Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Enerji Krizi Dosyası-III: Avrupa'da enerji krizi siyasi krize mi dönüşüyor?

ATA Platform Direktörü Doç. Dr. Volkan Özdemir, Avrupa'nın, gazda Rusya'ya olan bağımlılığını 5 yıldan önce minimuma indirmesinin söz konusu olmadığını vurguladı. Avrupa'daki enerji krizinin siyasi krize dönüşeceğine işaret eden Özdemir, Avrupa'nın iklim politikasının da çöktüğünü kaydetti.

İlknur Yağumli

ANKARA- Asya-Türkiye-Avrupa (ATA) Platform Direktörü Doç. Dr. Volkan Özdemir, Avrupa'da yaşanan enerji krizine dikkat çekerek, Avrupa'nın Rusya'ya gazda olan bağımlılığını 5 yıldan önce minimuma indirmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Avrupa'daki enerji krizinin siyasi krize dönüşeceğine işaret eden Özdemir, "Enerjideki kriz hali hem enflasyonu besliyor hem de siyasileri bir bir devirmeye başlıyor. Enerji tartışması, Rusya'ya karşı ne kadar sert bir siyasi pozisyon alıp alamayacakları üzerinden döndüğü için ister istemez hükümetler zor durumda kalacak ve bu durumu kaldıramayacaklardır. Nitekim yüzde 15 tasarruf konusunda dikkat ederseniz bazı ülkelerden çatlak ses çıkıyor" dedi. Özdemir, Avrupa Birliği'nin (AB) iklim politikalarının da çöktüğünü belirterek, "Avrupa Komisyonu'nun, Avrupa Parlamentosu'nun gaz ve nükleeri bile yeşil enerji olarak kabul etmesi bunun en büyük delili. Kömüre olan talebin rekor düzeyde artması fiyatların ona göre tırmanması, bunu doğrulayan başka bir veri" diye konuştu.

(Kapak tasarım: Gülara SUBAŞI)

Enerji Güvenliği ve Doğal Gaz Piyasaları* kitabının da yazarı Doç. Dr. Özdemir, GAZETE DURUM'a enerji krizinde Avrupa'nın içinde bulunduğu durumu şöyle değerlendirdi:

Enerji krizi ne zaman başladı? Rusya-Ukrayna Savaşı ile mi?

Enerji krizinin Rusya-Ukrayna Savaşı ile başladığını iddia etmek yanıltıcı olur. Çünkü son 1,5 yıldır ve krizden de bir yıl önce, Avrupa’da bilhassa fiyatlar üzerinde bir enerji krizi ortamı oluşmuştu. Bunun birçok sebebi var, COVID sonrası hızlı toparlanma da talebi canlandırdı. 2020 yılında sert kapanmaların etkisiyle talep düşmüştü. Fakat dünya ekonomisinde hemen bir yıl sonra gelen toparlanmayla enerjiye olan ihtiyaç ve talep arttı. Bu artış, bir anda enerji sektöründe talebin ciddi anlamda yoğunlaşması sonucunu gündeme getirdi. Bir yıl öncesinde de yatırımlar durmuştu. Ciddi anlamda Avrupa’da ve birçok piyasada fiyatların, sadece kömürün, petrolün, doğal gazın değil, birçok emtia da fiyatların sert oranda arttığını gözlemledik. Dolayısıyla bu aslında Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan yaklaşık bir yıl önce oluşan bir durumdu.

Bu kriz, gerek Rusya gerekse de Avrupa Birliği için nereye evriliyor? Avrupa’nın bu krizi yönetebileceğini düşünüyor musunuz?

Ukrayna’daki savaşın bir Rusya-ABD savaşı olduğunu tespit etmemiz bu soruyu aydınlatacaktır. Rusya sadece Ukrayna ve Avrupa ile savaşmıyor. Orada ABD-Rusya arasında bir güç mücadelesi var. Ukrayna da bundan rahatsız oluyor. Çünkü Ukrayna, Rusya'nın ana pazarı olan Avrupa'ya satmış olduğu doğal gazın büyük bir kısmını kendi topraklarından geçiren çok önemli bir transit ülkeydi. Ruslar, 2005'te 1. Ukrayna krizi başladıktan sonra güzergah çeşitliliğine yönelmeye çalıştı. Bir nevi Ukrayna’yı bypass etmek için Kuzey Akım 1 projesini gündeme getirdiler. İnşa ettiler ve sonra da aktifleşti. Bu tartışmalar sürerken Rusya’nın göndermiş olduğu gazda Ukrayna’nın payı yüzde 80’den 40’lara kadar çekildi. Daha sonra geçici durum için bir transit anlaşması yapıldı 2025’e kadar. Fakat Ukrayna, ülkede denge bozulduktan sonra giderek ABD’nin elinde Rusya’ya karşı düşmanlaştırıldı. Bu, sıcak çatışmaya döndükten sonra en çok etkilenecek olan Avrupa ülkeleriydi.

