Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Enerji Krizi Dosyası-II: Rusya'nın enerji politikaları AB'yi parçalayacak mı?

Enerji Uzmanı Doç. Dr. Sohbet Karbuz, Rusya'nın beklenenin tersine enerji krizindeki kayıplarının az olduğunu ancak Avrupa'nın ekonomik ve siyasi olarak ağır kayıplar yaşayacağına işaret etti. Karbuz, Rusya'nın böl-yönet politikasıyla hareket ettiğini ve bu politikaların sonucu olarak Avrupa Birliği'nin çözülerek yeni birlikler şeklinde parçalara ayrılmasının muhtemel olduğunu söyledi.

İlknur Yağumli

ANKARA- Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği'nde (OME) Petrol ve Gaz Direktörü Doç. Dr. Sohbet Karbuz, "Enerji Krizi Dosyası" kapsamında Rusya'nın izlediği politikayı ve sonuçlarını değerlendirdi. Rusya'nın, beklenenin aksine krizdeki kayıplarının az olduğunu ancak Avrupa'nın ekonomik ve siyasi olarak ağır kayıplar yaşayacağına işaret eden Karbuz, Rus ekonomisinin çökeceğine yönelik öngörülerin tutmadığını söyledi. Karbuz, Rusya'nın böl-yönet yöntemiyle hareket ettiğine dikkat çekerek, Avrupa Birliği'nin çözülerek yeni birlikler biçimde parçalara ayrılmasının olası olduğunu vurguladı. Karbuz, "Kuzey Batı Avrupa, Merkez Avrupa gibi yeni birliklerin Avrupa çatısında doğuracağı belki yeni bir sistemi getirecektir ve bunu hızlandıracaktır" dedi.

(Kapak Tasarım: Gülara SUBAŞI)

Enerji Uzmanı Doç. Dr. Karbuz'un GAZETE DURUM'a değerlendirmeleri şöyle:

Enerji krizi Ukrayna-Rusya Savaşı’yla mı başladı? Savaş öncesi pandeminin enerji yatırımlarına olumsuz etkisi oldu mu?

Enerji krizi, aslında hem petrol hem kömür hem gaz hem de elektrik krizidir. Avrupa’da bir doğal gaz krizi zaten savaştan önce başlamıştı. Bunun emareleri vardı ve geçen senenin eylül ayından beri gündeme gelen fiyatlar da bunu doğruluyordu. Doğal gaz piyasası dar bir piyasadır. O dar piyasada da Avrupa’nın LNG çekmek için yarattığı rekabet, fiyatları zaten artırmıştı. Dolayısıyla sıkışık bir piyasaydı ve fiyatlar durmadan artıyordu. Ukrayna Savaşı, bu krizin daha da derinleşmesine neden oldu. Enerji krizini yalnızca Rusya-Ukrayna Savaşı’na bağlamak son derece yanlış.

Rusya’nın çıkarı, gazı en yüksek fiyatta satmaktan geçiyor. Rusya'nın ihracatına, Avrupa'nın ithalatına zarar veren bu sürece baktığımızda Rusya mı Avrupa’ya enerji bağlamında savaş açtı yoksa Avrupa’mı Rusya’ya?

Hem Rusya hem Avrupa birbirilerine enerji açısından bağımlı. Avrupa’nın petrol, kömür ve gazda en büyük tedarikçisi Rusya. Rusya’nın da en büyük ihracat yaptığı bölge Avrupa. Batı blokuyla Rusya arasında Ukrayna üzerinden bir jeopolitik savaş yaşıyoruz. Bu jeopolitik savaşta enerjinin bir silah olarak kullanılmayacağını, kullanılmaması gerektiğini ilk defa ABD açıkladı. İlk açıklamalarda enerjinin yaptırımlar bünyesine dahil edilmeyeceğini çünkü bunun ekonomik etkisinin çok büyük olacağı söyleniyordu. Fakat savaş başladıktan sonra enerji fiyatlarında görülen yükselmeyle Rusya’nın gelirini artırmasını Batı bloku hoş görmedi. Çünkü Avrupa, Rusya’nın savaş mekanizmasını finanse ettiği gibi bir söyleme girdi ve bu yüzden işte Avrupa Birliği dedi ki: “Biz Rusya ile olan enerji bağımlılığımızın üçte ikisini bu sene içerisinde sonlandıracağız. 2027 yılında Rus gazına olan bağımlılığımızı tamamen azaltacağız." Putin, “Ortada kontratlar var. Durup dururken böyle bir şey yapılamaz, kontrat ihlali olur bu" diyerek Avrupa'nın çıkışına yanıt verdi.

