Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Ekonomik sorun ve Keynes’in önerileri

2022 Türkiye’sinde ekonomik bir buhran yaşanmaktayken, 1930’lu yılların İngiltere’sindeki ekonomik buhranı yaşamış olan ünlü ekonomist John Maynard Keynes’in umut ve öğüt dolu yazısının, hepimizin duymaya ihtiyacı olduğu bir metin olduğuna inanıyorum.  

​Keynes’in “Torunlarımız İçin Ekonomik Olasılıklar” adlı makalesinde ne anlatmak istediğini tam olarak kavramak için bir soruya cevap vermek gerekir. Neden Keynes, “Bundan 100 yıl sonra ekonomik sorun çözülebilir ya da en azından çözüm yolu görünür hale gelebilir” dedi ve ekledi: “Ekonomik sorun, insan ırkının kalıcı sorunu değildir.”

Bizler, bahsedilen 100 yıl sonraki zaman dilimine yaklaşırken, bu fikri nasıl yorumlayabiliriz? Bu sorunun cevabı Keynes’in torunlarının nesline, onların yaşam tarzlarına ve içinde yaşayacakları dünyanın koşullarına bakarak bulunabilir. Keynes’in geleceği tahayyülündeki genel ideolojisini, neleri sorun olarak gördüğünü ve bu sorunlara çözüm olarak neler önerdiğini incelemek bugüne de ışık tutacaktır. Böylece bu makalesindeki gerçek tezi görebilir ve farklı bir bakış açısından yorumlayabiliriz.


ÖZGÜRLÜKLERİ VE BOŞ ZAMANI YANLIŞ KULLANMAK ASIL SORUN...

​Öncelikle, Keynes’in makaledeki iddialarını değerlendirirken, ideolojisini temsil eden ünlü açıklamalarını yazdığı ve uzun vadeli geleceği tasavvur ettiği kendi zaman diliminin koşullarını unutmamak gerekir. Bu umut dolu denebilecek makaleyi, 1930’ların Büyük Buhran'ında, ekonomik bunalımında yazmıştır. Keynes, “Ekonomik sorun, insanlığın kalıcı sorunu değildir, insan asıl kalıcı sorunuyla, özgürlüğünü ve boş zamanını nasıl kullanacağıyla karşı karşıya kalacaktır” demişti.

Söylemleri ile bireylere ekonomik karamsarlığı bırakıp iyimserliği benimsemelerini, yeni ahlak arayışlarında olmalarını, değişimlere uyum sağlamalarını, ekonomik ve ahlaki açıdan verimli bir sosyal sistem bulmalarını önermiştir. Önce refahın yoksunluğuna ilişkin sorunları belirtmiş, sonra gelecek için çözümler sunmuştur.

Pek çok eleştirmen, insanların boş zamanları olacağı ve daha az çalışma saatleri olacağı yönündeki açıklamasıyla onun yanıldığını, ancak küresel ekonomik zenginliğin 1928’dekinden dört ila sekiz kat fazla olacağı tespitinde ise haklı olduğunu iddia etse de ben aynı fikirde değilim. Bence Keynes, her iki ifadesinde de yanılmamıştır. Bunu göstermek için onun makalesinde izlediği yolu incelemek ve önemli noktalara değinmek istiyorum.

​Keynes, ekonomik sorunun, hükümetin gerçek dışı kararlar vermesi, insanın psikolojik olarak her zaman daha fazlasını istemesi, önemli teknolojik icatların olmaması, teknolojik icatlar nedeniyle işsizliğin artması, insanların kaliteli zaman geçirmeyi bilmemesi, sadece acı çekmeye alışık olmaları, sermaye birikiminin yanlış yapılandırılması, ahlakı yanlış yorumlaması, ekonomik ve politik eğilimleri, değişimleri yanıltıcı/yanlış anlaması gibi bazı kilit yönlere dayandığını düşünüyordu. Bahsedilen tüm bu genel sorunlar, makalesinde bahsettiği yüzyılın sorunlarıydı. Fakat, bu sorunların bazıları, belki de çoğu, halen var.


