Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Bir baba, bir evlat, bir şiir

Babalar Günü anısına kısa bir üçleme…

Ömer ŞAN

Ülkemizde ne zaman kutlanmaya başlandığı tam olarak bilinmese de Amerikan iç savaşının doğurduğu bir gün olarak Babalar Günü, dünya genelinde haziran ayının 3'üncü pazar günü kutlanıyor.

Biz de ülkemizde babasız kalmış çocuklar ile çocuklarını yitirmiş babalar anısına çocuğunu kaybetmiş bir baba ve babasını kaybetmiş bir evlat ile babaya yazılmış bir şiir aldık önümüze.

Üçleme

Şaban Vatan, 12 Nisan 2018'de, Giresun Eynesil’de, evinin önünde yaralı olarak bulunmuş ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden ve bugüne kadar hala aydınlatılamamış 11 yaşındaki Rabia Naz Vatan’ın babası.

Ulaş Lokumcu, 2011’de yapılan genel seçimler öncesi dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Artvin Hopa’daki mitingi öncesi çaya ve HES’lere karşı yaşam alanlarına sahip çıkmak için seslerini duyurmak isteyenlere karşı polisin sert müdahalesi ile sıkılan tazyikli su ve biber gazı sonrası fenalaşarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun oğlu.

Hızır Ali Şan, babasının ani ölümü sonrası, İTÜ İnşaat Mühendisliği bölümünden ayrılarak annesi ve kardeşlerine bakabilmek için devlet memurluğuna başlayıp, çocuklarına ‘yaptığınız her işi kendinize yakıştırın’ öğüdü veren ve yaşamını bu uğurda tamamlamış, kendine şiir yazılan Anadolu köylüsü heykeltıraş bir baba!

Babalık duygusu nasıl başlar?

“İlk kucağına gelen mucizeyle başlar baba olma duygusu... Kucağında mırıldanarak gözünü açıp gözlerinin içine ilk bakışında başlar yeni bir dünya bir baba için. Oğlu, bir babanın hayatındaki en anlamlı onuru ve gururudur” diye başlıyor sözlerine Şaban Vatan.

Kız babası olmak

Sonra kızını anlatıyor, soluksuz ama onca mücadeleyi yutkunarak:

“Kızı ise daha bambaşka bir dünyası, çiçeği, en narin kıymetlisi, kalbindeki inceliğin ve gizemin her şeyi ile dışa yansımasıdır bir baba için. Anlatamaz kimse ki, baba ile kızın dünyasını! O, bambaşka bir dünya. Bambaşka bir duygu, mislerden mis doyumsuz bir kokudur. Doyamazsın kokusuna. Doyamazsın gözlerinin içindeki ışıltının sana neşeyle bakışına. Onunla çocuk olursun yeniden.

Büyüdüğünde yuvadan uçup gideceğini bilmek, o gün geldiğinde kalbindeki sızını gözlerindeki ayrılığın hüznünü hep yaşar kız babası. Ve zaman böyle gelip geçer, çocukların büyür sen yaşlanırsın hayal dünyanda.

Bir baba, çocuğunun öldürüleceğini hiç aklına dahi getirmez, bilemez. Zaten kimse yavrusuna yaklaşamaz bir babanın… Ama öyle bir an yaşarsın ki, kıyarlar bütün dünyana. Dünyaların yıkılır, zindan olur bir anda. Yaşam, çok acımasız! Kıyılır mı çiçek gibi çocuklara?

Kıydılar yavrularımıza. Hiç acımadan. Kıydılar Naz’ıma nazlı kuzuma...”


Nisan acısı

Soluklanıyor bir an, sonra devam ediyor Şaban Vatan:

“Baharlar çiçek açarken, kuşlar bir başka cıvıldarken kıydılar Naz’ıma. Acı veriyor bütün Nisan ayları artık bana. Toprağının üzerindeki çiçekler, acıyı hissederek çiçeklerini açar, hüzünle doğasını gerçekleştirir, buruk yeşermesiyle. Kokusunu ararım üzerindeki çiçeklerde.

Başucundaki mezar taşına her bakışımda hayal ederek gözlerindeki ışıltıyı ararım, yurdum olan meleğimin kabrinde. Dağların yeşilliği, denizin mavisi, doğanın tüm renkleri, meleğimin, Naz’ımın kabri benim bütün dünyam.”

Vicdansız vicdanlar!

Sözlerine, “Bir ilkbaharda kollarımın arasından aldılar Naz’ımı” ifadeleriyle devam eden Şaban Vatan. Kızına olan hasretini ise şöyle anlattı:

“O gün gökyüzü ağladı, çiçekler ağladı, toprak ağladı, insanlık vicdanı sızladı. Utanmadı vicdansızlar yaptığı vicdansızlıktan. Arlanmadılar hiç alçak hallerinden, günahlarından. Can çektirdiler çiçek gibi mis kokulu yavruma,

Rabia Naz’ımıza. Ölümsüz oldu bütün insanlık vicdanında Rabia Naz’ımızın güzel adı. Adalet oldu Rabia Naz’ımızın güzel adı. Çiçek oldu tüm kalplerde Rabia Naz’ımızın güzel adı.”