Rusya’nın ana pazarı Avrupa, Avrupa’nın da en büyük tedarikçisi Rusya. Yüzde 40’lık bir orandan bahsediyorduk. Bunun da ötesinde Kuzey Akım 2’nin durdurulması, Avrupa ülkelerinin ekonomilerinin bu kadar bağımlı olmasına rağmen Rusya’ya karşı sert yaptırımlarda bulunmaları... ABD üzerinden başka bir ekonomi politik bir durum söz konusu. İşin özü itibarıyla ABD’nin Ukrayna üzerinden Avrupa’yı kendi yanına çekme ve oradaki müttefiklik ilişkisini pekiştirerek yüksek fiyatlardaki LNG endüstrisi için de bir pazar yaratma çabası gündeme geldi.


Avrupa bu durumda bununla baş edebilir mi?

Benim cevabım olumsuz. Baş edemez, edemiyor zaten. Birkaç yıl öncesine kıyasla doğal gaz fiyatları 10 katına çıkmış durumda. Enerjideki kriz hali hem enflasyonu besliyor hem de siyasileri bir bir devirmeye başlıyor. Rusya, Avrupa'da ana tedarikçi ve petrolden çok farklıdır doğal gaz. Rus petrolünden alımı yüzde 90’a kadar kısıtlamayı belki biraz yapabilirler ama doğal gaz ikame bir ürün değil. İkame edilecek bir ürün de değil. ABD LNG’si de yetersiz, dolayısıyla çok sert bir kriz içerisine girdi Avrupa. Eğer Ukrayna'daki savaş durmazsa kış başladığında bunun daha da şiddetleneceğini tahmin ediyorum.

Avrupa ülkelerinin hepsi homojen değil. Örneğin Fransa elektriğinin yüzde 75’ini nükleerden üretiyor. Bulgaristan, Avusturya, İtalya gibi ülkeler yüzde yüze yakın dışa bağımlı ülkeler. Bu ülkelerin nüfusuna, sanayisine göre de enerjiye ihtiyaç farklılık gösteriyor. Böyle baktığımız zaman Avrupa ülkelerinin belli bir ortak çerçevede hareket etmesi mümkün olacak mı? Enerji krizi, Avrupa ülkeleri arasında siyasi kriz yaratır mı?

Avrupa Birliği’nin en iyi günlerinde bile ortak bir enerji politikası yoktu. Almanların her zaman Rusya’yla özel bir ilişkisi vardı enerji sektöründe. Rusya’daki sahalara ortaklardı, Kuzey Akım  da dahil. Rusya, Almanya’nın iç piyasasında şirketleri yoluyla aktifti. İtalya ile Rusya arasında özel bir ilişki vardı. Çünkü bunlar gazı yoğun kullanan ülkeler. Doğu Avrupa’da yüzde yüze yakın Rusya’ya bağımlı ülkeler vardı. Geçmişte de aslında ortak bir enerji politikası yoktu. Şu anda yapılan enerji tartışması Rusya'ya karşı ne kadar sert bir siyasi pozisyon alıp alamayacakları üzerinden döndüğü için burada da ister istemez hükümetler zor durumda kalacak ve bu durumu kaldıramayacaklardır. Birbirini ardına hükümetler değişmeye başlıyor. Dolayısıyla Avrupa’nın en müreffeh olduğu zamanlarda bile olmayan ortak enerji politikasının iktisaden bu kadar sıkışmış bir ortamda oluşmasını beklemek yanıltıcı olur. Nitekim yüzde 15 tasarruf konusunda dikkat ederseniz bazı ülkelerden çatlak ses çıkıyor. Rus petrolünün yüzde 90 azaltılmasına Macaristan karşı çıkıyor. Drujba Hattı'ndan petrol almaya devam ediyor. Kriz ortamında giderek Avrupa’da bazı ülkelerin ve o ülke hükümetlerinin kendi iktisadi siyasi öncelikleriyle farklı bir konum edinmesini beklemek daha gerçekçi gözüküyor.

