Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Kültür

Alper Sezener

Okumuş, yazmış, sözü dinlenilen ve iddialarına itimat edilen kişiye “kültürlü biri” denir.

Farklı coğrafyalarda yaşayan insan topluluklarının kendilerine has “kültürleri” olduğu düşünülür.

“Türk Kültürü”, “Arap Kültürü”, “Batı Kültürü” gibi tanımlamalar yoluyla farklı toplumların biricik sosyal, ekonomik, bilişsel, sanatsal vb. özellikleri sınıflandırılır.

Toplumların kendine özgü beşerî ürünlerinden bahsederken onların “kültürel” özelliklerinin dikkate alınması gerektiği ifade edilir.

İnsanların aşina olmadığı eğitim, gelenek, görenek ve ahlak biçimlerine sahip bir grup ya da topluluğun bir üyesi olmaları durumunda, uyum sağlamada çektikleri zorluğu anlatmak için “kültür şoku” ifadesi kullanılır.

Bir toplumun, kendi içindeki azınlık kültürü genellikle baskı yoluyla kendine benzetmesi “kültürel asimilasyon”dur.

Eski zamanlardan kalma değerli yapı ve yapıtlar ise “kültürel miras” olarak tanımlanır.

Hatta, biyolojide mikropların ya da benzeri mikroorganizmaların belirli çevresel koşullar sonucu çoğalmasına da kültür denildiğini işitmişizdir.

“Kültür mantarı” bir tür mantar çeşididir.

Dahası, alt kültür, monokültür, kültür turu, kültür varlığı vb. kelimelerin de dilimizde ayrı bir kullanım yeri olduğu da bilinir.

*

Yukarıda işaret etmeye çalıştığım gibi, çeşitli kullanım şekilleri ve anlamı olan “kültür” kelimesi daha yakından anlaşılmayı hak ediyor.

O halde, “kültür” kelimesi ve kavramsal içeriğine daha yakından bakıp onu anlamaya çalışalım.

Nişanyan Sözlüğü’ne göre, “kültür”; ekip biçme, tarım, üretim; terbiye, eğitim ve bir toplumun (eğitim yoluyla elde edilen) töre ve simgeleri anlamına gelen Fransızca ve İngilizce “culture” kelimesinden alıntıdır. Bu sözcük Latince aynı anlama gelen cultura sözcüğünden alıntıdır.

Kelimenin Latince kökeni “colere” ise, ekip biçmek, toprak işlemek fiiline dayanır ve “(t)ura” ekiyle türetilmiştir.

Ziya Gökalp’e göre, Fransızca “kültür” kelimesinin iki ayrı manası vardır. Bu manalardan birini 'hars', diğerini 'tezhip' tabiriyle tercüme ederiz.

Türk Dil Kurumu’na göre, geniş anlamı açısından isim olarak birden çok tanımı vardır:

Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü; hars, ekin olarak tanımlanmıştır.

Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü

Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi

Bireyin kazandığı bilgi

Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme (biyoloji)

*

Diğer yandan, insan ve onun kültürel çeşitliliğini anlamaya, tanımaya ve üstünde düşünmeye odaklanmış apayrı bir bilim dalı olduğunun da altını çizmek gerek.

Bu bilim dalı, bilindiği üzere “antropoloji”dir.

Antropoloji eski Yunanca “anthropos” yani “insan” ve “logia” yani “bilgi, bilim” kelimelerinden türetilmiştir.

Bir bilim olarak antropolojinin insanın biyolojik çeşitliliği, insan ve toplulukların maddi ve manevi ürünleri ve dolayısıyla kültürünü araştırma ve anlamaya yöneldiğini söyleyebiliriz.

Dolayısıyla, biyoloji/fizyoloji, arkeoloji, filoloji, tarih, psikoloji, sosyoloji ve felsefenin kesişme noktasında antropoloji, disiplinler arası bir alan olarak “kültür” meselesini tüm yönleriyle incelemeyi amaç edinir.

Bu çerçeveden bakıldığında, insan ve onun kültürü, insan çeşitliliğine paralel olarak ortaya çıkan, zaman içinde etkileşen, iç ya da dış etkilerle değişen ve çevresini de değişime zorlayan “kültürler” antropolojinin ana disiplinlerinden biri olan sosyal antropolojinin de konusu ve sorunudur.

Dolayısıyla sosyal antropologlar, kültür kavramı ve onun insan yaşamındaki yeri üstüne çok detaylı araştırma ve çalışmalar yapmışlardır.

Kültür, tanımının geniş kapsamı itibarıyla zorlu bir kavramdır. Tarihsel süreç içinde çok farklı şekillerde tanımlanmıştır. Amerikalı sosyal antropologlar Kroeber (Alfred Kroeber, ünlü bilimkurgu yazarı Ursula K. Leguin’in babasıdır) ve Kluckhohn (1952) meşhur eserleri Kültür: Kavramların ve Tanımların Eleştirel Bir İncelemesi (Culture: A Crititical Review of Concepts and Definitions) aracılığıyla o zamana değin yapılmış 164 kültür tanımını incelemişlerdir.

İngiliz antropolog Edward B. Tylor (1832-1917), kültürün ilk antropolojik tanımını eseri İlkel Kültür (1871)’de önermiştir. Bugün, kültür tanımı denilince kapsayıcılığı açısından en fazla tercih edilen tanım Tylor’a aittir.

Tylor’a göre, “Kültür ya da uygarlık… toplumun bir üyesi olarak [insanın] kazandığı bilgi, inanç, sanat, ahlak, hukuk, gelenek ve diğer yetenek ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütündür.”

Antropolog Linton’a göre, “Kültür, bileşenleri belirli bir toplumun üyeleri tarafından paylaşılan ve aktarılan öğrenilmiş davranışların ve davranış sonuçlarının bir konfigürasyonudur.”

Sosyolog Parsons’a göre, "Kültür... kalıtsal olabilen, yani biyolojik genlerden bağımsız olarak nesilden nesile aktarılabilen, davranışa ve insan eyleminin ürünlerine ilişkin kalıplardan oluşur."

Karl Marx ise “kültür” tanımını yaparken onu, doğanın yarattıklarına karşı insanın yarattığı, meydana getirdiği her şey, olarak görür.

Görüleceği üzere kültürün kapsamlı ve derli toplu bir tanımına erişmek zor olduğu için, bazı antropologlar kültürün başat özelliklerini sınıflandırmayı tercih ederler. Kültürü kültür yapan temel özellikler söz konusu olduğunda şu özellikler ön plana çıkar:

Kültür sembollere dayanır,

Kültür öğrenilir,

Kültürler kaynaşır,

Kültürler etkileşir ve değişir.

*

Ayrıca, özellikle vurgulamak gerekir ki tek bir kültürden değil kültürlerden bahsedebiliriz.

Yani, içine doğulan toplumun maddi ve maddi olmayan tüm ögeleri biri diğerinden farklılık gösterdiği için tek tip, homojen bir yapı teşkil etmez.

Dolayısıyla her toplum ya da kültür kendine has ahlaki normlar, inanç örüntüleri, sembol ve simgeler yoluyla eylemde bulunur ve iletişim kurar.

Bu farklılaşmayı, modern ve modern öncesi daha eski toplumlarda ve daha çok küreselleşme sürecini içselleştirmiş günümüzün postmodern toplumlarında daha az görüyoruz.

Sonuçta, küreselleşme aracıyla batı merkezli kültürel yayılma, toplumları kültürel anlamda birbirine benzemeye zorlasa da bireysel, toplumsal ve kültürel farklar halen gözle görülür seviyedeler.

Kültürlerarası farklılıklardan kaynaklı yanlış anlaşılmalar, bir kültürün kendisini başka bir kültürden daha yukarıda, değerli ve ileri görmesi gibi durumlardan kaynaklı küresel çatışmalar ortada.

Bireysel açıdan da bu önemli bir durum. “Kültürlü insan” tanımı mesela.

Bilgi ve görgü sahibi insanı “kültürlü” görme eğilimindeyiz. Sonuçta, herkes belirli bir kültürün taşıyıcısı ve sahibi.

Burada asıl olan, anlatılmak istenen şey “bilgili insan”, “görgülü insan” olmalı, öyle değil mi?

Genel olarak kültür kelimesi, içine doğup yaşadığımız kültür ve diğer kültürler üstüne düşünelim.

Kültürel farklılıklar ve bireysel farklılıklar hakkındaki yargılarımızı gözden geçirelim.

İyi haftalar…


Yazımı karıştırılan kelimeler:

Arife: Doğru

Arefe: Yanlış

Azerbaycan: Doğru

Azerbeycan: Yanlış

Bilumum: Doğru

Bilimum: Yanlış

Jandarma: Doğru

Candarma: Yanlış

Dershane: Doğru

Dersane: Yanlış

Floresan: Doğru

Florasan: Yanlış