Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Esin Davutoğlu Şenol: Henüz bitmedi

Yazarımız Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol bugünkü köşesinde koronavirüs pandemisiyle ilgili çarpıcı bilgiler paylaştı...

Yazarımız Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, bugünkü yazısında koronavirüs pandemisinde ölüm rakamlarının sanılandan çok daha fazla olduğunu dile getirdi.

“DSÖ’nün bir modelleme çalışması ile düzelterek hesapladığı fazladan ölümler 15 milyon civarında yani resmi sayının iki buçuk katı” diyen Şenol, “Bu virüsün bizimle hep kalacağını biliyoruz. Şimdilik afetin yakıcı yüzü soğumuş ve en azından aşılı kişilerde hastalığın öldürücülüğü azalmış görünüyor” ifadelerini kullandı.

Prof. Esin Davutoğlu Şenol yazısında “Pandemi için bunu bitiş değilse de çıkışın başlangıcı sayabilecek miyiz henüz bilmiyoruz” diyerek şunları aktardı:

“Dünya tarihinin salgınlar , savaşlar, göçler ya da zorla göç ettirilenlerin resimli romanı olduğunu unutmuş gibi yaşayarak, ölümsüzlükten, Mars’a seyahatten dem vuracaktık ki evrenin çok boyutluluğuna ilişkin bir gerçeklik ile soluksuz kaldık.

21.yüzyıl için “dünya virüslerin arka bahçesi olacak” diyen bilim bile artık eminim ki bu olacakları beklemiyordu.

Her salgın pandemiye her pandemi afete her afet katastrofiye dönüşmez.

Ama bir pandemi başlamış olmasından daha şaşırtıcı olan öngörülen ve beklenilen bir afete bu kadar hazırlıksız yakalanmış olmaktı.

Bir başka sürpriz ise tarihte ilk kez aşısı bu kadar hızla bulunmuş bir salgında, bulunan aşı ile korunulması gerekenler buluşamadığı için, aşıya rağmen milyonlarca ölüm ve salgının bu kadar sünüp uzaması oldu.

Salgınlar insanlık tarihine hep eşlik etmiş hatta tarihte kilometre taşları olmuş ve beraberlerinde büyük toplumsal değişimleri de getirmiştir.

İki yıl sürüp bittiği zannedilen “İspanyol Grip” tıpkı eşlik ettiği Birinci Dünya Savaşı gibi milyonlarca gencecik insanı öldürmüş sonrasında da neredeyse her on yılda bir tekrar salgınlara yol açarak milyonlarca insanı öldürmeye devam etmiştir

Grip hala duyarlı insanlar, küçük çocuklar, gebeler ve yaşlı nüfus için önemli bir tehdittir.

Pek çok bilimsel buluşun kapısını açarken, hiç kaybolmadan bizimle kalmıştır.

Özellikle yerleşik toplum düzenine geçtikten sonra, bulaşıcı hastalıklar insan ortalama ömrünü en çok kısaltan hastalıklar olmuştur.

Ama bu yüzyıla yalnızca coğrafyalar arası ya da toplumsal gelir eşitsizliği ile girmedik.

Bu gelir eşitsizliği büyük bir hızla üretilen bilgiye, bilime, sağlık hizmetine erişim bakımından da uçurumlar yaratıyordu.

Bu pandemik zaman da başlangıçta hepimizi, tüm coğrafyaları aynı şekilde etkilemiş gibi görünse de, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ)düzelttiği fazladan ölüm rakamları , ölüm sayılarını yani verilerini gizleyen ya da bilmeyen ve salgına kırılgan ekonomi ve nüfuslarla giren ülkelerdeki katastrofiyi açıkça ortaya koyuyor.

Hindistan’da açıklanılan resmi ölüm sayısının 10 katı, 4 milyon ölüm olduğu belirtiliyor.

Kitle bağışıklığına eriştikleri düşüncesiyle sevinç yaşarlarken, salgının en büyük ve öldürücü dalgasına yol açan delta varyantı bu coğrafyada ortaya çıkıp, mezarların almadığı ölüler Ganj nehrine atıldı.

Üstelik genç ölümleri nedeniyle iki milyon çocuk öksüz kaldı.

DSÖ’nün bir modelleme çalışması ile düzelterek hesapladığı fazladan ölümler 15 milyon civarında yani resmi sayının iki buçuk katı.

Türkiye için bu sayı, Türk Tabipler Birliği’nin bazı belediyelerin defin rakamları ile hesapladığı ve ısrarla belirttiği fazladan ölüm sayıları ile örtüşüyor ve yaklaşık 270 bin civarında olduğu düşünülüyor.

Yeni hesaplanılan yüz bin nüfustaki fazladan ölüm sayılarında, Peru, Rusya, Güney Afrika, Hindistan ve Brezilya’nın ardından altıncı sıradayız.

Amerika Birleşik Devletleri, dünyada milyonlarca ölümün olduğu “Grip Salgını” ve iki büyük savaş sonrası yirminci yüzyılın ilk yarısından sonra insan ortalama ömrünün uzatılmasına imza atan pek çok önemli buluşun yapıldığı ülke.

Salgın için bulunan aşıyı geliştiren ve ilk uygulayan ülke aynı zamanda.

Bu ülkede, Ekim 2020’ye kadar, yani ilk dalgada 200,000 kişi öldü.

Şimdi toplam bir milyon kişinin öldüğü ülkedeki ölümlerin çoğunun aşıya rağmen ve şimdilik sonuncu varyant olan omikron sırasında olması, bilim ile bulaşıcı hastalıklar karşısında kırılgan olan toplumsal katmanlar arasındaki uçuruma işaret ediyor.

Artık iyice tanışıklığımızın arttığı bu virüsün bizimle hep kalacağını biliyoruz .

Şimdilik afetin yakıcı yüzü soğumuş ve en azından aşılı kişilerde hastalığın öldürücülüğü azalmış görünüyor.

Çünkü, bir yandan dünya nüfusunun %60’ı, Afrika hariç, en az bir doz aşı aldı bir yandan omikron fırtınasında infekte oldu.

Bağışıklık genişledikçe ve derinleştikçe salgınların öldürücü etkisi de hafifler.

Pandemi için bunu bitiş değilse de çıkışın başlangıcı sayabilecek miyiz henüz bilmiyoruz.

Çünkü ufkumuz oldukça puslu

Hastanelere yatış için gelen hasta ve ölüm sayıları tüm dünyada azaldı.

Ama bir yandan test de yapılmıyor, alarmlar da çalışmıyor.

Aşılanmayan Kuzey Kore’de yeni başlayan ve ilk dalga olarak duyurulan epidemik yangını izleyebilecek miyiz bilemiyorum.

İzleyebilsek bize haklı olarak unutmaya çalıştığımız pandemiyi ve aşı bulunmamış olsa olacakları anımsatırdı.

ABD ve pek çok ülke kaçınılmaz sonbahar dalgasından çok etkilenecek nüfusun hastaneleri taşırmasını önleyecek modellemeler için hazırlık yapıyor

Bilançosuyla yüzleşmemiş, ölümleri saymamış coğrafyalardan böyle bir hazırlık bekleyecek saflık ve romantizmi de pandeminin önüne kattık çoktan.

Şairin (İlhan Berk ) dediği gibi

‘Bu saatten sonra diye bir zaman dilimi var, sonuna neyi koysa o ana kadar olmamışlığın eksikliğini dolduramıyor.’"