Avrupa, bu kış enerji arz mimarisini değiştirecek güce sahip değil denilebilir mi?

Tabii ki. Rusya gazına alternatif olarak önerilen ABD LNG endüstrisi veya diğer kaynaklardan ikame edilecek oranlarla ihtiyacın karşılanması mümkün değil. Avrupa’nın, Rusya’ya bağımlılığını 5 yıldan önce minimuma indirmesi söz konusu değil. Bunlar objektif gerçekler. Endüstrinin dayattığı gerçekler. Kışa girilirken depolama oranlarında da düşüklük söz konusu olduğu için Avrupalılar Ruslarla tekrar bir anlaşma zemini bulamazlarsa kışa doğru çok daha sert bir krizle karşı karşıya geleceklerdir. Rusya’nın BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) ülkeleri hariç ilk 7 ayda doğal gaz ihracat miktarı yüzde 30’a yakın azalmış. Ama öbür taraftan baktığımızda Rusya’nın Çin’e satmış olduğu gaz, Sibirya’nın Gücü adlı boru hattından, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 60’ın üzerinde artmış. Burada kim, kime daha çok bağımlı? Rusya mı Avrupa pazarına, yoksa Avrupa Rusya gazına mı?  Cevap ikincisi. Burada Rusların eli daha güçlü.


Avrupa enerji bağlamında bu kadar güçsüz ve dezavantajlı olduğu bir durumda nasıl Rusya karşıtı bir pozisyona sürüklendi?

Kendi ayağına sıktı. Şimdi onun iktisadi sonuçlarını görüyoruz. Sadece enerji olarak bakmamak lazım. Yaptırımlar üzerinden ticari ekonomik mekanizmanın değişmesi söz konusu. Artık Ruslar gazlarını rubleyle satıyor Avrupa’ya. Buna yönelik bir mekanizma kurdular. En başta olumsuz açıklamalar yapmış olmalarına rağmen Avrupa’nın birçok büyük tedarikçisi daha doğrusu alıcı şirketi de bu mekanizmaya uymuş durumda.  Dolayısıyla biz aslında 50 yıllık dolar-gaz sisteminin de değiştiğini görüyoruz. Yaptırımların Ruslar tarafından terse çevrilmesiyle birlikte artık petrolün, doğal gazın tek bir para biriminden dolar-euro üzerinden fiyatlanması değil de ruble üzerinden, yuan üzerinden fiyatlaması ile yeni bir dönemin başladığını ve bunun da Avrupalılar açısından sonuçları olacağını düşünüyorum.

Avrupa ve Rusya arasında enerji ilişkileri kopma noktasına gelmişken tarafların aynı masa etrafına oturması kısa vadede mümkün görünüyor mu?

Enerjide imkansız yoktur. Şu anda ne kadar olumsuz görünse bile bundan birkaç yıl sonra Kuzey Akım 2’nin gündeme gelebileceği bir manzara mümkün olabilir. Şu anda düşük ihtimal ama mümkün olabilir. Bunu şuna benzetebiliriz: Türkiye, Rusya'yla uçak krizinden sonra savaş durumuna geldi ama ondan bir 6-7 ay sonra bitti diye bakılan Akkuyu, TürkAkım gibi projeler bir anda devreye girdi. Süreç dinamik, Avrupa ile Rusya’nın uzun yıllara dayanan bir enerji birlikteliği var. Dünyada kutuplaşma artıyor. ABD, müttefiklerini kendi yanına çekiyor. Kendi LNG’sini satmak için yeni terminaller inşa ediliyor. Tartışma başladı ama o kadar pahalı gazı Avrupalıların tüketebilmesi ve bunu uzun süre devam ettirebilmesi iktisaden kolay olmayacağı için Ukrayna’daki savaş biterse, Rusya’yla enerji ilişkilerinin canlandırılabileceğini düşünüyorum.

Avrupa’nın kömüre yüklenecek olması iklim politikası ile ciddi şekilde çelişecek. Avrupa, iklim krizi sebebiyle arama-üretime yapılan yatırımları azaltıp kaya gazı aramalarını tamamen durdurmuştu. Şimdi de kömüre yüklenilecek, bunun sinyalleri veriliyor. Avrupa’nın iklim politikası çöküyor mu? 

