Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
123456789
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
123456789

Popüler Bilim

İlk insanlardan bugüne dek hepimizin ortak noktası kendimizi ve yaşadığımız dünyayı anlamaya çalışmak. “Ben kimim, yaşadığım dünya nasıl bir yer, bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye?” Böylesi soruları kendimize sorup duruyoruz. Bilimin temelinde işte bu var: Merak ve öğrenme isteği. Bu istek bizi geleceğe taşıyor.

“Anlamak”: Bilimin amacını ünlü matematikçimiz Cahit Arf böyle tanımlıyor. Anlamaya giden yolun temelindeyse kuşkusuz merak duygusu yatıyor. Evreni anlamak için yapacağımız her çalışma öncesinde ufacık bir merak kırıntısından doğuyor.

Biz ilgilensek de ilgilenmesek de günümüz toplumunu her yönüyle bilim ve teknoloji şekillendiriyor. Hem de gittikçe artan bir ivmeyle yapıyor bunu. Peki her şey nasıl başlamıştı? Günümüzü anlayabilmek için biraz geri gidelim ve bilim tarihini hatırlayalım.

19. yüzyıl bilimin neredeyse tüm dünyada filizlendiği bir dönem olmuştu. Gelişen doğa bilimleri ve bu bilimlerin kullandığı nesnel yöntemlerle yalnızca doğadaki değil aynı zamanda toplumsal hayattaki süreçler de öngörülebilir, önceden belirlenebilir ve müdahale edilebilir olarak algılanmaya başlamıştı.

Bilimin gelişen sanayi süreçlerine de büyük katkısı olduğu muhakkak. Yeni tasarlanan teknolojik gereçler, neolitik çağın ve tarım toplumunun sona erip sanayi toplumunun başlamasına yol açmıştı. Üretim süreçleri kolaylaşıyor ve toplumları şekillendirmeye başlıyordu. O yıllarda bilim her şeyi çözebilen sihirli bir güç gibiydi. Adeta bir cennet vaat ediyordu insanlara. Büyük savaşlara dek insanlara iyimserlik hâkim olmuştu. Oysa pek yakında kötü sürprizler bekliyordu dünyayı.

Peş peşe gelen İki dünya savaşı, bilime duyulan güveni büyük ölçüde sarstı. Çünkü insan elinde bilim ve teknoloji büyük kolaylıklar getirebildiği gibi büyük yıkımlara da yol açabiliyordu. Edebiyatta ve sinemada bile bilim insanları dünyayı yok etmek isteyen, dahiliğin sınırını aşıp delirmeye başlamış kişiler olarak sunulur olmuştu.

Bu sorun 20. yüzyılın ikinci yarısında yavaş yavaş aşıldı. Başlangıçta eğitim süreçleri didaktik bir süreç izliyordu. Bunu parmağını halka uzatıp bilmiş bilmiş sallayan bilimciler imajı olarak gözümüzde canlandırabiliriz. Bilmenin getirdiği güç bir çeşit seçkinler grubu yaratmış gibiydi. Oysa bilmek, öğrenmek bilime erişmek herkesin hakkı olduğunu bugün açıkça ortaya koyuyoruz. Çünkü bilim aslında hayatımızın her alanında var. Yemek yaparken, müzik dinlerken, telefonumuzla konuşurken ya da evcil hayvanımızla konuşurken bilimle iç içeyiz. Pek çok alanda bilimin ve teknolojinin bize sağladığı pek çok kolaylıktan yararlanıyoruz. Söz gelimi artık çiçek, çocuk felci, verem, sıtma gibi birçok hastalıktan korkmuyoruz. Yeni tanı yöntemleriyle, yeni ilaçlarla, hijyen kurallarının daha iyi uygulanmasıyla sağlımızı koruyabiliyoruz. Gıda sektöründeki gelişmeler yüzünden artık daha iyi besleniyoruz. Dünya kupası maçlarını evimizde televizyonumuzun karşısında rahatça izleyebiliyor, telefonumuz sayesinde dünyanın başka bir köşesindeki kişilerle konuşabiliyoruz. Yeni ulaşım araçları dünyayı küçülttü. Bir zamanlar aylarca sürecek yolculukları saatler içinde tamamlayabiliyoruz. Üstelik bütün bunlar artık bize çok normal geliyor. Hatta kimi zaman bilimsel ve teknolojik gelişmeler için nasıl bedeller ödediğimizi bile unutuyoruz.