Ve ardından kömür geldi...

Evet. Avrupa, kömür ithalatının kesileceğini duyurdu. Tüm bunlar olurken Avrupa’da bazı ülkeler birbirlerine düştüler. Çünkü Avrupa'nın kararlarına destek vermeyen Avrupa ülkeleri de vardı. Fakat ilk yapılan açıklamalar biraz yumuşatılarak, süreler bir şekilde uzatılarak yaptırımlar gündeme girdi. Batı bloku, bu yaptırımlar sürecinde sosyal medyada korkunç bir algı süreci yönetti. Mesela Shell, bir Rus kargosu satın almıştı, başına gelmedik kalmadı. Sosyal medyada, Shell'in Rusya'ya para aktardığı iddiaları üzerinden propaganda yürütüldü Batı bloku tarafından. Yavaş yavaş kömür, petrol, sonra da gaz konusundaki açıklamalar ve düzenlemeler devreye girdi. Putin’in bu düzenlemelere yanıtı, ruble ile ödeme mekanizmasını devreye sokmak oldu. Putin'in her hamlesine Avrupa reaksiyon olarak cevap verdi ama verilen her cevapta Avrupa'nın daha çok bocaladığını görüyoruz. Bu ruble ödeme mekanizmasıyla da yine Avrupa Birliği içerisinde bazı ülkeler birbirine karşı çıkmaya başladı. Bu ruble ile ödeme sürecini Avrupa Birliği son derece kötü yönetti. Sonra ne oldu? Bazı ülkeler kabul etti, bazı ülkeler kabul etmedi. Rusya kabul etmeyenlerin gazını kesti.

















Rusya ruble ile gaz alımını dayatırken, birçok ülke tarafından kabul edilmeyeceğini öngörmüyor muydu? İhracatı azaltmayı neden göze aldı?

Rusya, kaybedeceği bir şey olmadığını düşünüyor. Avrupa, Rus gazını almamayı kafaya koyduğu için Rusya da buna karşılık mümkün olduğu kadar Avrupa'yı zor durumda bırakmaya çalışıyor. Bunun en somut örneğini Kuzey Akım 1 Doğal Gaz Boru Hattı'ndaki türbin meselesinde gördük. Muhteşem bir komedidir, türbin meselesi. Almanya bir tane türbin için basın toplantıları yaptı. Putin, tekrar hatırlattı, bu türbinden bir tane değil beş tane daha var...

O beş türbin de bakıma gönderilecek mi? Gönderilirse ne olacak?

O beşinin de bakıma gönderilmesi lazım. Putin, bunları hep ağırdan alıyor. Putin’in amacı Avrupa’nın depolarını yüzde 80 dolduramamasını sağlamak. Avrupa ülkeleri, ne kadar az dolulukla kış mevsimine girerseler kendisi için o kadar iyi olduğunu düşünüyor. Kuzey Akım 1, yüzde 20 kapasite ile çalışıyor ama ne Ukrayna ne Yamal hattında herhangi bir artış var. TürkAkım’dan artış yok ki, o zaten neredeyse tam kapasite çalışıyor.

Rusya, o azalan gaz miktarını başka bir kanaldan telafi etme konusunda hiçbir yola başvurmuyor. Başvurduğu tek bir şey var, Kuzey Akım 2 Boru Hattı. O hat gıcır gıcır ve boş duruyor. Avrupa Birliği tükürdüğünü yalamak istemiyor, "Biz buradan gaz akıttırmayacağız" dediler. Bu aşamada Ukrayna’nın mantıksız bir baskısını görüyoruz. Ukrayna, "Kuzey Akım 1’den artık gaz hiç alınmasın. Kuzey Akım 2 Boru Hattı'nı da yok edin, parçalayın, bizim yeteri kadar boş kapasitemiz var, Rus gazı Avrupa’ya Ukrayna üzerinden gitsin" diyor. Ortada bir çapraşıklık var. Bir yandan Avrupa'ya, "Rusya’ya para aktarmış olursunuz, bu savaşı siz finanse etmiş olursunuz" diyor Ukrayna, diğer taraftan da, "Hiçbir kanaldan almayın gaz bizim üzerimizden gitsin biz de transit ücreti kazanalım" diyor. Artık enerjiyi herkes jeopolitik silah olarak kullanıyor. Burada sadece Putin’i suçlamak doğru değil. Putin, şu anda sırıtarak, "Siz bir silah mı kullanıyorsunuz? Ben daha akıllı bir şekilde bunu silah olarak kullanıyorum" diyor ve her iki taraf da şu anda gazı silah olarak kullanıyor.

