ANKARA- Sokak Ekonomisti Dr. Osman Sirkeci, dünyada 250 milyon, Türkiye'de 7 milyon kişinin sokaklarda atık toplayarak, seyyar satıcılık yaparak geçimini sağladığını belirterek, "Sokak ekonomisinin en yaygın olduğu il İstanbul. 6 milyon çalışanın, 2-2,5 milyonu sokak ekonomisinde... Somalili saat satıcılarından, Suriyeli atık toplayıcıya, Afganlıya kadar ana merkezi İstanbul. Sokaklarda çalışanların yüzde 80'i göçmen kökenli. Kimi iç göçle, kimi de dış göçle gelmiş. Göçmenlerin de en kolay nakde ulaşabileceği yer sokaktır" dedi. Sirkeci, sokak ekonomisinin yıllık büyüklüğünün 367 milyar TL olduğunu söyledi.
Sirkeci, GAZETE DURUM'un sokak ekonomisine ilişkin sorularını şöyle yanıtladı:
Öncelikle, bize sokak ekonomisi nedir anlatır mısınız?
Sokak ekonomisi kamusal alanlarda (sokaklar, caddeler, köprüler, toplu taşıma araçları, metrolar, vapurlar, trenler bulvarlar) yürütülen her türlü sosyal, kültürel ve ekonomik fayda üretim faaliyetleridir. Faydayı iktisadi bir terim olarak kullanıyorum. Kar mı yoksa gelir mi elde ediliyor? Bunu faydanın içinde tanımlayabiliriz. Elbette bu fayda bir kemancı, bağlamacı için ya da sokaktaki performans sergileyen için önündeki şapkasına, kutuna atılan parayla elde edilen gelir için yürütülen sanatsal faaliyetleri de kapsar. Şapkasından tavşan çıkarıp fal bakan da buna girer. 1 liraya dert dinleyen öğrenciler de var. Bu da sokaklardaki başka bir faaliyet. Son günlerde gündemde olan atık toplama/geri dönüşüm sektörü, beden gücüyle yapılıyor. Bu, dünyada 250 milyon kişinin geçimini sağladığı bir sektör. Türkiye'de de 700 bin kişi geçimini, kamusal alanlara bırakılan geri dönüştürülebilir kıymetli atıkların toplanmasından elde ediyor. Bu kişiler, atıkların sanayiye üretime dönüştürülmesi sürecinde aktif faaliyet gösteriyor.
Sokak ekonomisi nasıl ortaya çıktı?
Birincisi, henüz yerleşik mekânlara, küçük ticâri dükkânlara veya esnaf ve zanaatkârlık atölyelerine geçmeden önce seyyar faaliyetler, seyyah esnaflık ve zanaatkarlık vardı. Bin sene önce dilencilik bir meslekti. Dilencilik yapmak isteyen Şişhane ya da Sultan Ahmet Meydanları'na gidip, izin alır ve dilenirdi. Sırtında hallaç aletiyle gezenler, bıçak bileyiciler, çerçiciler gibi seyyar esnafımız Osmanlı Dönemi'nde de vardı. Cumhuriyet tarihi boyunca bunlar azalarak hem içerik, öz hem de şekil değiştirerek devam etti. Bu süreç sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde gelişmekte olan sanayi, endüstri ve finans kapitalizmi olarak adlandırdığımız serbest piyasa ekonomisinin dışsallıklarında oluşur. Bu iktisat literatüründe shadow (gölge) ekonomi, kayıt dışı ekonomi ya da informal ekonomi olarak da geçer.
Serbest piyasa ekonomisinde, toplumun tüm üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetlerinin örgütlenemediği alanlarda oluşan boşluklar sokak ekonomisinin aktörleri tarafından dolduruluyor. Mesela, kent merkezlerinde ATM'ler, alışveriş merkezleri, zincir marketler yayılırken, geliri dar olan kenar mahallelerde bu gibi yerlere rastlamıyoruz. Simitçiler, su ve mendil satıcısı gibi alanlarda çalışanlar da bunu kapsar.
Çin'de üretilen neon ışıklı balonlar vardır. Bu küresel ekonominin bir ürünüdür. Bu küresel ürün tıpkı kışın sokaklarda satılan kestane gibi yerli ve yabancı marketlerde satılmaz. Bu balonlar, yeryüzünün bütün kentleri ve kasabalarının meydanlarında hangi ulustan olursan ol çocuğunu mutlu etmek için aldığın bir üründür.
Küresel ekonomi de ortaya çıkan boşluklar sokak ekonomisinin aktörleri tarafından organize olmayan birçok noktada kendiliğinden görülen talep üzerine işsizlerin veya dar gelirlinin ikinci bir iş veya esas iş olarak “sokak girişimciliğiyle” sokaklarda yürütülen faaliyetlerdir. Ortaya çıkışı böyledir.
Yoksulluğun önüne geçebilir mi?