Avrupa Birliği’nin iklim politikası zaten çöktü. Çünkü Avrupa Komisyonu'nun, Avrupa Parlamentosu'nun gaz ve nükleeri bile yeşil enerji olarak kabul etmesi zaten bunun en büyük delili. Kömüre olan talebin rekor düzeyde artması fiyatların ona göre tırmanması, bir şekilde bunu da doğrulayan başka bir veri. İşin en ilginç yanı tüm bunların, Almanya’da yıllarca bu çevre ve iklim değişikliği politikalarını gündeme getiren Yeşiller Koalisyonu'nda gerçekleşiyor olması. İronik bir durum ama bize şunu gösteriyor: Jeopolitik sandığımızdan daha belirleyici bir kavram. Jeopolitik güç odaklarının mücadelesi, konumlanması bir anda birçok sektörde manzarayı değiştirebiliyor. Dolayısıyla çok büyük bir çelişki. Avrupalıların yeşil enerji, yenilenebilir dönüşüm, kömür, petrol ve gazın kullanımına yönelik yıllarca geliştirmiş oldukları argümanlar boşa gitmiş oldu. 

Yenilenebilir tartışmalarda dünyada elektrik dönüşümü ile enerji dönüşümü karıştırıldı. Kömüre, "zaten bitti" gözüyle bakılırken bir anda enerjide yeni enerjinin hakim olacağı, kısa sürede petrolle gazın tarih olacağı sanılıyordu. Ama şu anda geldiğimiz noktada bambaşka bir manzarayla karşı karşıyayız. Sonuç olarak enerji yüzde 75-80 hala hidrokarbonlara bağlıysa öyle kısa vadede bir dönüşümün olması pek beklenmiyor. Evet, yenilenebilir yatırımlar artacak, payı yükselecek ama daha demin saydığım gerçekler var dünyada. Enerji sektörü de çok reel bir sektör. Burada hidrokarbonların bir anda tasfiye olacağı söyleminin bir anda boşa çıktığını görüyoruz. Ne acıdır ki yıllarca bu argümanı savunan Avrupa’da bu dönüşüme tanıklık ediyoruz.

Kasım ayında Mısır’da gerçekleşecek olan İklim Zirvesi'nde Avrupa'nın söylediklerinin inandırıcılığı kalacak mı?

Ben "kalmayacak" diyerek gelecek zamanlı konuşmayıp "kalmadı" diyerek tartışmanın bittiğini söylüyorum. Nükleeri ve gazı yeşil enerji kabul eden o dönemki çıkarlarıyla bir anda geçmişteki uygulamalarını reddeden bir Birliğin tabii ki bundan sonra ciddiye alınacak bir yanı olmayacak.


Fotoğraf: Doç. Dr. Volkan ÖZDEMİR

Yazı dizisinin devamına ulaşmak için:

Enerji Krizi Dosyası-I: Adım Adım Derinleşen Kriz

Enerji Krizi Dosyası-II: Rusya / Doç. Dr. Sohbet KARBUZ

Enerji Krizi Dosyası-IV: Bağımsız Devletler Topluluğu ve Çin / Dr. Zeynep Elif YILDIZEL

Enerji Krizi Dosyası-V: ABD / Dr. İbrahim PALAZ

Enerji Krizi Dosyası-VI: Türkiye / Gökhan YARDIM

*Volkan Özdemir'in Enerji Güvenliği ve Doğal Gaz Piyasaları adlı kitabı:

"Kuramsal yaklaşımdan gazın ticareti ve fiyatlandırılmasına, küresel ölçekten ülkemiz özeline, jeopolitikten boru hatları siyasetine kadar çok geniş bir yelpazeden doğal gaz piyasalarının gelişimini sürükleyici bir roman kalitesiyle aktaran “Doğal Gaz Piyasaları” kitabı, geçtiğimiz beş yıl içerisinde piyasa dinamiklerinde yaşanan değişiklikler nedeniyle bir güncellemeyi zorunlu kılmıştı. Kaynak kitap olmanın gereği de budur zaten. COVID sonrası dünya enerji görünümündeki dönüşüm ve yenilenebilir enerji dâhil güncel eğilimlere uzanan perspektiflerin de eklendiği bu güncelleştirilmiş ve genişletilmiş baskıyla kaliteye kalite katılmış oldu."

OME Direktörü Sohbet KARBUZ