Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Faizler Ne Durumda?

Merhaba,

Çoğu kişinin faizi yoğun şekilde konuşarak başladığı bir yıla girdik.

Parası olmayan dertli, olan da şaşkın. Şaşkın diyorum çünkü parasının değerini nerede koruyabilir, şaşırmış durumda.

Enflasyonun %64 açıklandığı bir ortamda mevduat, döviz, altın, yatırım fonu vb. yatırım araçlarının hepsi, bırakın paraya para kazandırmayı, anaparanın dahi alım gücünün erimesine yol açıyor. Bu nedenle bir kesim klasik yatırım araçlarına devam ederken bir taraftan da içi acıyarak piyasadaki fiyat artışlarını izliyor. Diğer bir kesim tasarrufunu dövize/altına çevirerek finans sistemi dışına çıkarıyor (yastık altı). Bir diğer kesim ise kalbi sağlıklı, heyecanı seven, kayıp ihtimaline de fazla prim vermeyip borsaya parasını aktarıyor. Bu kesim oldukça ilginç. Son dönemde borsaya giriş yapan bireysel yatırımcıların çoğu, hissesini aldığı şirketlerin finansal tablolarını dahi görmeden çevreden aldığı görüşlerle yatırımlarına yön vermeye çalışıyor. Bu arada enteresan bir kesim daha var. Birikimlerinin alım gücünün erimesini önlemeye yönelik garip mallar alıp evinde, sağda solda stokluyor. Garip! Dediğim mallar arasında örneğin inşaat malzemeleri var. Öyle ya da böyle tasarruf sahipleri; risk üstlenme eğilimleri, değişime açık olup olmaları vb. kriterler çerçevesinde kararlarını vermeye devam ediyor.

“Gelelim parası olmayan dertliler” tarafına. Onların derdi de kredi. Kredi tarafında iki kesim var. Bir kesim firmalar, diğer kesim bireyler. Firmaların ciddi ölçüde kaynağa ihtiyacı var. Ancak diğer taraftan da finansmana erişim sorunları yaşıyor. Bireylere baktığımızda onların finansmana erişim sorunu fazla değil ancak o tarafta da vade sorunu var. 2 yıldan uzun vadede bireylerin kredi bulması sıkıntılı.

Bir de işin mevduatı toplayıp kredi veren tarafı var ki o da banka. "Bankanın derdi ne?" derseniz, piyasa kurallarından çok, denetim otoritelerinin özellikle para politikası uygulamaları çerçevesinde bankaların mevduat (faiz açısından) ve kredide (kredi miktarı ve faiz açısından) hareket alanını önemli ölçüde kısıtlamış olması. "Nasıl?" sorusunun yanıtı başka bir yazının konusu. Çünkü konu hem detaylı hem de karmaşık. Ancak "Sonuç ne?" dersek. Sonuç en son verilere göre bankaların uyguladıkları ortalama mevduat faiz oranının (3 aya kadar vadede) yaklaşık %24, ticari kredi faiz oranının ise ortalama %13 olması. Bu ne anlama gelir? En basit haliyle bir malı 24 TL’den alıp, 13 TL’den satmak demektir.

Mevcut durum itibariyle resim bu. Durumdan zarar görenler, mevduat sahipleri ile bankalar, kazançlı çıkanlar ticari kredi kullanabilen firmalar (bu zor erişim koşullarından finansmana erişim sorunu çözen kesim).

Bu resim ne kadar sürdürülebilir? Kısa vadede (ülkemiz için kısa vadeyi 3 ay düşünüyoruz) belki, ancak orta ve uzun vadede (orta vadeyi 3 ayın, uzun vadeyi ise 1 yılın üzeri varsayıyoruz) zor görünüyor. Hadi hayırlısı.

“Gerçek, gecikmeyi sevmez.”

L. Annaeus Seneca