konulması gerekmektedir. Bu ürünün yani liderin, 2023’te Türkiye’yi yönetecek, ülkenin sorunlarını çözecek bir “LİDER” olduğunu Altılı Masa'daki tüm partilerin “topyekûn” teşkilatları ile birlikte topluma anlatmak gerekiyor. Bunun içinde artık süre tamamlanmıştır. 28 Kasım 2022 tarihinde siz Sayın Genel Başkanlar ya "Ortak lider adayımız şudur" diye açıklayıp onun etrafında hep birlikte kilitlenin ya da bizler mensubu bulunduğumuz siyasi partilerin liderleri olarak münferit olarak adayız deyip yolumuza devam edelim. Bu lider tartışmasını daha fazla ağızda sakız yapmadan bitirmek gerekiyor.

Unutmayın seçimi “LİDERLER” kazanır. Eğer bu ittifaktan isim çıkacaksa bir an önce çıkmalı ve tüm partiler liderleri ile birlikte, teşkilatları ile birlikte tek liderin önderliğinde hedefe doğru gitmelidir. Ülkede yangın varken meleklerin cinsiyetini tartışmak, saç taramaya devam etmek mevcut iktidarın çeyrek yüz yıla imzasını atmasına rıza göstermek demektir.

2. Seçimlerde geçmiş için değil, gelecek için oy verilir.

Ülkemiz ve dünya çok zor bir dönemden geçmektedir. Küresel bir enerji ve gıda krizi yine küresel bir yüksek enflasyon ve durgunluk ile birlikte devam etmektedir. Belki de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tesis edilen Bretton Woods sistemi, para sistemi bile değişmektedir. Ortaya çıkacak yeni lider artık geçmiş 20 yılı eleştirerek değil, geleceğe umut olmak için toplumun karşısına çıkmalıdır. Özellikle bu seçimlerde ilk kez oy kullanacak ve tüm hayatı AKP dönemi ile geçmiş genç seçmene yeni bir gelecek, bir değişim, bir umudu anlatıp hayallerini gerçekleştirebileceği bir ülke, bir toplum mesajı vermemiz gerekiyor. Geçmişte yapılmış usulsüz, yolsuz her türlü işlemin hesabı gelecek nesiller için adil yargı önünde sorulmalıdır. Devri sabık gerekiyorsa yapılmalıdır ama bunun zamanı seçimleri kazandıktan sonra, yargıya güveni tesis ettikten sonra adil Türk yargısı önünde yapılmalıdır. Toplumun şu anda önceliği umut ve gelecek yarınlardır.

3. Oy, umut için verilir, program için değil.

8-9 aydır güçlendirilmiş parlamenter sistemi konuşuyoruz. Bunun programını yapıyoruz. Ama toplum ve seçmen için, oy kullanacak yığınlar için sistem tartışması çok da gündeminde değil. Onlar için hayatını idame ettirmesi, evine ekmeğini götürmek, evinde kazanın kaynaması, ekonomisinin öngörülebilir şekilde sürdürülebilir olması ve barış içinde, huzur içinde bir yaşam önemli. Bunun için artık bizim topluma bir umut vermemiz gerekiyor, program değil. Programlar, stratejik planlar teknokratların, bürokratların işidir. Onlar yine yazılır, çizilir ve ortaya konur. Kesinlikle yapılmalıdır da. Ama toplum bir an önce umut beklemektedir. Pek tabiidir ki iktidara gelince bir yol haritası, stratejik plan ve programın hazır olması gerekmektedir. Ancak bu işin mutfağıdır. Aday belli olduktan sonra da bu hususlar kaleme alınıp tamamlanabilir.