KEYNES’İN ÖNERİLERİ

Bu sorunlardan bahsederken önemli olan nokta, Keynes’in ekonomik refahı sağlamak için çözülmesi gereken sorunlar olarak neden bu belirli/sınırlı sorunları seçtiğidir. Çünkü bu sorunlar, fütürist çözümü temsil eden Keynes’in "ekonomik mutluluğun koşulları" dediği tanımın genel bir anlatımını şöyle ortaya koyuyordu:

“Ekonomik mutluluk hedefimize ulaşma hızımızı şu dört şey yönetecektir:

- Nüfusu kontrol etme gücümüz,

- Savaşlardan ve iç çekişmelerden kaçınma kararlılığımız,

- Tam anlamıyla bilimin ilgi alanına giren konuların yönünü bilime emanet etme isteğimiz,

- Üretimimiz ile tüketimimiz arasındaki marjın belirlediği birikim oranı.

İlk üçü göz önüne alındığında, sonuncusu kolayca kendi başının çaresine bakacaktır.”

Bu beyan, “Torunlarımız İçin Ekonomik Olasılıklar”da hem fikri hem sorunu hem de çözümü temsil eden kilit ifadedir.

​Bu noktada, Keynes’in bazıları tarafından ütopik olarak adlandırılan fütürist ifadelerinde haklı mı yoksa haksız mı olduğu daha net tartışılabilir. Eğer 1928’deki ve 2022’deki refah durumunu ve çalışma şeklini karşılaştırırsak, elbette şu an dünyanın genelinin daha iyi bir durumda olduğunu görebiliriz. Ancak kesinlikle Keynes’in aklındakinin tam olarak şu anki yaşantımız olmadığına inanıyorum. Nedeni ise şudur: İnsanlar ya da hükümetler, Keynes’in en başta öne sürdüğü şeyi başarmak için gereken koşulları uygulamadı. Nüfusta büyük bir artış var, savaşlar engellenemedi, bilime/teknolojiye güvenilmedi ve yanlış kullanıldı. Dolayısıyla birikim sermayesi üretim ve tüketim arasındaki marjla sabitlenemedi. Keynes’in önerdiği tek bir koşul bile yapılmamasına rağmen, dünyanın genelinde yaşam standartlarında 1930’lara kıyasla bir iyileşme var. Bu nedenle, yaptığı açıklamalarla kendisini yanlış/haksız olarak adlandırmak bence asıl yanlış olur.

AÇ GÖZLÜLÜK TANRISALLAŞTIRILDI 

Ancak bu çözüm önerilerine neden ulaşılamadığı da önemli bir sorudur ve Keynes zaten şunu belirtmiştir: İnsanlığın durumu! Ne yazık ki Keynes’in torunlarının nesli yine de her şeye karşın üstün hissetmek, birbirini umarsızca yönetmek istiyor: Teknoloji lüks için kullanıldı, güç dinamikleri/para için savaşlar yaşandı, ayrıca artan nüfusla birlikte sermaye biriktirmekte başarısız olduk ve hala aç gözlülüğü, fahiş faizi, propagandayı tanrımız olarak görüyoruz.  


BUHRANDAN ÇIKILABİLİR

Keynes’in gün ışığına çıkardığı ekonomik zorunluluk tünelinden çıkmak için hâlâ zamanımız var. Ama bu zaman ne zaman?

​Keynes, bu makalesinde sorunun cevabını da şöyle anlatıyor:

“Ne zaman insanoğlu, gerek bireysel gerekse yönetimsel olarak bu koşulları kendi yaşam tarzına uygulamaya karar verirse, işte o zaman ekonomik saadete ulaşılabilecek ve ekonomik sorun, insanlığın ana sorunu olmaktan çıkacaktır. Bu 'insanlık durumu!' çözülmedikçe, hayal edilen ekonomik ütopya asla gelemez.”

Yani Keynes, tespitlerinde ve çözüm önerilerinde haksız değildi; yalnızca hepimiz değişmemek için ısrar ediyoruz.