Sabah uyanıp, gece uykuya daldığımız ana kadar geçirdiğimiz zaman diliminde felsefeye ait bir iz olup olmadığını düşünür müsünüz? "Bugün felsefe ile ilgilendim" diye bir cümle kuramasak da, acaba günlük hayatın içinde böyle bir gerçeklik var mıdır?
Bir günü birbirimize oranla ne kadar farklı veya benzer geçirsek de, büyük bir çoğunluğumuzun günlük rutininde felsefeye bilinçli olarak pek yer ayırdığını zannetmiyorum. Felsefenin soyut bir düşünce sistemi olduğu fikri ve bununla birlikte günlük rutinimizi oluşturan somutluklar; bizlere felsefenin günlük hayatımızda yer alamayacağını çağrıştırır ve felsefeyi günlük hayata uygun görmemek bu durumdaki birincil sorundur.
Felsefe nedir, neden soyuttur veya soyut mudur? Eğer öyle ise, soyutluk neden günlük hayata dahil değildir? Gerçekten günlük hayatın içinde felsefe diye bir şey var mıdır?
Günlük hayatta felsefe derken; pragmatik felsefe dediğimiz akımdan farklı ve tamamen kişiye, topluma veya hayata dair, rutinimizin içinde olabilecek/olan bir yapıdan bahsediyorum.
Herkes günlük hayatındaki felsefenin farkına varabilir veya yaşam rutinlerine felsefeyi ekleyebilir. Felsefenin eğitim sistemine dahil edilişinde olduğu gibi karmaşık/zor veya detaylı yapısına nazaran; daha basit bir algıdan yola çıkıyorum. Eğer felsefeyi böyle bir algıyla görmeye başlarsak, o zaman; felsefenin soyutluğu bizleri somut hayatımızda korkutmaktan ziyade Platon’un metaforik mağarasındaki gibi hayatımıza bir ışık olabilir.
En yalın biçimde; "neden" sorusunu 7/24 sorabilmek felsefedir ve felsefe günlük hayatta farkındalıktır. Aslında 7’den 70’e hayatımız felsefe ile ilgili izler taşır. Günlük hayatımızdaki rutinin kaybolmayan parçası felsefedir, çünkü yaşam farkında olduğumuz anlardan ibarettir.
Farkındalık, genellikle üstüne düşünmediğimiz ve kesin gözüyle baktığımız bir olgudur. Günlük rutinimizde, belirli bir faydası veya dönütü yok ise neyi neden yaptığımızı pek sorgulamayız bile. Alışkanlık haline gelebilen günlük hayat ne yazık ki bazen kişinin farkındalık duygusunu köreltebilir. Bu olgunun körelmesi sonucu insanlar yaptıkları eylemlerin arkasındaki nedenleri düşünmeden nefes almaya devam ederler. Hayatımızdan felsefenin yok oluşu, bir nevi kendimizin yok oluşudur.
Aldığımız her kararın, yaptığımız her hareketin ve hatta yapmadıklarımızın nedenini bilmek günlük hayatımıza felsefenin dahil olmasıdır. Her "neden" sorusu bize kendimizle, toplumla ya da hayatla ilgili bir şeyler öğretir. Cevabını veremesek dahi, "neden" sorusu üzerine düşünmek bizi hayatta farkındalıklı ve daha etkin bireyler yapar. Hayatımıza felsefeyi dahil etmediğimiz, farkındalıklı olmadığımız zamanlar "tehlikede" olduğumuz zamanlardır. Tehlike kelimesini bilinçli olarak, abartılı bir anlam yüklemeden oldukça ciddi bir sebeple kullandım. Aslında çekinmemiz gereken durum felsefenin soyutluğu değil, eksikliğidir.
Henüz sormadınız ise bir alıştırma olarak sorabilirsiniz; günlük hayatımızda felsefenin izlerini kaybedersek, "neden" tehlikede oluruz?
Birincil veya ikincil sebep diye ayırmaksızın, farkındalığımızın kaybolması demek; mutsuz bireyler olmaktan, totaliter sistemler altında yönetilen bireyler olmaya kadar birçok başlık altında çoğaltılabilir. Buna iyi bir örnek, Alman düşünür Hannah Arendt’in "Kötülüğün Sıradanlığı - Eichmann Kudüs’te" kitabından bir alıntı verilebilir: Nazi Almanyası dönemini ve Yahudi soykırımını anlatan bu kitapta, Arendt, yapılan kötülüklerin, mahkemelerde uygulanan adil olmayan yargılamaların, Hitler’in propagandası altında alınan kararların ve bütün bunlarla birlikte gerçekleştirilen korku dolu eylemlerin aslında oldukça "normal bireyler" tarafından yapıldığını söyler. Demek istediği şudur: Kendi adına ve kendisi için düşünmeyen bireyler başkalarının fikirleri doğrultusunda eylemde olmaya mahkumdurlar. Üstelik bu tür bireylerin eylemleri ise Hitler gibi bir lider yaratacak kadar bilinçsizdir. Bu durumda, yaşanan bu dönem kadar hem korkutucu hem de hüzün dolu bir sonuç doğurabilir. Arendt’in bahsettiği bu eylemlere karışan "normal" insanların ortak özelikleri şeytani bir kötülükle dolu olmaları veya sivri bir kurnazlığa sahip olmaları değildir. Aksine, düşünmeyen ve farkındalıkları körelmiş bireyler olmalarıdır. "Neden" sorusunu hayatında temel edinmemiş insanlar, tarihte de görüldüğü gibi böyle durumlarda rol almaya devam edecektir. Bu nedenle Arendt, günlük hayatımıza neden felsefeyi katmamız ya da izlerini yok etmemek için çabalamamız gerektiğini gösteren oldukça güçlü bir argüman sağlar.
Hayatımızın günlük rutininde bazen kendimizi kaybedip neyi neden yaptığımızı bilmediğimiz zamanlarla karşı karşıya gelebiliriz ya da etrafımızda gerçekleşen bazı olayların ana sebeplerinin bu farkındalık yoksunluğundan kaynaklandığını görebiliriz. Her ne yaparsak yapalım, düşünmeyi bırakmamalı, "neden" sorusunu sormalı ve felsefeyi soyutlaştırmadan günlük hayatımızda bulmalıyız. Ünlü filozof Kant’ın da dediği gibi; "Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır".
Günlük hayatta felsefe, bilinçli düşünmek ve farkındalıktır. Bize kazancı ise herhangi bir tehlikeden korunmaktır.
Günlük hayatta felsefe doğru ve gerçek yaşamdır.
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply