Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

İngiltere, grotesk hayâller ve boş "üstünlük kompleksi"

Özgür Çoban

İngiliz muhafazakârların "İkinci bir demir leydi olur" hayâliyle partiyi ve ülkeyi teslim ettikleri Liz Truss, "ikinci bir demir leydi" olamadı ama 45 gün ile en kısa başbakanlık yapan kişi olarak tarihe adını yazdırmayı başardı. Bu yönüyle İngilizler onu hiç unutmayacaklar. 

İngiltere, Truss ve Boris Johnson gibi politik bedenlerinde aşırı sağcı renkleri yoğun olarak barındıran ve faşizme kadar varan popülist söylemleri çekinmeden kullanabilen muhafazakâr politikacıların elinde tabiri caizse rezil oldu. Avrupa medyası Truss'ın istifasından bu yana keyfini çıkara çıkara İngilizlerle dalga geçiyor. Uzmanlardan tavsiye almamaları ve "her şeyi kendilerinin iyi bildiğine inanmaları" cahil aşırı sağcıların en bilinir özelliği. Bu türden politikacılar, sürekli alkışlanmak ve etrafındaki "yağcı" halkasını genişletmek için gerçekleşmesi imkânsız vaatlere ve aşırıcı söylemlere sıklıkla başvururlar. Truss'un vadettiği aşırı vergi indirimlerine piyasaların tepkisi, borcun sınırlarının varlığı ve sorumlu siyasetin ne kadar önemli bir şey olduğunu gösterdi İngilizlere. Halkın güvenini kaybeden bir siyasi partinin yönetme erki sona erer. Muhafazakârların içerisinde bulundukları durum tam olarak böyle ama bir kez de Rishi Sunak ile şanslarını denemek istiyorlar. 

Eski muhafazakâr Başbakan David Cameron, Brexit yanlılarının 2016'da zafer kazandığı referandumu hiç sorgulamadan kabul ettiğinden bu yana yaşanan dağılmaların ve çökmelerin son halkası oldu Liz Truss. Truss, partiyi ele geçirmek için kendisini neoliberalizmin yeni militanı olarak pazarladı ve sermaye için neleri riske edebileceğini; açıkladığı, sonrasında devamlı çark etmek zorunda kaldığı ekonomik programlarla gösterdi. 

Truss'ın düşüşü, yukarıda da vurguladığım gibi aynı zamanda Brexit referandumuyla başlayan, muhafazakârların elinde giderek kötüleşen bir siyasi krizin sonucudur. Bu süre zarfında gelen hükümetlerin tümünü muhafazakârlar yönetti ve sonuç ortada. Özellikle David Cameron istifa ettiğinden bu yana İngilizlerin yöneticilerine karşı sabrının çok daha hızlı tükendiğini görüyoruz. Parlamenter alanda yaşanan kaos, Avrupa karşıtı demagoji, grotesk olduğu kadar fırsatçı da olan Boris Johnson'ın iktidara erişimini sağlamıştı. Onu da koronavirüs salgınının zirvede olduğu zamanlarda düzenlenen çılgın ofis partilerindeki dans görüntüleri götürdü. Son olarak Truss, yalnızca parti yönetimi tarafından seçilen bir geçiş dönemi yöneticisinin, vatandaşların onayını almadan radikal bir program uygulayamayacağını göstermesi açısından oldukça öğretici oldu. 

Yaşanan bu karmaşa esasında, kendisini liberal demokrasinin ve modern piyasa ekonomisinin beşiği olarak gören bir ulusun üstünlük kompleksinin bir göstergesi aynı zamanda. Ne yazık ki, İngiltere'de işler iyi gitmiyor. Brexit'ten altı yıl sonra geleneksel gücünü kaybetmiş bir İngiltere, bugün alay konusu oluyor. Brexit bana göre Birleşik Krallık tarihinin en kötü politik aksiyonu oldu. 

İngiltere, AB ne kadar kötü işlerse işlesin, birlik dışındaki hayatın çok sorunlu olduğunun canlı kanlı örneği durumunda. Bir de en çok bağıranı ve fazladan atıp tutanı ülkenin başına getirmek başarıyı garanti etmiyor. Bu da görülmüş oldu. Aslında İngiltere'nin şu an yaşadığı kaos, aşırı sağcı ekonomi modelinin balondan ibaret olduğunu ve halka bir kuruş faydası olmadığını göstermesi açısından da olumlu bir performans olarak değerlendirilebilir. 

Johnson, Truss derken şimdi muhafazakârlar tek aday olarak kalan Sunak ile üçüncü denemeye hazırlanıyorlar. Bu da başarısız olursa muhafazakârların uzun süre iktidar yüzü göremeyecekleri anlaşılıyor. Anketler, yüzde 20 ile parti tarihinin en düşük oy oranına işaret ediyor. Sunak ve ekibini zorlu bir süreç bekliyor. Muhafazakârlar siyasi bir güç olarak geleceğe sahip olmak istiyorlarsa İngiltere'yi içerisine düşürdükleri bu bataklıktan çıkarmak zorundalar. Aksi halde Sunak Hükümeti'nin ülkeyi seçime götürmekten başka bir işlevi olmayacaktır.