Oysa unutmamak adına bilimsel kültürümüzü, mirasımızı saklamak ve gelecek nesillerle paylaşmak zorundayız.

Bilimsel bilgi öylesine mükemmel bir hazine ki paylaştıkça çoğalıyor. Birçok konuda yüzyıllar süren birikimin sonunda elde ettiğimiz bilgileri kuşaktan kuşağa aktarıyoruz. Bir hazine gibi biriktiriyoruz bilgilerimizi. Çünkü yalnızca bilmek artık bize yetmiyor. Bildiklerimizi şekillendirmek ve geleceği bu yolla tasarlamak istiyoruz. Böylece geçmişle gelecek arasında bir bağ kurabileceğimizi biliyoruz. Öyle olmasaydı merak eden her birey sorduğu sorulara en baştan yanıtlar aramak gereği duyacak, keşifler, buluşlar her kuşakta yeniden yapılmak zorunda olacaktı. İşte popüler bilim bu noktada devreye giriyor.

Bilimin o karmaşık diline takılıp kalmadan, hepimizin anlayabileceği biçimde dağarcığımızdaki hazineyi paylaşabilmektir popüler bilim. Bilim meşalesini elden ele gezdirmek ve sonraki nesillere aktarabilmektir.

Şanslıyız ki günümüzde bilgiyi paylaşmanın pek çok yolu var. İletişim toplumunda artık bilgiye ulaşmak daha kolay. Müzeler, bilim merkezleri, bilimi her düzeyde anlaşılır hale getirmeye çalışan popüler bilim kitapları, doğru tasarlanmış bilimsel içerikli TV programları, web sayfaları bizim bilime erişmemize yardım edecek aygıtlar. Öte yandan bilime duyulan ilginin küçük yaşlardan itibaren teşvik edilmesi gerekiyor. İleride alevlere dönüşecek kıvılcımları yakabilmek marifet. Bilime olan ilgiyi artıracak yollarımız da var.

Bu yollardan biri de bilimkurgu türünün gelişmesi. İnsanlar yüzyıllardır uçmanın, Ay’a gitmenin, okyanusun derinliklerine dalmanın hayallerini kurmuşlar zaten. Bilimin bu hayalleri gerçekleştiriyor olması insanlık adına büyük bir atılım. Albert Einstein “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kapsar” derken biraz da buna işaret ediyor. Hayallerimizi kısıtlamadan bilime yönlendirmek büyük önem taşıyor. Çocuklarını boş inançlardan uzaklaştırıp erken yaşlarda bilime ve sanata yönlendiren toplumlar çağdaş medeniyet sırasında öne çıkıyorlar.

Bugünkü uygarlığımızın temeli bilim. Ama bize böylesine güç katan bilimi, bilimsel düşünce biçimini ve bilimsel yöntemi bilmeyen, öğrenmeye gereksinim duymayan, hatta bilime düşman olan insanların çokluğuna şaşmamak elde değil.

Charles Darwin söyle demiş: “Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlarsa tavuk olurlar. Tavuk toplum önüne atılan bir avuç yemi gagalarken arkadan yumurtalarının alındığının farkında olmaz.”

Popüler bilim, bilimin sıkıcı, korkulacak bir şey olmadığını, aslında çok eğlenceli olduğunu gösteriyor bizlere. Bu yolla elde edilecek o kadar çok kazanım var ki. Oysa bilime sırtımızı döndüğümüzde bizi karanlıklar bekliyor.

Ulu önder Atatürk’ün şu sözlerini asla unutmayalım: “Artık duramayız. Mutlaka ileri gideceğiz; çünkü mecburuz. Millet açıkça bilmelidir, medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder. İçinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde lâyık olduğumuz yeri bulacak ve onu koruyacak ve yükselteceğiz. Refah, mutluluk ve insanlık bundadır.”

Bilimle kalınız…