Babam yani Metin Lokumcu

Vurgulu ifadeyle, “Babam, yani Metin Lokumcu, herkesin de Metin hocası” diye başlıyor söze Ulaş Lokumcu. Daha 11 yıl önce gencecik bir gençken şimdi kendisi de bir baba olan Ulaş Lokumcu, şöyle devam ediyor:

“Babamı kaybedeli 11 yıl oldu. Eskilerden bir amca hep derdi, her yaş geçtiğimde gençliğimin anılarını unutuyorum diye. Haliyle anılar da zamanla eskiyormuş. Ben ilkokul, ortaokul öğretimimi babamla 8 sene bilfiil Rize merkezden Derepazarı ilçesine yaklaşık 15 km’lik yolu birlikte gidip gelerek yaşadık. Babamla aynı okulda öğretim görmenin avantajlarından çok dezavantajları oldu.


Baba-oğul çatışması

Babam, okulda en sevilen öğretmenlerden biriydi. Okuldaki bütün öğrencilerle arkadaş olurdu. Teneffüslerde çocuklarla futbol, voleybol gibi sportif faaliyetlerde bulunurdu. Bu da bende hafif kıskançlığa yol açardı. Lise geçene kadar babamla çok yakın olduğumuzdan liseye geçince bir boşluğa düştüm. Üstüne de ergenlik gelince iki yükü kaldıramadık, çatışmalar çoğaldı ancak bizim çatışmalarımızı unutturan bir yer vardı orası da köydü.

Bütün hafta kavga edip küssek de Perşembe akşamı, “Evlat yarın köye gidelim mi” dedi mi her şey unutuluyordu. Köye gittiğimizde de her şey unutulurdu. O zamanlar anlamak zordu, şimdi diyorum ki, köy bizim özgürlük alanımızmış. Köyde özgürmüşüz

Rize ne kadar küçük bir şehir olsa da, günlük hayat stresle birlikte bizi geriyormuş. Babam, köyün deresinde yüzmeyi öğretti hepimize. Köyde öğrendik keser tutmasını, çivi çakmasını, hepsinde Metin Hoca vardı.

En güzeli doğaya saygı duymayı öğrendik. Bir yerden kestiğimiz ağacı diğer yerden dikmezsek neler olacağını canlı gösterdi bize. Derede yeterince balık tutmayı öğretti.

Özgür insanlar

Babamla en çok insanlara karşı tutumlarından kavga ederdim. Herkesin yardımına koşmasından, koşulsuz kefil olmasından, herkesle dostluk kurmasından rahatsızlığımı dile getirirdim. O da hep, ‘Evlat biz insanız, insanlar dayanışmayla değerlerine sahip çıkar. Yoksa bizim hayvanlardan bir farkımız olmaz’ derdi. O zaman genç bir ergen olmamdan kaynaklı anlayamamışım ama günümüzde bu paylaşımın ne kadar değerli olduğunu anladım.

Benim için en değerli özelliği beni çok özgür büyüttü. Her zaman fikirlerime, kararlarıma saygılıydı. ‘Sen özgür bir bireysin, kararlarında da özgürsün, ancak kararlarının sonuçlarını da yaşayacak olan sensin’ derdi.

Üniversite seçimime kadar beni özgür bıraktı, okumak istediğim bölümüne kadar ben karar verdim. Etrafımda benim kadar bu konularda özgür olabilen kimse yoktu. Neticede şimdi ben de bir baba oldum. Bana kattığı değerleri umarım kızımız Deren Doğa'ya da katabiliriz…”

Sadece şiir

Hafız babanın heykeltıraş oğlu Hızır Ali Şan'a adanmış oğul tadında şiir ise şöyle:

"Bir dağı var her yüreğin...

Kimi buzulda,

kimi zemheri.

Yaz baharı,

sert yamaç kayaları

Her yürek

bir yaslanmalık,

koca bir el örtüsü toprak..."

Ömer Şan-30.01.2020


Babalar Günü

Amerikan iç savaş gazisinin kızı Sonora Smart Dodd, anneler günü gibi babaların da bir günü olması gerektiğini düşündü. Babası, annelerinin yokluğunda 6 çocuğunu tek başına büyütmüştü ve babasının doğum günü olan 5 Haziran'ı "Babalar Günü" ilan ettirmek için mücadele verdi ama kutlamalar Haziran ayının 3. Pazar gününe ertelendi.

Babalar Günü ilk kez 19 Haziran 1910'da Washington'un Spokane şehrinde kutlandı. 1924’te Amerika Başkanı Calvin Coolidge, kutlamaları destekledi. 1966’da dönemin başkanı Lyndon Johnson, Haziran ayının 3.Pazar’ını Babalar Günü olarak ilan etti. 1972’deki başkan Richard Nixon, ‘Babalar Günü’nü yasal olarak resmi tatil ilan etti.