Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

"Biz gazetecilerin ahirette söylediklerimiz için değil, söylemediklerimiz için cezalandırılacağımıza inanıyorum"

Esat Selışık

İran gazeteleri, 15 Eylül'de 22 yaşındaki İranlı kadın Mahsa Amini'nin Rehberlik Devriyesi (başörtüsü düzenlemelerinin halka açık bir şekilde uygulanmasından sorumlu özel bir polis ekibi) tarafından tutuklandıktan sonra hastaneye kaldırıldığını ve durumunun kritik olduğunu yazıyordu.

Polis şu açıklamayı yapmıştı: "Bir kadın rehberlik ve farkındalık için departmanlardan birine transfer edildi, ancak aniden kalp yetmezliği yaşadı."

CHP zihniyetinin kurduğu ikna odalarına ne kadar da benziyor değil mi?

Şimdilerde "sözde helalleşme" söylemleri ile arzı endam edenler de başörtülü kardeşlerimize rehberlik etmek ve farkındalıklarını artırmak için ikna odalarında psikolojik baskı uyguluyorlardı.

Neyse... Konumuza dönelim.

Oysa bu ilk değildi.

2003 yılında Kanadalı-İranlı foto muhabiri  Zahra Kazemi, sorgulama sırasında ölümcül şekilde yaralanmıştı. 2007 yılında doktor olan Zahra Bani Yakhoub, Rehberlik Devriyesi tarafından tutuklanmasından bir gün sonra öldü. 2012 yılında Blog yazarı Sattar Beheshti, şiddetli dayak sonrası öldü.

Bunlar sadece birkaç örnek (Son on yılda İran güvenlik güçleri, yüzden fazla "şüpheli ölüm"den sorumlu görülüyor).

Mahsa'nın şüpheli ölümü sonrası büyük olaylar çıktı. Halen devam eden olaylarda can kayıpları oldu.





Peki ama neden Mahsa'nın ölümü geniş duyarlılık ve büyük olaylara neden olmuştu?

Hiç kimse Mahsa'nın ölümünü mazur gösterecek bir argüman dahi üretemedi.

Bana en ilginç ve önemli gelen açıklama, İslam Cumhuriyeti'nin kurucusu Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin reformist torunu Hassan Humeyni'den geldi: "Bu her ne ise hidayet değildir, İslami değildir, hikmetli değildir ve hiçbir faydası yoktur."

İranlı kadınlar daha önce hiç görülmemiş biçimde seslerini yükselttiler.

Bir polis ifadesini okuyan devlet televizyonu sunucusu, spekülasyonları daha da karmaşık hale getirecek şu sözü söyledi: "Biz gazetecilerin ahirette söylediklerimiz için değil, söylemediklerimiz için cezalandırılacağımıza inanıyorum."

Evet... En azından vicdanımızın bize yaşatacağı cehennem ateşinden kurtulmak için hakikati söylemeliyiz.

Mahsa'nın ölümü büyük bir aydınlanmanın, İran rejimine karşı bir isyan ateşinin başlangıcı gibiydi.

İşte bu noktada çok acayip bir şey oldu.

Konu, İran rejiminin özellikle kadınlara uyguladığı baskıcı tutum, tutukluların şüpheli ölümleri üzerinden başlayan isyandan, "ayrılıkçı Kürt isyanı"na dönüştürülmeye çalışıldı.

Başarıldı da.

CIA bir defa daha ince siyasetini uyguladı. Halk, İran rejimine karşı meşru haklarını aramamalıydı. Yine kullanılmaya müsait terör gruplarını devreye soktu.

Şimdi İran'da konu, İran'ın etnik grupları (Kürt, Beluci, Gilek, Arap, Tacik ve Azerileri) asimile etme politikasına karşı bir isyan.

22 yaşında, hayatının baharındaki Kürt kökenli güzel kız Jîna Mahsa Amini ikinci defa öldürülüyor.

Onu önce İran rejini öldürdü. Şimdi de adını ve ölümünü istismar edenler Jîna Mahsa'yı bir defa öldürüyorlar.







PAYLAŞIM

Miçotakis, üstü kapalı bir şekilde de Türkiye'yi tehdit etmiş.

Demiş ki "Burada savunma planımızı ya da insan gücümüzü konuşmaya gerek yok. Hazır bir şekilde beklemeli ve birlik olmalıyız. Sınırlarımızı kim ihlal ederse cezalandırılacaktır. 21'inci yüzyıl, önceki yüzyılların emperyal vizyonuna uygun değildir."

Bunu ona söyleten de emperyal hedeflerini dünyanın pek çok yerinde uygulayan ve Yunanistan'ı adeta işgal eder gibi askeri üsleri ile dolduran ABD.

Neden ABD ile anlaşıp Yunanistan'ı paylaşmıyoruz ki?





Dünya için en iyisi bu gibi.

Hem Yunanlılar da dünyanın iki büyük devletinin yönetiminde rahat bir hayat sürerler.

Her gün "Türkler geliyor" diye bekleme stresleri de bitmiş olur.







DURAKTA...

Geçen gün otobüs durağında bekleyen bir aile gördüm. Anne, baba ve çocuk.

Bana, Cemal Süreya'nın "Fotoğraf" şiirini hatırlattılar. İçimden o şiiri mırıldandım.

Size de bu şiiri hatırlatmak isterim.