Yoksulluğu ortadan kaldırmaz ama yoksulluğun sürdürülebilirliğini, dayanılabilirliğini sağlar. Yoksulluğa tahammül etme gücünü artırır. Biz bunu “kapitalizmin can simidi” olarak tanımlıyoruz. Sokak ekonomisindeki faaliyetler, serbest piyasa ekonomisine karşı geliştirilecek tepkiyi absorbe eder. Tepki yerine, “Bugün 50 lira kazandım, ekmek paramı çıkardım” diyerek şükretmeye dönüşür.
Dünyada ve Türkiye'de durum ne?
Dünyada 1,5-2 milyar kişi kayıt dışı enformel sektörde. Bunların yüzde 80-90'ı sokak ekonomisinde istihdam ediliyor. Sokak ekonomisi, bu kişilere sistemin, refah ekonomisinin ve serbest piyasa ekonomisinin ön görülerinden biri olan herkese iş imkanı ve çalışma hakkı sunmaktır. Türkiye'de yapılan araştırmalar sonucunda, 6,5-7 milyon kişi sokaklarda istihdam buluyor. Dolaylı olarak bu işsizliği azaltır.
Hangi illerde yaygın?
En yaygın olduğu il İstanbul. 6 milyon çalışanın, 2-2,5 milyonu sokak ekonomisinde. Somalili saat satıcılarından, Suriyeli atık toplayıcıya, Afganlıya kadar ana merkezi İstanbul. Sokaklarda çalışanların yüzde 80'i göçmen kökenli. Kimi iç göçle Kars'tan İzmir'e gelmiş. Kimi dış göçle... Göçmenlerin de en kolay nakde ulaşabileceği yer sokaktır.
Sokakların bir özelliği daha var. Sokaklar meşru ve gayri meşrudur. Sokaklar görülen ve görülmeyen faaliyetleri taşır. Görülenler, kayıt dışı olmakla birlikte meşru olan faaliyetlerdir. Örneğin evde yaptığın peyniri satmak, bağından topladığın üzümü satmak gibi.
Görünmeyenler, meşru olmayandır: Örneğin seks işçileri, uyuşturucu gibi bağımlılık nedeni olan maddeleri satan kişiler de en kolay tüketicisini sokakta bulur. Milli piyango satıcıları kayıtlılar için örnek gösterilebilir.
Bunu yaparken bir dayanakları yok öyle değil mi?
Evet, bunu yaparken hiçbir destek almadan, hiçbir dayanağı bulunmadan yapıyorlar. Devlete 1 kuruşluk yük yaratmadan ekonomiye katkı sağlıyorlar.
İkincisi, bir atık toplayıcı, bugünün ekonomik koşullarında, artan kıymetli madde fiyatlarını da dikkate almak üzere günde 200-300 lira arasında bir hasılat elde ediyor. Motorlu araç kullanıyorsa benzin yakıyor, Diğer giderleri var. Türkiye'de 7 milyon kişi, örneğin gevrek satanla, atık toplayan günde 100 lira kazanırsa, bunların günlük ekonomiye katkısı 1 milyar TL'dir. Bunu 1 yılla çarparsanız, 367 milyar TL'dir.
Devletin, bu alanı düzenlemesi gerekir mi?
İnsan, onuruna yaraşır, insani koşullarda, sosyal güvenceye kavuşturulmuş iş ve yaşam koşullarına sahip olmalı. Anayasa'nın veya İnsan Hakları Beyannamesi'nin dünyadaki tüm devletlere emri şudur: “Devlet vatandaşlarına insan onuruna yakışır çalışma hakkı sunmalıdır.” Anayasa bunu emrediyorsa biz “sokak ekonomisi teşvik edilmelidir” diyemeyiz.
Sokaklarda kendiliğinden var olan ve devletin herhangi bir hükümetin bugünden yarına ortada kaldıramayacağı, kaldırması da gerekmeyen sokaksal faaliyetler, düzene kavuşturulmalı. Güvenceye alınmalıdır. Bunların ekonomiye kendiliğinden sundukları katkı kadar değer verilmeli.
Sizce bu sağlanabilir mi?
Bu sağlanırsa sokaktaki görüntü kirliliğine, görüntüden önce dijital kirlilik var. İnsan onuruna yakışmayan bir yaşam kirliliği var. Görüntüden önce o kaldırılmalı. 8-10 yaşında çocukların sokaklarda gece-gündüz atık toplayarak çalışmak zorunda kalmaları var. Önce bunun düzenlenmesi lazım. Sokak ekonomisi korunmalı. Geçim kaynaklarının ve yaşam koşullarının düzeltilmesi ve korunması gerekir.
Ülkede 10 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. 12-13 milyon emekli asgari ücretin altında maaşla yaşamak zorunda kalıyor. İstatistiklere göre emeklilerin 4'te biri sokakta seyyar satıcılık yapıyor, atık topluyor. Bu koşullarda bunun cevabını aramak lazım.
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply