Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
123456789
Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
123456789

Kültür Atölyesi 30 Haziran

30 Haziran 2022 - Günün filmi, kitabı ve sahne etkinlikleri...

Gülara Subaşı

BEYAZ PERDEDE BUGÜN

Spiderhead (2022) - Joseph Kosinski

ABD'li yönetmen Joseph Kosenski'nin 2022 yılındaki ikinci filmi "Spiderhead" dijital platform Netlix'te gösterimde. 

Geçtiğimiz ay, "Top Gun: Maverick" ile salonlarda seyirci karşısına çıkan Kosinski, ABD yapımı bilimkurgu filmi Spiderhead ile tekrardan izleyiciyle buluşuyor.

Hikayesi, The New Yorker'da yayımlanan George Saunders imzalı "Escape from Spiderhead" isimli distopik kısa öyküye dayanan filmin senaryosunu, Rhett Reese ve Paul Wernick kalem aldı.

Filmin başrollerinde Chris Hemsworth, Miles Teller ve Jurnee Smollett yer alıyor. Hemsworth aynı zamanda filmin yapımcı kadrosunda yer alıyor.

"İnsan doğasını değiştirmek için ne kadar ileri gidebilirsiniz?" sloganıyla gösterime giren film, ilk yarısında bir bilim kurgu, kalanında ise karanlık bir gerilim havasında geçiyor.

Filmin konusu:

Yakın bir gelecekte geçen filmde, hüküm giymiş suçlulara cezalarını kısaltmak için tıbbi denekler olarak gönüllü olma şansı sunulur. Deney için testlere girmeyi kabul etmiş iki suçlunun, duyguları değiştiren bir ilacı denemeleri, onların geçmişlerinde yaşadıkları olaylarla boğuşmasına ve çeşitli yan etkilere maruz kalmasına neden olur. Deneyin gerçekleştiği Spiderhead isimli hapishaneyi, bu programın öncüsü dahi bir bilim insanı yönetmektedir. Son teknoloji bir cezaevinde kalan hükümlü, farmakoloji dâhisinin mahkumlar üzerinde denediği ve duyguları kontrol eden, aşk duygusu üretebilen bir ilacın etkisinde hislerinin gerçekliğini sorgulamaya başlar. Mahkumlar laboratuvar hakkındaki gerçekleri öğrenmek bir arayışa girerler.

Top Gun: Maverick'le aksiyon türünde başarısını kanıtlayan Kosinski Spiderhead'le kolay izlenir bir klasik anlatı bilim kurguyu da ustalıkla başarabildiğini gösteriyor. Yönetmen, işlenen konuyla görsellik ve müzik arasında bir zıtlık inşa ederek dokunuşunu yapıyor. Hapishanede geçen bir hikâye için oldukça lüks bir dekor tasarımı kullanılmış olması ve film boyunca çalan şarkılar ve öykünün karamsar düğümlenişi arasında bir kontrast yaratılıyor. Garland'ın "Ex Machina"sını hatırlatan şık ve lüks bir tek mekan filmi olan Spiderhead, kasveti bu mekan üzerinden gayet başarılı yansıtıyor.


RAFLARDA BUGÜN

Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler - Edogawa Rampo

Japon Klasikleri dizisinin yeni kitabı "Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler", (Orijinal adı: Kagami-jigoku) İthaki Yayınları'nın yeni çıkanlarından.

Japon gizem ve gerilim kurgusunun gelişiminde öne çıkan yazar, Edogawa Ranpo mahlasıyla tanınan Tarō Hirai'nin ilk kez 1926'da yayımladığı öykü kitabını Japonca aslından çeviren, Alper Kaan Bilir.

Tanıtım bülteninden:

“Zekice hileler icat ettikçe, herhalde sanatçıların eser yaratırken hissettiği mutluluğu; hilemi hayata geçirirken sanatkârca bir heyecanı ve gerginliği, nihayet hedefime ulaştığımda da tarifsiz bir tatmini hissediyordum. Erkek ve kadın kurbanlarımın, bir katilin huzurunda olduklarını bilmeksizin kana bulanmaları, delice çırpınarak can çekişmeleri bana başta nasıl da büyük bir haz vermişti!”

Japon polisiyesinin kurucusu kabul edilen, ülkenin en meşhur yazarlarından biri olan ve ismini Edgar Allan Poe'nun okunuşundan alan, “Uzak Doğu'nun Poe'su” Edogawa Rampo, Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler'de gerçekle rüyanın, akılla akıldışının sınırlarında dolaşan tekinsiz öyküler anlatıyor.

Aynalarla ve merceklerle aklını yitirip cehennemin kapılarını aralayan bir adam, yaptığı koltuğun içine gizlenerek koltuğa oturanlarla aşk yaşayan saplantılı bir mobilyacı, aşkı yüzünden bir resmin içinde yaşamaya başlayan bir genç, bir sandığın içinde mahsur kalan hasta bir ihtiyarın korku dolu son dakikaları, can sıkıntısından kurtulmak için kendine has cinayet yöntemleri bulan bir katil, suçlunun yakalanması için uygulanan psikolojik bir test, suç işlediği için adalete teslim olan bir uyurgezer ve daha fazlası bu gerilim dolu öykü derlemesinde kendine yer buluyor.

Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler’de Rampo’nun yarattığı karakterlerin ruh hâlleri değişken, girdiği yollar ise karanlık. Kitabın okura açtığı kapılar, Rampo’ya neden Uzak Doğu’nun Poe’su dendiğini gösteriyor.

Kitabın çevirmeni Bilir, kaleme aldığı önsözde, hem Rampo’nun öykücülüğünün hem de Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler’in çerçevesini çizmiş: “Edogawa Rampo’nun nice öyküsünde kahraman bir kalem insanıdır: Safdil bir kalem insanı. Kahraman çabuk etkilenir, çabuk aldanır. Bilimsel fenomenlerden bahsetmeye bayılır. Kendini doğanın ve insanın yaman bir gözlemcisi sanır. Ama tesadüfler ve illüzyonlar karşısında dehşete kapılır. Hayalet görmüşe döner. Modern insan, canavarlara inanmamayı huy edinmiş. Kendi içindeki yabanıl, kadim, delice şeylere bakmamaya alışmış. Fakat kazayla, tesadüfle ya da bir hileyle, gözümüz o saklı yerlere ilişebilir. O zaman ne olur? Edogawa Rampo, verdiği eserlerde bu soruya cevap aradı.”



SAHNEDE BUGÜN

Tersine Dünya

İzmirli tiyatroseverler bugün bir hiciv başyapıtını sahnede izleyecekler. Öğrenci Oyunları Festivali kapsamında sahne alacak Türk edebiyatının gerçekçi kalemi Orhan Kemal'in eseri "Tersine Dünya", Tiyatrolog Akademi 18-25 Yaş ve Üstü Yetişkin Atölye Öğrencileri tarafından sahneye konuyor.

Oyunun uyarlaması ve yönetmenliği, Çağrı Turnalıya aitken, beste ve müzik direktörlüğünü Berke Urgut yapıyor.

Oyunun konusu:

Tüm mahalleliye yaka silktiren Bitirim Leyla, yine bir gece yarısı naralar atarak mahalleye girer. Neye uğradığını bilemeyen mahalle halkı öfkeyle uyanır ve ortalık karışır. Olaya mahalle bekçileri el koyar. Bu kez yakayı kurtaramayan Bitirim Leyla, mahalle bekçisine hakaretten içeri atılır. Bitirim Leyla hapisteyken, namuslu bir ev erkeği olan kocasını ve delikanlı oğlunun namussuz kadınların eline düşmesini dert eder. Cezaevinden çıkıp merakla mahalleye dönen Bitirim'in başına gelecek vardır. Oyunda kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyet rolleri tersine çevrilerek mevcut sistemin çarpıklıkları gözler önüne seriliyor.

Kemeraltı Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Konak Sahnesi'nde izlenecek oyun için ekip, saat 20.00'de sahnede olacak.


Dolu Kadehi Ters Tut

Son dönemin popüler alternatif Türk rock gruplarından Dolu Kadehi Ters Tut, bu akşam Ankara'da.

Yerli sahnenin önde gelen bağımsız ekiplerinden Dolu Kadehi Ters Tut, funk rock ve alternatif rock tarzındaki şarkılarını sevenleriyle birlikte seslendirecek.

Bağımsız müzik dünyasında önemli bir yere sahip olan Dolu Kadehi Ters Tut, 2014 yılı sonunda Mürsel Oğulcan Ava ve Uğurhan Özay tarafından kuruldu. İlk albümleri Polonya’nın "Başı Belada"yı 2015 sonunda evde kaydeden ikili, asıl ivmesini 2016’da kazandı ve Dolu grup, kısa sürede en çok dinlenenler listelerinde yükselişe geçti. İlk stüdyo albümleri "Dünyanın En İyi Albümü"nü 2017’de, "Karanlık" albümünü ise 2019’da yayınladılar. Kendi adlarını taşıyan ilk albümleri "DKTT"yi Mart 2021’de tüm dijital platformlarda paylaşan grubun son dönemde çıkardığı "Hiç İyi Değilim" teklisi ve en yeni çalışması "#27" de hayranları tarafından beğeniyle karşılandı. Gerek internet üzerinden yayınladıkları işleri gerek çektikleri klipleri gerek konserleriyle ilgi çeken Dolu Kadehi Ters Tut, ülkenin dört bir yanında milyonlarca aktif dinleyiciye sahip.

Başkentli sevenlerine harika bir konser deneyimi yaşatacak grup, saat 21.00'de Atılım Üniversitesi Amfi Tiyatro sahnesinde olacak.


GALERİDE BUGÜN

Freak Mythology

Fotoğraf sanatçısı Burak Kaçi'nin kişisel sergisi "Freak Mythology", İstanbulluların bugünkü kültür sanat durağı.

Tuhafier küratörlüğünde gerçekleşen sergi, hem kişisel hem de toplumsal hafızanın görsel bir hikayesi olma niteliği taşıyan fotoğrafları içeriyor.

Kaçi, “Belleğimizin karanlık köşesine sakladığımız bir yerlere ait olabilmek için inşa ettiğimiz bilincimizi katman katman geri soyabilsek, bilinçaltımızın o karanlık köşesinde nasıl ucube, ürkütücü, uyumsuz karakterlerle karşı karşıya gelip yüzleşmek zorunda kalırdık?” sorusuna yanıtlar sunuyor.

Sanatçı için oldukça kişisel bir temellendirmesi olan sergi, sanatçının büyüdüğü komünal Ermeni kültüründen nasıl etkilendiğini ve bu kültürün kendisinde yarattığı konservatif mücadeleleri aşmak için birey, cinsiyet, din ve aile kavramlarını nasıl yeniden yorumladığını gösteriyor.

Sergi, bir "ucubenin" içinde yaşadığı tekinsizliği göz önüne seriyor. Benlik, kültür, inanç kavramlarını dışa vurmanın yeni biçimlerini keşfeden ucube, bu süreçte arzuların ve insan bedeninin sınırlarını esnetiyor. Freak Mythology kimlik, kolektif bilinç ve aidiyet kavramlarına dair de kuir bir okuma yapıyor.

Çağdaş sanatı saykodelik bir bakışla yansıtan Kaçi'nin kişisel sergisi, 7 Temmuz'a kadar ziyaret edilebilir.



KÜLT(ür)lenelim...

Trainspotting (1996) - Danny Boyle

Altın Küre Ödüllü İngiliz film yönetmeni Danyy Boyle'un ikinci filmi "Trainspotting", günün kült filmi. 

Irvine Welsh'in aynı adlı romanından uyarlanan filmin senaryosunu John Hodge kaleme aldı. Hodge'a Britanya Akademisi Sinema Ödülleri'nde (BAFTA) En İyi Senaryo Uyarlaması ödülünü kazandıran Trainspotting'in 25 ödülü ve 35 adaylığı var. Yazar Irvine Welsh'in de filmde, uyuşturucu satıcısı olarak kısa bir rolü vardır.

Başrollerinde Ewan McGregor, Ewen Bremner ve Jonny Lee Miller'ın yer aldığı film, Mike Newell'in 1994'te gerçekleştirdiği Four Weddings and A Funeral'dan sonra İngiliz sinemasının son dönemde en sevdiği ikinci film oldu. Trainspotting, McGregor ve Robert Carlyle gibi iki ünlü ismi dünya çapında yıldız yaptı.

Filmin konusu:

Edinburgh'da yeraltı yaşamının en karanlık girintilerinde hayatlarını sürdüren 20’li yaşlardaki eroin bağımlısı Mark Renton ve arkadaşlarının hayatlarından bir pasajı anlatır. Konu odağı daha çok Mark Renton'dır. Renton hayatta uyuşturucu dışında hiçbir amacı olmayan bir gençtir. Arkadaş grubu da Renton’dan farklı değildir. Tek amaçları daha fazla uyuşturucu almak, partilere katılmak ve gittikleri yerlerde sorun yaratmaktır. Hepsi ezilmiş, yalancı, psikopat, hırsız olan bu gençler, kendilerine eroinle zarar verdikçe, kaçınılmaz sona yaklaşırlar ve arkadaşlıkları giderek zedelenmeye başlar. Renton her bağımlı gibi uyuşturucuyu bırakmayı defalarca denese de başaramamıştır ve bir gün tekrar bırakmayı dener. Ancak başarılı olamayan genç adam aksine, bir altın vuruş deneyimiyle karşı karşıya kalmıştır. Hastaneye kaldırılan Renton, artık daha başka biri olma yolundadır ancak yaşamayı seçip seçmeme konusunda kararsızdır. Film birçok ülkede uyuşturucuya özendirdiği konusunda tartışmalara yol açmıştır.

ABD'deki ilk çıkışına kadar, Trainspotting'in ilk 20 dakikası farklı diyaloglarla yeniden düzenlendi. Güçlü İskoç aksanı ve karakterlerin kullandığı dilden dolayı Amerikan izleyicisinin filmi anlamakta güçlük çekeceği düşünülmüştü. Orijinal diyaloglar 2004 yılında çıkarılan "Director's Cut (Collector's Edition)" DVD'sinde ilk şekliyle kullanıldı.

A.V. Club sitesi yazarlarından Ignatiy Vishnevetsky, Trainspotting için şunları söylüyor:

"Ne kadar harika bir film olduğunu unutmuşum ya da belki de hiç anlayamadım. Açık referanslarla A Clockwork Orange ve 1960'ların Richard Lester filmlerine gönderme yapıyor. Kelimenin tam anlamıyla uyuşturucu filmlerinin Goodfellas'ı, karanlık komik bölümler arasında güvenle ve stille kayan bir yapıt."

"Hayatı seç. Bir iş seç. Ufak bir ev seç. Diş sigortanı seç. İyi bir tatili ve bavulunu akıllıca doldurmayı seç. Geleceğini seç. Ama kim neden böyle bir şey yapmak istesin ki?" sloganıyla gösterime giren film; vahşi, serbest biçimli, Rabelaisian bir yolculuk deneyimi sunuyor.