Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Balbay 2 Temmuz Sivas Katliamı'nı anlatıyor: "Abi burada iyi şeyler olmuyor"

Gazeteci yazar Mustafa Balbay Cumhuriyet tarihinin en acımasız kıyımlarından biri olan Sivas Katliamı’nın yapıldığı 1993 yılında yaşanan bir dizi şüpheli olayın aydınlatılması durumunda Türkiye’nin karanlık tarihinin en az yarısının aydınlatılacağını söyledi.

Devrim Hacısalihoğlu

AZE Medya Grubu Yayın Kurulu Başkanı, gazeteci yazar Mustafa Balbay üzerinden 29 yıl geçen Cumhuriyet tarihinin en acımasız kıyımlarından biri olan Sivas Katliamı’nı değerlendirdi. Balbay, katliamın yapıldığı 1993 yılında yaşanan bir dizi şüpheli olayın aydınlatılması durumunda Türkiye’nin karanlık tarihinin en az yarısının aydınlatılacağını söyledi.

Sivas Katliamı’nın olduğu gün, 33 yaşında bir gazeteci olarak İstanbul'da ve  Cumhuriyet gazetesinin haber merkezi müdürü olarak çalışan Mustafa Balbay'la söyleşimizde, 2 Temmuz 1993 günü öğle saatlerinden bir sonraki gün ağarana kadar  "2 Temmuz"u nasıl yaşadığını anlattı.

Balbay, şehirdeki gerginliği ve katliamın yapıldığı Madımak Oteli'nin çevresindeki tehlikeyi saatler öncesinde, Cumhuriyet'in Sivas muhabiri Hatice Biçer'den nasıl haber aldığını, ilk tepkilerini, Ankara'da devlet yetkililerine kendilerinin de ulaşmaya çalıştıklarını, aldıkları yanıtları ve ertesi günün sabahına kadar yaşadıklarını dillendirirken, 1993 yılında 2 Temmuz’la birlikte o yılın tamamında yaşanan bir dizi katliam ve şüpheli olayların da hatırlanması gerektiğinin altını çizdi.




"1993 yılındaki olaylar aydınlatılsa Türkiye’nin karanlık tarihinin en az yarısı aydınlanır"

2 Temmuz 1993, 24 Ocak'ta Uğur Mumcu'nun katledilmesi, 17 Şubat'ta Eşref Bitlis'in uçağının düşmesi ve beraberindekilerle birlikte katledilmesi, 24 Mayıs 1993'te Bingöl yolunda 33 erin kurşuna dizilmesinin ardından yaşanmış çok acı bir olaydır.  2 Temmuz Katliamı’nda da 33 kişi yaşamını yitirmiş, 2 otel görevlisi ile birlikte sayı 35’e çıkmıştı. Eğer 1993 yılının bütün olayları aydınlatılsa bence Türkiye'nin karanlık tarihinin en az yarısı netleşmiş, aydınlatılmış ve sorumluların çoğu ortaya çıkarılmış olur.


"Burada iyi şeyler olmayacak abi"

O gün, Cumhuriyet gazetesinin haber merkezi müdürüydüm, öğleden sonra Sivas muhabirimiz aradı, “Abi burada iyi şeyler olmuyor” dedi. Hatice Biçer, Sivas muhabirimiz, iyi haber alan bir muhabirdi, Anadolu’da öyle gazeteciler çoktur. “Sivas’ın dışından gelenler şehrin etrafında, yazarların, aydınların kaldığı, Semah ekibinin kaldığı otelin etrafında. Burada iyi şeyler olmayacak abi” dedi. Biz de birkaç saat sonra, o günkü bütün programlarımızı iptal ettik, Ankara’daki sorumluları aradık. Başbakan Tansu Çiller’di, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’ydü. Onlara ulaşmaya çalıştık. Onlar da olayların büyük ölçüde büyümeyeceğini, bir grup öfkeli insanın otelin etrafında olduğunu söylediler.


Mustafa Balbay'ın haber merkezi müdürü olduğu Cumhuriyet gazetesinin, Sivas Katliamı'nın ertesi

günü, 3 Temmuz 1993 tarihli birinci sayfası 


"Yeni kuşaklara anlatalım, Sivas’taki etkinlik Pir Sultan Abdal Şenliği’ydi"

Tabii yeni kuşaklara, gençlere aktaralım, bu etkinlik Pir Sultan Abdal şenliğiydi. Pir Sultan Abdal 400 yıl önce Anadolu’da yaşamış, 400 yıldır, hala sazı sözü Anadolu semalarında yankılanmakta olan büyük bir ozanımızdır. Anadolu’daki büyük inanışa göre de yedi büyük ozandan biridir.

İşte bu anma çerçevesinde Aziz Nesin, Behçet Aysan, Hasret Gültekin, Metin Altıok… O dönemin, hakikaten hepsi 40'lı yaş kuşağında insanlar. Metin Altıok 53 yaşında. En yaşlısı Asım Bezirci, 60’lı yaşlarda. Öteki yazarlarımız, aydınlarımız, ozanlarımız 40’lı yaşlarda… Böyle bir etkinlik için gitmişlerdi. Barış için, Anadolu’nun sazını sözünü söylemek için gitmişlerdi.

"Biraz dumanlı burası ama kurtulabiliriz"

Ama o gün akşam saatlerinde her şey değişti. Ben akşam tabii cep telefonu yok, oteli aradım. Otelin telefonundan Asaf Koçak’a ulaştım. Asaf Koçak karikatürist, çok güzel karikatürleri olan bir sanatçıydı. “Biraz dumanlı burası ama kurtulabiliriz, biraz sonra tekrar konuşabiliriz” dedi.

Son konuşmamdı o.

Ondan sonra Madımak Oteli’nden alevlerin yükselmekte olduğunu öğrendik. Ve hakikaten sabah saatlerine kadar kim içeride kim dışarıda, onları kestiremediğimiz çok acı dolu bir geceydi sayın Hacısalihoğlu.

O aydınlarımızın bir çoğu da Cumhuriyet gazetesinin yazarıydı zaten. İkinci sayfada Asım Bezirci’nin, Kitap ekinde… Türkiye’nin en nitelikli eleştirmenlerindendi.Bir eleştirmen kolay yetişmez. Eleştirmen yazarların yazarıdır. Onları irdeler. Asım Bezirci Türk tarihindeki edebiyatçıların çoğunun yaşamlarını, Namık Kemal, Tevfik Fikret ilk aklıma gelenler, onların yaşamını yazmış ve bizim kuşaklara aktarmış biridir.

Çok büyük bir kayıptı, çok büyük! Tabii ki her insan değerli, her can kıymetli, ötekinden ayrılamaz. Ama bir de bu canların ürettikleri…Türkiye’ye kattıkları var. Her biri birbirinden değerli insanlardı.

"Bir daha yaşanmasın diye…"

İşte bu yüzden, bu katliam bir daha yaşanmasın diye, bu katliamı unutturmamak ve en önemlisi de “Arkasında kimler var, o gece Sivas’ın dışından niye geldiler, hangi el bunları Sivas’a getirdi”... Ne yazık ki aydınlatılamadı. Sadece o kıyıma katılanlar, taşla benzinle, otelin yakılmasına ön ayak olanların bir bölümü yargılandı. Dava 2012’de zaman aşımına uğradı. Tabii davanın ayrıntıları bambaşka bir olay. Ama o gece benim hayatımda gerçekten unutamadığım, 2 Temmuz deyince, öğleden sonra başlayıp, gün doğarken gazetenin baskısını 5 kez değiştirdiğimiz ve “Bu acıyı hangi başlık anlatır” diye kendi içimizde tartıştığımız geceydi.

"Başbağlar Katliamı da 1993’te yaşandı"

1993 yılında yaşananlar arasında bir de 5 Temmuz var. Düşünün, Madımak’tan 3 gün sonra 5 Temmuz’da, Erzincan’ın Başbağlar köyünde bir camiye giriyor akşam saatinde PKK’lı teröristler, 33 kişiyi katlediyorlar. Şimdi Bakın 24 Mayıs, 33 erimizin katli, 2 Temmuz 33 aydınımızın katli, 5 Temmuz 33 akşam namazına giden köylümüzün katli.

Nasıl bir, hakikaten, gizemdi. Hakikaten insanı yerine göre ürküten... Tabii ki bu olaylara bizler ürkerek, korkarak, çekinerek bakmamalıyız. Gerçeğin üzerine giderek, gerektiğinde nasırına basarak, ama sinir uçlarının nasırına değil, vicdanların nasırına basarak bu olayların hem unutulmamasını sağlamalı, hem de “Bu olayların perde arkasında ne var”ı bizden sonraki kuşaklara anlatmalıyız. Ben de gazeteci olarak, ben de görevimi tam yapamamış hissederim, ne olursa olsun bu olay tam olarak aydınlatılamadıysa... Şu anda bizi izleyenler bu olaydan sonra yaralı kurtulan Aziz Nesin’in ne dediğine baksınlar. O dönem, vali Aydın Karabilgin’in ne dediğine baksınlar. Biz acı yarıştırmıyoruz. “Acıyı kim yaşamış, ona göre bir tepki verelim” demiyoruz. Temel Karamollaoğlu’nun söylediğine de baksınlar. O da o dönemin belediye başkanıydı.

Allah aşkına soruyorum tesadüf mü? 33, 33,33.

"Hiçbirinden intikam sözü duymadım"

Türkiye’nin barışına dinamit, Türkiye’nin sistemine dinamit, Türkiye’nin demokrasisisine, Türkiye’nin laik devlet yapısına dinamit, Türkiye’nin bir arada yaşama duygusuna dinamitti.

Ha, bu olaylarla bir şeyler hedefledilerse ona da ulaşamadılar. Neden ulaşamadılar? Çünkü Anadolu insanı bir arada yaşama duygusunu edindi. Ben Sivas acısını yaşayanların pek çoğunu sonraki yıllarda gördüm. Neden? çünkü Ankara’daydı çoğu. Ben de aynı yılın sonbaharında Cumhuriyet’in Ankara temsilcisi olarak başkente gelmiştim. Hiçbirinden, inanın, baksınlar arşive, ben görmedimse herhalde bir başka yerde görülecektir… Bir intikam sözcüğü duymadım. İki şey duydum, Bir unutulmasın, iki aydınlatılsın.