Rusya’nın bu krizde hem ekonomik hem siyasi zararı ne boyutta?

İstatistiklere baktığınız zaman mayıs sonuna kadar Rusya, daha az petrol ve gaz sattı. Ama petrol ve gaz fiyatlarının yükselişinden dolayı aslına bakarsınız toplam elde ettiği gelir daha fazla oldu. Sadece haziran ve temmuz ayında hem Avrupa’ya satılan petrol ve gaz miktarında düşüş gördük hem de toplam gelir olarak da hafif azalma gördük. Ama yılın ilk beş ayında Rusya daha az sattı, daha çok kazandı, olay bu. Batı bloku, "Rusya, petrol ve gaz üretemeyip satamazsa ne olacak? Rusya’nın gaz ve petrol sektörünü sekteye uğratırız. Dolayısıyla Rus ekonomisi çöker" diye düşünüyordu. Bu varsayımla girdiler olaya ama görünen olmadı. Niçin? Rusya ne yaptı? Asya'daki ithalatçılara petrolü yüzde 30 iskontolu sattığını söyledi. Ortada çok daha komik bir durum var. Mesela Hindistan, Rus ham petrolünü piyasa fiyatından yüzde 30 ucuza alıp, rafineriden de işleyip Avrupa'ya piyasa fiyatından satıyor ve kâr diyor. Böyle bir durum yaşanıyor. Rusya'nın kaybettiği şu anda çok bir şey yok. Ama Avrupalının kaybettiği çok şey var ve daha da olacak.


Uluslararası Enerji Ajansı (UEA), AB’nin ithalat yasağının devreye girmesiyle Rusya’nın petrol üretiminin gelecek yılın başında yüzde 20 düşeceği tahmininde bulundu. Bu tahmin tutar mı? Petrol üretiminin azalması, ihracatın yavaşlaması ihtimalleri ile Rus ekonomisinin ağır bir çöküş sürecine gireceği yönünde beklentilerin emareleri var mı?

Eski çalıştığım kurum olduğu için Uluslararası Enerji Ajansı'nı eleştirmek istemiyorum ama ortada şöyle bir gerçek var: Bu yaptırımlar ilk çıktığında UEA ve bazı kurumlar Rusya'nın petrolde üretimi ciddi şekilde düşüreceğini söylemişti. Ama en son yapılan açıklamalara ve raporlara bakın, beklendiği gibi düşmedi. Kurulan cümle şu: "Beklendiği gibi düşmedi." Bundan sonra mı düşecek? Maalesef söylemlerle gerçekler birbirini tutmadı. Rus ekonomisi çöker, çökecek, çöküyor... Rusya’da millet ayaklanacak gibi varsayımlar gerçekleşmedi. Tam tersi bu ayaklanmaları ileride belki Avrupa’da göreceğiz. Çünkü millet "illallah" diyecek bu enerji fiyatlarındaki yükselişten sebep. Şirketler kıvranacak ki hala kıvranıyor. AB ya da ülkeler bu şirketlere ve millete sübvansiyon altında daha doğrusu tüketiciyi koruma adı altında maddi yardım yapıyorlar. Bunu da euro basarak yapacaklar. Bunun da bir sonu olacak ki biz daha kötüye gelmedik.

Rusya enerji krizini kasıtlı olarak körüklüyor mu? Bunu yapıyorsa hangi politikaları izliyor?

Rusya şu politikaları izledi: Bir Avrupa'nın depolarının yüzde 80 doluluk oranına gelmemesini sağlamak. İki, çevrecilerle AB'li politikacıları birbirine düşürmek. Çünkü AB kömüre döndü hatta dizelle çalışan veya petrol ürünleriyle çalışan santrallerin bile devreye girebileceğini söyledi. Üçüncü, uluslararası cenahta Avrupa'nın yanına kimseyi çekememesini sağlamak. Rusya bu üç politikada da başarıyla hareket ediyor. Dünya haritasına bakın, bu yaptırımları destekleyenler kim? ABD, Kanada, İngiltere ve AB. Koskoca dünya haritasında başka yer göremiyorsunuz. Ne Asya, Afrika, Orta Doğu… Hiçbir ülke kalkıp da "Ben Rus petrol gazı kömürünü almayacağım, ambargo koyuyorum ithalat yapmayacağım" vs. diye bir şey söylemedi. Putin aynı zamanda Avrupa’nın Paris Antlaşması çerçevesindeki hedeflerinin hayata geçmesini engelledi.

