Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Seçimlerin Suriye kara harekâtına etkisi

Gazete Durum Analiz

Muhalefetin elinden mülteci kartını almak isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir milyon mülteciyi Suriye’ye geri göndermek için Soçi’de seçim kampanyasının startını vermişti. Rusya arabuluculuğunda Erdoğan ve Beşar Esad arasında bir görüşme ayarlamaya çalışan Ankara’nın, mültecileri geri gönderme kampanyasının başarıya ulaşması için Şam’ı ikna etmesi gerekiyor. Erdoğan’ın ‘Siyasette kalıcı öfke ve rekabet yoktur’ açıklaması bugün için Esad’ı tek başına ikna etmeye yetmiyor. Şam, Suriye yönetiminin Türkiye’den “toprak bütünlüğüne saygı” kararı doğrultusunda askerlerini geri çekme talebine karşılık Türkiye, “Terörle mücadele edilerek SDG ve YPG’nin bölgedeki kontrolünün son bulmasını’’ istiyor.

Ankara-Şam arasındaki müzakereler, SDG-YPG tehdidinin ortadan kaldırılması ve mültecilerin güvenli bölgeye geri gönderilmesi gibi belli birkaç başlık üzerinden yürüyor. Türkiye’nin desteklediği SMO’nun rejim güçlerine entegre edilmesi fikrinden rahatsız olan SMO bu yakınlaşmaya şüphe ile bakıyor. Bölgede oluşan bu güvensizlik duygusunun oluşturduğu boşluğu, Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) ve Ahrar El Şam gibi radikal terör örgütleri dolduruyor. Bu terör örgütleri; İdlib, Afrin, Azez, El-Bab ve Cerablus’ta kendilerine alan açmak için bu bölgelere sızmaya çalışıyorlar. Ankara, oluşan bu güvensizlik duygusunu gideremez ise İdlib, Afrin, Azez, El-Bab ve Cerablus gibi bölgelerde TSK'nın kazanımları büyük bir risk ile karşı karşıya kalabilir. Dolayısıyla Ankara tarafından Şam ile normalleşme sürecine karşı olan Suriye Ulusal Koalisyonu, Suriye Geçici Hükümeti ve Suriye Müzakere Komisyonu tarafından temsil edilen muhalif grupların ikna edilmesi gerekiyor.

Moskova’nın Suriye’nin kuzeyinde SDG yerine kendi askerlerini konuşlandırmak istemesi, Türkiye’nin terörle mücadelede elde ettiği kazanımları kaybetmesi anlamına geleceği için pek uygulanabilir bir proje gibi görünmüyor. Türkiye’nin bölgedeki Kürt gruplar ile ilgili endişelerini dile getirmesine rağmen ABD’nin bölgedeki varlığı Esad’ı SDG ile müzakere masasına oturmaya Ankara’ya karşı ise mesafeli olmaya zorluyor. Dikkatini ve enerjisini Ukrayna Savaşı’na veren Rusya açısından Suriye’de oluşan boşluğun geçici bir süre için güvenilir bir partner ile doldurulması gerekiyor. Putin açısından şimdilik bu boşluğu dolduracak en güvenilir partnerin Erdoğan olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye-Suriye yakınlaşmasından rahatsız olan İran’ın Şam üzerindeki baskısı Tahran sokaklarındaki karışıklık nedeniyle Erdoğan’a Suriye’de kısıtlı bir alan açtı. Türkiye-Suriye arasındaki normalleşme süreci Fırat’ın Doğusundan Amerika’yı çıkarmak isteyen Astana Üçlüsü’nün ortak çıkarlarına hizmet ediyor. Buna rağmen yıllar sonra Ankara ile Şam arasında Moskova’da gerçekleştirilen görüşmelerde tarafların pragmatik tarafları çekiştirmesi müzakere sürecinin aksamasına neden oluyor. Türkiye’nin SDG (PYD) tehdidine karşı kara harekâtı başlatacağını açıklaması ABD'nin kara harekâtına karşı çıkması sonrası Rusya'nın Ankara'yı duruşundan caydırmaya yönelik girişimiyle geçici bir süre askıya alındı. SGD’nin bel kemiği olan PYD’nin Washington, Şam ve Moskova arasında kurduğu denge politikası göz önüne alındığında bu grupların coğrafi olarak yer değiştirmesinin pek mümkün olmadığı söylenebilir. Suriye’deki çok katmanlı iç içe geçmiş bu karmaşık yapı; Erdoğan’ın, Esad yönetiminden beklentilerini karşılamasının güçlüklerini gözler önüne seriyor. Ankara, müzakere masasındaki sorunların giderilmesi için öncelikle Türkiye ile Suriye arasındaki yakınlaşmanın Esad muhalifleri arasında yarattığı kafa karışıklığını gidermeli. Jeopolitik gerçekler göz önüne alındığında bu kafa karışıklığının yarattığı boşluğu terör örgütlerinin doldurma riskine karşı TSK’nın kuzeydoğu Suriye'deki varlığının Suriye’de kalıcı barış sağlanana kadar devam etmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.

Sonuç olarak; krizler üzerinden siyasi tartışmaların çerçevesini belirleyerek, güçlü liderlik vurgusu yapmak isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, mülteci sorunu konusunda bölgesel aktörler ile seçim takvimi arasında sıkışmış durumda. Bu nedenle Erdoğan’ın mevsim şartlarına paralel olarak şubat sonu gibi Suriye’nin kuzeyine yönelik sınırları çizilmiş bir kara harekâtı için düğmeye basacağını söyleyebiliriz. Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme süreci seçim malzemesine dönüştürülmemelidir. Türkiye açısından Suriye’de ve bölgede istikrar öncelikle Beşer Esad ve tüm Suriyelilerin iradesini temsil eden bir siyasi sürece destek verilerek sağlanmalıdır. Aksi takdirde dün Kilis Öcü Pınar Sınır Kapısına düşen roketlerin sayısı artacaktır. Ankara-Şam ile kalıcı bir siyasi çözüm istiyorsa sadece Rusya ile değil bütün ortaklar ve Birleşmiş Milletler ile birlikte çalışmalıdır.