4. Seçim, siyasal olmaktan öte psikolojik bir olaydır.

Altılı Masa'da bulunan bütün siyasi partiler ve Türkiye’de geçmişte ve halen mevcut tüm siyasi partilerin amacı, kendi dünya görüşleri çerçevesinde siyaset yapmaktır. Ancak sandık başına gidip 1 metrekarelik alanda oy mührünü vuracak seçmenin o anki durumu tümüyle içinde bulunduğu haleti ruhiye ile vicdanı ile ilintilidir. Bu nedenle liderin seçmenin ruhuna dokunması, psikolojisini etkilemesi gerekmektedir. Bunun içinde önümüzdeki kalan az zamanda liderin her bir seçmene bir şekilde ulaşıyor olması ve etkileyebilmesi gerekmektedir. Boşa geçirilen gün sayısı seçmene ulaşılabilirliği azaltmaktadır. Altılı Masa'daki siyasi partilerin siyasi çizgilerindeki farklılığı da göz önüne aldığımızda izlenmesi gereken yol, siyasi mesaj ve yaklaşımlardan çok seçmenin duygularına, ailesine, çoluk ve çocuğuna ve gelecek hayallerine dokunmaktır.

5. Devlet adamı olmak isteyen her siyasetçi kendi efsanesini geliştirmelidir.

Her ne kadar “seçilebilecek aday” diye bir sıfatta kullansak özellikle mevcut sistemde bizim ortaya koyacağımız liderin Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil edecek, 85 milyonun hepsini kucaklayacak, topluma rol model olacaktır. Devlet adamı olarak her yiğidin bir yoğurt yiyişi olur özdeyişinden yola çıkarak kendi karakterini de toplumu rahatsız etmeden, ayrıştırmadan tarihe mal olacak şekilde yansıtması gerekmektedir. Zira bu dönem o “liderin” ismi ile anılacaktır. Artık toplumun daha fazla ayrışma lüksü kalmamıştır. Toplumu ayrıştırıp, kendi saflarını sıklaştırma politikaları artık ülkenin bekası için risk oluşturmaya başlamıştır. Seçilecek aday tanımı son derece yanlış bir tanımdır. Cem Yılmaz da seçilebilecek bir aday ismidir. Doğru tanım süreci sonuna kadar götürebilecek, fırtına da gemiyi limana zararsız yanaştıracak bir devlet adamı seçmektir.

6. Lider, bağımsız kişiliğini vurgulamalıdır.

Belki de liderlerin toplandığı Altılı Masa'dan bir üst, bir supreme “liderin” çıkması 8-9 aylık süreçteki en büyük zorluktur. Ancak 2017’de getirilen sistemin en zor kısmı da %50+1’den dolayı koalisyonu ex-ante yani önceden kurma gereksinimidir. Altılı Masa için fiili olarak bir nev’i koalisyon görüşmeleri olsa da mevcut sistemde icranın başı olarak olağanüstü yetkili tek bir Cumhurbaşkanı seçilecek olması işi zora sokmaktadır. Bu sistemle seçime girilecek olmasından dolayı Altılı Masa'daki liderler isteseler de istemeseler de tek bir liderin etrafında kilitlenmek ve onun da bağımsız kişiliğini kabul etmek zorundadırlar. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yıldır başarısının en önemli sırrı da topluma hissettirdiği bağımsız kişilik algısıdır.

Ayrıca bu sistemin zoraki getirdiği bir ex-ante koalisyon olacağı için koalisyonu kuran liderinde doğal olarak koalisyon içinde bulunan en büyük partinin liderinin olmasından doğal da başka bir şey olamaz. Bunun topluma çok iyi anlatılması gerekmektedir. Toplumu piyangodan çıkacak herhangi bir ismin tartışılmasının da abes olduğu anlatılmalıdır.

7. Devlet adamı, ülkesinin yapısını yansıtmalı, bugünden yarını temsil etmelidir.

Altılı Masa'nın görüşmeleri sonucu konsensüs ile ortaya çıkacak liderin tüm koalisyon paydaşları ile birlikte seçimlerde kazanıp ülkenin cumhurbaşkanı, yürütmenin başı olacak liderde başta temsil ettiği koalisyonun yapısı olmak üzere toplumun her kesimini temsil ettiğinin farkında olarak ülkenin restorasyonu ile birlikte geleceği, yarınları temsil etmelidir. Altılı Masa'da farklı siyasi görüşleri de kucaklayan, geçmişte Turgut Özal’ın ANAP ile yaptığı şekilde tüm eğilimleri toplumsal koalisyonda birleştirmelidir. Buna ülkenin sağcısı, solcusu, Türkmeni, Kürdü, Çerkezi, Boşnağı, Karadenizlisi yani kısaca herkesi birleştirmelidir.

8. Lider, ülke içi imajı kadar dış imajına da önem vermeli ve onu geliştirmelidir.

Ülke seçim sathı mailine girmiştir. Ortaya çıkacak lider ekibi ile birlikte seçimler öncesi dünyaya oluşturdukları koalisyonun önemli mesajlarını vermelidir. Bir an önce birlikte yaratılacak sinerji ile birlikte önemli başkentleri, uluslararası kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütlerini ziyaret edip koalisyon programını anlatıp dış politika alanında ve ekonomi alanında uluslararası topluma kendisini, ekibini, politikalarını vakit kaybetmeden anlatmalıdır.

9. Seçimi lider kazanır ama yalnız olmadığını da unutmamalıdır. Politika dışı ilişkilerine de önem vermelidir.

Altılı Masa'da lider belirlendikten sonra masanın tüm paydaşları teşkilatları ile birlikte, ekipleri ile birlikte Millet İttifakı'nın tek liderine tüm desteğini vermelidir. Ayrıca liderle birlikte özellikle kabinesi ve kilit bürokrat isimleri de belirlenmeli ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Bu takımın dış politika ve ekonomi ile ilgili isimleri ivedilikle dünya kamuoyuna ve başkentlere dış politikalarının temel prensiplerini anlatmalıdır. Lider ivedilikle de tüm takımını da seçmene ve tüm dünyaya açıklamalıdır.

10. Zamana zaman tanımak gerekir. Lider, orta ve uzun vadeli düşünmeli ve bunları yansıtabilmelidir.

2020’li yıllarda değişen dünya konjonktürü ile birlikte çevremiz ve bölge ülkelerle, dünya ekonomi sistemi ve tüm bunların ötesinde ülkemizin başta yargı olmak üzere tüm yasama ve yürütme organlarındaki restorasyon ihtiyacı nedeniyle seçilecek lider ekibi ile birlikte kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini ortaya koyup yansıtabilmeli ve 2028 yılındaki seçimlerde hem 5 yılın muhasebesini hem de 2035’e kadar ki stratejik planlarını da şimdiden ortaya koymalıdır.

Séguéla’nın 10 başlıkta ortaya koyduğu prensipleri kendi görüşlerimi de katarak sizlere yazma ihtiyacı duydum. Aylardır bir araya gelip yaptığınız bir ex-ante (yani seçimler öncesi) koalisyon görüşmesidir. Koalisyon görüşmesinde liderin kim olacağı da baştan bellidir. En büyük partinin lideri koalisyonun lideri yani cumhurbaşkanı adayı olur. “Seçilecek adaydır”, “o isim seçilemez” tartışmaları, dışardan isim arama tartışmaları beyhudedir. Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş gibi işlerini düzgün yapan büyükşehir belediye başkanlarının, yapay “seçilebilecek aday” tasvirleri ile ortaya çıkmasının da anlamı yoktur. Eğer o masaya millet koalisyonunu kurmak için, Millet İttifakı'nı kurmak için oturuldu ise yapılması gereken koalisyon şartlarının ve protokolünün müzakeresidir. Artık koalisyon lideri, cumhurbaşkanı adayı tartışmasının kamuoyunda gündeminden kaldırılması ve tek bir ağızdan, yaratılacak sinerji ile hedefe odaklanılmalıdır. Eğer ex-ante koalisyonda anlaşamayan, hem fikir olmayan bir parti ya da lider varsa da masadan kalkmalı ve partisi ile birlikte kendi yoluna gitmelidir.

Umarım 28 Kasım 2022 tarihinde Demokrat Parti ev sahipliğindeki toplantıda koalisyonumuzun lideri ve adayı, aramızdaki en büyük partinin lideridir diye açıklayıp koalisyonun diğer ana prensipleri konusunda çalışmalar tamamlandıkça kamuoyuna açıklanacaktır diyebilirsiniz. Aksi takdirde tren kaçmaktadır. Unutmayın ülkedeki yangın şiddetlenerek devam ediyor. Bu yangında saçını taramaya devam edenin gelecek nesillere söyleyecek bir sözü olmaz.