Rusya’nın tüm bu kargaşa içinde çok güzel uyguladığı bir yöntem var: Böl-yönet. Böl-yöneti de mükemmel bir şekilde uyguluyor. Çünkü AB ne zaman bir yeni düzenleme ile ortaya çıksa Avrupa’daki bazı ülkelerin buna karşı çıktıklarını görüyoruz. Avrupa Birliği Komisyonu'nun sunduğu önerilerin son haline bakıldığında sürekli değişiklikler olduğunu ve buna karşı çıkanların taleplerinin de bir şekilde dahil edildiği, dolayısıyla bazı iltimasların geçildiğini görüyoruz. AB her ne kadar birlik çok iyi hareket ediyor dese de bu çatlak sesler sürekli çıkacak ve göreceğiz çok baş ağrıtacak.

Hem krizden hem savaştan kazançlı çıkan kim?

Henüz öyle bir taraf yok ama ABD’deki LNG ihracatçılarının bu işten kazançlı çıktığını, çıkacağını söyleyebiliriz. Çünkü yeni LNG tesisi yapmak için birkaç senedir işi ağırdan almak durumu vardı, piyasa müsait değildi. Şimdi cayır cayır Amerika’dan yeni LNG tesislerinin yapılacağını duyuyorsunuz. Hemen hemen her hafta yeni bir LNG kontrat anlaşması yapılıyor. Dünya genelinde özellikle gelişmekte olan ülkelerin yavaş yavaş seslerini artırdığını görüyoruz. Niçin artırdığını görüyoruz? Mesela Hindistan’a epey baskı yapılmıştı Rus petrolünü almaması için. Adamlar dedi ki: "Napayım aç mı kalayım? Sizin gibi para basamıyorum ki ben para bassam enflasyon daha çok yükselecek. Ben bu petrolü almaya mecburum." Gelişmekte olan ülkeler bu işten çok etkilendi. Çünkü enerji fiyatları arttı. Uluslararası fiyatlar artınca ne olacak, sizin ithalata harcadığınız para artacak. Bir sürü ülke bunu finanse edemiyor ki, örneğin Pakistan’a bakın. En basit örneği Pakistan’dır. Pakistan enerji ithal edemedi ne zamandır. Çünkü fiyatlar çok yüksek. Bazı sanayi sektörlerinde gaz akışı durdu. Elektrik kısıntıları başladı. Bu krizde en çok mağdur olan Avrupa değil, gelişmekte olan ülkeler.

Moskova en önemli gelir kaynaklarından biri olan doğal gaz için yeni pazarlar arayışında mı? Gazprom yetkilileri, 2025’te Çin’e ihraç edilen doğal gaz miktarını 3-4 kat artırabileceklerini dile getiriyor. Rusya, özellikle Çin’in artan doğal gaz ihtiyacından yararlanmaya mı çalışıyor?

Zaten bunu sürekli olarak kullanıyor. Rusya, senelerdir ihracat piyasasını çeşitlendirmek için özellikle Asya piyasasına yöneliyor. Boru hatları, arka arkaya kontratlar yapıldı ve Çin bunu çok güzel kullandı. Çin’in yaptığı kontratlar oldukça iyi. Rusya’nın planı, gaz akışını 55 milyar metreküpe çıkarmak ve sadece Çin'e değil, oradan Hindistan'a kayabilirim düşüncesi de var. Ama bu Avrupa’ya sattığı gaz miktarını telafi edemeyeceğini de biliyor. Bunun için Avrupa’nın yöneleceği yer LNG piyasası olacaktır. Avrupa, Rusya'nın LNG piyasasının gelişmemesini istiyor. Eğer gelişirse Rusya 3-5 sene sonra Avrupa’ya satamasa da olur. Çünkü dünya gaz piyasasına baktığımız zaman orada gelişen trend boru gazı ihracatı değil, LNG ihracatı. Orada LNG ihracatında söz sahibi olabilmek için de Batı teknolojisine gerek var. Bunu Rusya kendi kaynaklarıyla karşılamakta çok zorlanacaktır. Çünkü kendi başına yaptığı bir tesis var. Onda da verim son derece düşük. Putin, bunda nasıl destek bulur bilmiyorum ama zaten gözden çıkarmış durumda Avrupa piyasasını.


Rusya’nın enerji krizini daha da derinleştiren hamlelerinin ardında Avrupa Birliği’nde siyasi kriz yaratma arzusu da yer alıyor mu?

Putin’in asıl hedefi 2023 kışı. Çünkü hala Çin piyasasında kapanmalarla LNG’ye olan talep azaldı. İşte birçok ülkede ekonomik resesyondan bahsediyoruz. 2023 yılıyla beraber muhtemel Çin tekrar bir ekonomik atağa geçecektir. Talebin gerçek anlamda geri geldiği, arz-talep dengelerinin nasıl işleyeceğini Çin’deki kapanmalardan dolayı önümüzdeki sene yaşayacağız. Gelecek yıl eğer Çin, talebinde toparlanmaya devam ederse Avrupa’nın bir zorluğu daha olacak. Kanun gereği bu sene ekime kadar Avrupa depolarını yüzde 80 dolduracak. Önümüzdeki seneden itibaren o doluluk oranı yüzde 90’a çıkacak. Diğer taraftan Asya gazı çekmeye başladığı zaman depolarını yüzde 90 oranında doldurmaya çalışacaksın. Putin’in şu anda dikkat etmediği önemsemediği şey şu: "Engelleyemezsem yüzde 80 doluluk oranına gelmelerini ne yapayım" diyecektir. "Yüzde 80 gelmesinler ama ne yapacaklar? Fiyatlar artacak bu kış mecburen depolardan çekecekler. Bu kışı çıkartırken, bunların depolarını boşaltacağım, bu boşaltmaya kadar önümüzdeki mart sonuna kadar Çin toparlanmaya başlarsa bu fiyatlar yukarıya vurursa gelsinler o depoları tekrar yüzde 90 doldurmaya çalışsınlar, işte o zaman bellerini bükerim" diye bir yol izliyor. Avrupa’ya diz çöktürmek istiyorsa yapması gereken strateji budur diye tahmin ediyorum.

Avrupa ve Rusya enerji bağlamında ilişkileri bu denli koparmışken, tekrar bir masa etrafında bir araya gelirler mi? 

Rusya için bir sorun olmaz. Rusya o masaya oturur. Avrupa'da o masaya oturacak bir karakter göremiyorum. O kadar aşağılanmışken oturup yenilgiyi kabul edeceklerini tahmin etmiyorum. Yani işi inada bindirecektir. Rusya açısından sorun yok, Rusya oturur, pragmatik davranır ama olayın başından beri olaya pragmatik bakmayan ideolojik yaklaşan Avrupa’ydı. Rusya değildi. Avrupa’nın yaptığı en büyük hata, her şeye miyop politikalarla bakmak. Bu politikaların cezasını siyasi kargaşalarla göreceğiz.

Siyasi kargaşalar yaşanacağını söylüyorsunuz. Bu krizin etkisiyle Avrupa Birliği'nde siyasi kopuşlar, Birliğin dağılması gibi ihtimaller kuvvetli mi?

İhtimal var. Çünkü komisyonu suçlayanlar olacaktır. Komisyonun politikalarında değişikliğe gitmek isteyenler olacaktır. Şu anda görüyoruz, Portekiz’i İspanya’yı Almanya’ya bağlayacak boru hattının bu sene sonuna kadar yapılmasını görüşüyoruz diye haber vardı Reuters’ta. Bu nereden çıktı? Senelerdir böyle bir boru hattı yapılmasın diye kanunlar çıktı. Yeşil dönüşüm çıktı. Net sıfır emisyon çıktı. Çevreciler ayağa kalkacaktır. Çevreciler, ayağa kalkacak öteki tarafta vatandaş ayağa kalkacak Avrupa’da, "Ben çevre mevre tanımam ödeyemiyorum. Başlarım sizin yeşil enerjinize" diye insanlar birbirine girecektir. Avrupa zaten bölünecek bir şekilde. Bu olaylar AB’nin çözülüp yeni birlikler şeklinde parçalara ayrılacak bir yapının oluşmasına sebep olabilir. İspanya, Portekiz, Kuzey Batı Avrupa, Merkez Avrupa gibi yeni birliklerin Avrupa çatısında doğuracağı belki yeni bir sistemi getirecektir ve bunu hızlandıracaktır. Ama Paris Antlaşması, iklimdir çok büyük yara alacaktır olaylardan.


Fotoğraf: Doç. Dr. Sohbet Karbuz

Yazı dizisinin devamına ulaşmak için:

Enerji Krizi Dosyası-I: Adım Adım Derinleşen kriz

Enerji Krizi Dosyası-III: Avrupa / Doç. Dr. Volkan ÖZDEMİR

Enerji Krizi Dosyası-IV: Bağımsız Devletler Topluluğu ve Çin / Dr. Zeynep Elif YILDIZEL

Enerji Krizi Dosyası-V: ABD / Dr. İbrahim PALAZ

Enerji Krizi Dosyası-VI: Türkiye / Gökhan YARDIM